Ölüme Ağıt mı Sitayiş mi?

Nehir ÇELIKKOLU

“Tabutuna sararlarsa bayrak senden incinmesin.”

Acz içinde inleyen omuzlar, tarihin mesuliyetini hissetmeye başladığında insanoğlu, fıtrat köprüsüne adım atar. Köprüyü aşarsa “mütefekkir”, yarı yoldan dönerse “aciz” olur. “Acz içinde inleyen” unvanının arkasında on altı kez cihâna nizam vermiş şanlı Türk milletine duyulan sevgi vardır. “Türk aydını, mütefekkir” unvanı ise şüphesiz ki bu sevginin, mesuliyet ve ilim çeşmelerinden beslenmesiyle kazanılır. Kelâm sanatının “sevdâ” dediği mefhum sevginin, hâkikat çeşmelerinin şehadet getiren mermerlerinde yoğrulmasıdır. Mütefekkirlerimiz, fedakârlığın sûrete bürünmüş hâlidir. Bu sebepten, “sevda çeşmesi”ndeki katre olmayı, bu çeşmenin mimarı olmaya tercih ederler. Oysa hepsi birer mimardır aslında. “Sevda çeşmesi”nin, “fıtrat köprüsü”nün, “şahsiyet”in mimarı…. Kibri tevazuyla öldürmektir mütefekkirlik. Nefsin ilimle öldüğü gibi. Yâhut mütefekkirlik yaşayan cesedin, yaşayan şehit olmasıdır. Cihandan büyük olan gönül kitaplarla hemhâl olduğu gecelerde nice şiirlere gebe kalır. “Izdırap” kuyusuna zemheri ayında düşer. Hâkikat diye inleyen gönlün sancısı merdiven yapılmazsa, insanoğlu göğü göremez. Göğü ruha hapsetmek, bu kuyudan kurtulmaya bağlıdır. Bu kurtuluş, nefse edilen isyanı doğurur. Bu isyanın sonu ise ölümü korkutmaktır. En çok mütefekkir yetiştiren Türk’tür ki bu sebepten ölüm Türk’ten korkar. Türk’ü ölümsüz yapan göğe kavuşan ruhudur. Ya ruhun yansıması bedenin göğe kavuşması? Şehitlik ? İnsan odur ki binlerce asırlık Türk devlet geleneğini şehidin bir damla kanında görür.

Okuyucu odur ki hâkikati mürekkebin aktığı kağıtta görür. Türk devletleri öyle mukaddes rivâyetler üzerine kuruludur ki; cihan küffar olsa yıkamaz. Türk için rivâyetler pozitivist tarihin artığı değil, mânanın hâkikatleridir. Albay Reşit Bey’in ruhu, Gazi Başbuğ’un cesareti, Sultan Alpaslan’ın yiğitliği şüphesiz ki bu hâkikati haykırır. Türk’ün atası Osman Gazi, saygısından Kur’ân’ı Azîmü’ş-Şân’ın yanında uyumaz. Türbeler, çilehâneler sancak olur da bu saygı dolu medeniyetin gölgesinde dalgalanır. Yahut gölgesinde bu medeniyeti yetiştirir.Bu kâdim gelenek bâki kalacaktır. Bu geleneği bâki kılmak için verilen şehitlerin tabutu, Türk ruhu mesuliyetten ibaret olduğu için ağırdır.Ah o şanlı ölüm, acizleri kıskandıran, gönül ehlini bulan ölüm… Her nefse uğrayacaksın da nefsini öldürenler sana uğrayacak. Velhâsıl ölümü şanlı kılan Türk olun ki, yiğitlerin beşiği olan “vatan toprağı” sizden incinmesin…

Yazar
Nehir ÇELİKKOLLU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen