ABD ve Türkiye

İnsanın ülkesini tanıması ve karşılaştırabilmesi için farklı ülkeleri görmesi lazım. Çağ, artık dünya insanı olma çağı. Lokal kalan kişiler maalesef bu zor mücadelede geri düşmeye başlıyorlar. Roma’yı görmeden Batı dünyasını, ABD’yi görmeden günümüzdeki dünya düzenini anlamak mümkün değil…

Yakında kendisini büyük bir heyecanla anacağımız Fatih Sultan Mehmet, kendisine boşuna Kayzer-i Rum (yani Roma Sezarı) dememiş. Roma’nın Batı dünyasını nasıl etkilediğini ve şekillendirdiğini İstanbul’u almak isterken ve aldıktan sonra gayet iyi biliyormuş… Yaptığı icraatlar bunun bir göstergesi olmuş.

ABD ile ilgili ülkemizde çeşitli kocakarı hikâyeleri kabilinden inanışlar vardır. Mesela eğitimi çok kötü, çok adaletsiz, dinleri imanları para, ahlak kalmamış vs vs diye. Batı dünyasının geneli içinde benzer kanaatler var. Ama gerçekte öyle mi?

Bazı ilginç karşılaştırmalar ile kafamızı netleştirebiliriz;

Eğitim: ABD günümüzde en iyi yükseköğretim sistemine sahiptir. Ama eğitim paralıdır. ABD’de 1500’e yakın üniversite seviyesinde kurum var. Türkiye’de bu sayı 200 civarında. Dünyanın ilk 1000 üniversitesi arasında ABD’nin 229 üniversitesi var, Türkiye’nin ise sadece 10. İlk 10’da 8, ilk 100’de ise 53 üniversiteleri var, bizim ise maalesef yok. Japonya’nın ilk 100’de 8, İngiltere’nin 7, Almanya’nın 5 üniversitesi var. Türkiye’nin ise en yukarıdaki kurumu 396.sırada olan ODTÜ. (Kaynak: Center for World University Ranking 2015).

Genç Kız Hamileliği: En çok eleştiri konusu olan meselelerden biridir. Biliyorsunuz artık ülkemizde de 18 yaş altı çocuk kabul ediliyor ve herhangi bir rıza dışı evlilik doğrudan suç haline geliyor. ABD’de eskiden 1 milyon teenage-ergen (15-19) hamileliği olduğu söylenirdi. 2014 rakamı 250 bin civarında (Kaynak: Center for Disease Control and Prevention). 1000 ergen kızın 24’ü hamile kalıyor. Ülkemizde bu oran kaç biliyor musunuz? 2014 rakamı 28. ABD’de bu hamilelikler evlilik dışı oluyor dediğinizi duyar gibiyim. Sanki ülkemizde hepsi evlilik içi veya gönül rızasıyla oluyor!

Araştırma-Geliştirmeye Ayrılan Kaynak: ABD dünyada araştırmaya en çok kaynak ayıran ülke. 2013’te araştırma ve geliştirmeye ayırdığı kaynak miktarı gayri safi milli hasılasının (ki yaklaşık 15-16 trilyon dolar) %2,7’si. Tamı tamına 473 milyar dolar! 1999-2001 arası ABD’de iken çalıştığım Harvard’a bağlı hastanenin aldığı destek miktarı 150 milyon dolar civarındaydı… Türkiye son yıllarda bu alanda biraz hız kazandı. Eskiden %0,5 iken, bu oran %1’e çıktı. 2014 verilerine göre dünyada 18’i sıradayız (fena değil) ve ayırdığımız kaynak 15,3 milyar dolar. İkinci Çin 344, üçüncü Avrupa Birliği 335, dördüncü Japonya 170 milyar dolar ile. Yani düzelttiğimiz halimizle ABD’nin otuzda biri kaynağı ancak ayırıyoruz. Neden daha işin başındayız herhalde anlaşılıyor.

Hayırseverlik: Televizyonlarda duyuyoruz, uluslararası yardımda ülkemiz dünyada birinci sıraya yükseldi. Ülkemizdeki yaklaşık üç milyon mülteciye ve diğer ülkelere harcadığımız miktarlar oldukça büyük bir miktara ulaştı. Dünya genelinde 2014’te verilen insani yardım miktarı sadece 18 milyar dolar. ABD ve Çin’in toplam gayri safi milli hasılasının 30 trilyon dolar olduğunu düşündüğümüzde ancak binde 6. Yani devede kulak. Ülkemiz 2015’te 5-6 milyar dolar yardım yaptı. Bu konuda birinciyiz, hakkını verelim. Ama biraz da mecburiyetten değil mi, evimize gelen misafiri aç mı bırakacağız? Buna ilaveten bir de hayırseverlik, yani vakfetme istatistikleri var. ABD’de buna filantrofi deniyor. Birisinin çeşitli şartlarla parasını hayır hasenata yönlendirmesi demek. Şimdi rakamları duyunca şaşıracaksınız. 2014’te ABD’de yaklaşık 360 milyar dolarlık hayır yapılmış. Bunun 20’si şirketlerden, 54’ü özel vakıflardan ve sıkı durun 260’ı ise şahıslardan gelmiş (Kaynak: National Philantrophic Trust). Yani Türkiye’nin toplam gelirinin üçte birini şahıslar bir yılda bağışlamış ABD’de. Tabii ki kendi ülkelerine ve vatandaşlarının refahı için. Biz farklı mı yapardık? İşte sermaye birikimi ve vakfetme kültürünün sonuçları… Vakıf kurumunu İslam dini kurmuş olmasına rağmen adamlar bizim önümüze geçmişler. Sermaye birikiminin, kölelik, sömürgecilik ile oluştuğu iddia edilebilir, ama Batı insanının çok çalışkan olduğu inkâr edilemez. Günümüz kıstasları ile bakıldığında bizim de Osmanlı döneminde Müslüman olmayan azınlıktan veya egemenliğimiz altındaki çeşitli ülkelerden aldığımız vergiler ve haraçlar sömürü olmuyor mu? Biz o sermayeyi merkezi orduya ve devlet işlerine harcamışız maalesef… Burjuvazi oluşamamış!

Son olarak başka bir alan ile bitirelim…

Yalnız Yaşayan Yaşlılar: ABD’de 45 milyona yakın 65 yaş üstü insan var. Bunların da 12,5 milyonu (yaklaşık %28) yalnız yaşıyor. Ülkemizde ise 5,5 milyon kişi 65 yaş üstü, bunların ise yalnız yaşayanları %16, yani 1 milyon kişi kadar. E burada ABD’den daha iyi bir istatistiğe sahibiz. Ama şehirleşme ve artan yaşlı nüfus ile beraber aynı duruma gelir miyiz? Zaman gösterecek. Unutmayın ki yaşlıların yalnız yaşaması sadece gençlerin vicdansızlığından kaynaklanmıyor, sosyolojik değişim, şehirleşme bunu zorluyor. En azından bu konudaki insaniyetimizi korursak, kendimizle bir nebze olsun övünebiliriz.

Geçen hafta ABD’nin olaylı şehri Baltimore’da idim. Gelir adaletsizliği çok bariz şekilde insanın gözüne çarpıyor. Bir tarafta akşam yemeğine 150-200 dolar para verebilenler varken, diğer tarafta 25 sent için dilenenler mevcut sokaklarda. Ama bazı insanların çok kötü şartlarda olması sadece vahşi kapitalizmden kaynaklanmıyor. Bir bölümü şahsi tercih meselesi…

Fırsat eşitliği konusunda dünyanın her yerinde sorunlar olmakla beraber, çalışan ve gayret gösterenin önü açık ABD’de… Çok çalışan karşılığını alıyor.

Uçakta “Concussion-Beyin Sarsıntısı” isimli bir filmi seyrettim. Muhafazakâr, Nijerya kökenli bir doktorun, doğru bilimsel veri ile ABD’de yüzlerce milyar dolarlık Amerikan futbolunu nasıl sarsabildiğini gördüm. Netice de zenci bir kişinin ABD başkanı olabildiğine şahit olduk!

Gelişmenin önünü eleştiriye açık olmak, fikir hürriyeti-serbest tartışma ve rekabetçi ortam açıyor. Yıllardan beri ülkemizde başa gelen her yönetim, kendi hayalindeki tek tip insanı oluşturmayı hedefledi. Hala da öyle!

Bu güzel toprakları, Türkiye’yi çok seviyoruz, ama reklamdaki gibi daha çok çalışmamız gerekiyor çok!!! Hem de uzun yıllar boyunca… Hamaset, nutuklar, efelenmeler bir yere kadar. Rakamlara yalan söyletemeyiz!

 

 

Yazar
Hasan Fevzi BATIREL

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı'nda öğretim üyesidir (Prof.Dr.). Avrupa Göğüs Cerrahisi Derneği Yönetim Kurulu üyeliği de yapmaktadır.

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen