Meydân-ı Celâdet!..

Art arda gelen toplu kıtal saldırılarıyla sarsılıyor güzel memleketimiz. Milletimiz ise bütün renk ve tonlarıyla yekvücut büyük bir sabır, tevekkül ve devletine sadakatle bütünlüğünü daha da pekiştiriyor.

Saldırıların maşa veya tetikçileri hangi “kimliği” taşırlarsa taşısınlar, hepimiz biliyoruz ki, bu tasallut bir Haçlı-Siyonist konsorsiyumu marifetidir ve kasdı millî varlığımızadır. 15 Temmuz darbe girişimi de dahil olmak üzere, bütün örgütsel saldırılar aynı gayeye hizmet ediyorlar. Bunu da apaçık bütün milletimiz görüyor, biliyor.

Bu azgın ve tamamen haksız, hukuksuz, hiçbir değere bağlı olmayan sefil katil sürülerinin ve ardında duran süper gücün hedefinde, ülkemize kan kaybettirmek vardır. Bu dünya halkının kanından beslenen vampir medeniyetinin patronları, Suriye’deki alçaklıklarına mani olabileceğimizi öngörmüşler ve daha genel olarak millî potansiyellerimizin harekete geçmesini durdurmak istemektedirler.

*

Bu şeytanca projelere biz defalarca muhatap olduk. 1980 öncesinde bir sağ-sol ideolojik KİMLİKLER ARASI KARŞITLIK üzerinden gençliğimiz kırdırıldı. O kırıştan sonra gelen 12 Eylül ortamında, kamplaşmaya uğrayan insanımızın küskünlüğü ve düşmanca davranışlara mahkum kalışı esnasında, o çıfıtlar, hakim ve hain medyaları vasıtasıyla, devletteki kilitlenmelerden de cesaret alarak hem husumetleri diri tutmaya, hem de yeni kuşakları karaktersizleştirme kampanyalarına iğrenç küstahlıklarla devam ettiler. FETÖ denilen habaset kumkuması, onların yarattığı mazlumiyeti sonuna kadar istismar ederek insan ve para kaynakları bulabildi…

Aslında “Masonik Kemalizm”in yarattığı nefretten beslenen, kullanışlı yeni bir “kimlik” icadıyla FETÖ’ye zemin hazırlayarak, karşı cenah üzerinden de bir güç topladılar… Yani FETÖ’den evvel bir resmîleşmiş masonik örgütlenme, onun ürünü ve beslemesi bir sol terör geleneği de kurulmuştu.

İlginç olan o ki, “Millet” bu gruplar arasındaki hakimiyet rekabetinin “adsız ve sessiz” öznesiydi. Söz hakkı yoktu. Konuşması gerekenler ve konuşanlar bu Kemalist-mason-sol ve onların dinî görünümlü uzantısı FETÖ idi ve söz bunlar arasında gidip gidip geldi. Vakıa halen de önemli ölçüde aynen böyledir. Bu bir avuç alçak, sesini kıstı diye yok oldu sanılmasın. Öylece yerlerinde duruyor, fırsat gözlüyorlar!.. Hem de darbe girişiminden “kahraman” sıfatı kazanarak çıkmış olarak! Bizi umutlandıran şey ise, 15 Temmuz’daki millî varlığın kendisini meydana koymuş olmasıdır.

*

Şu son OHAL içinde ortaya çıkan millî birlik tablosunun kıymeti fevkalade büyüktür.

Aslında bizi milletçe yıllardır durmadan matem havasında tutanlar kaybetmişlerdir! “-Böyle bir tabloda bu söz ne demek?”, diyebilirsiniz. Şu demek ki; günahsızlarımıza kıyan bu katiller, artık “haklı görünümlü bir gerekçe” uyduramaz durumdadırlar!

Milletimizin mazlumiyet ve haklılığı güneş gibi ortadadır. Millî birliğin değerini görmüş bu toplum, hem de en az altmış senelik ve aralıksız fitneye rağmen doğrulmayı başarmıştır!

Bendeniz bunca kasvet pompalanmasına rağmen, milletimizin geleceğini hiç bu derece açık görmemiştim. Allah’ın izniyle şafak sökmektedir azizler. Bu bâdireden inşaallah çıkacağız. Hem de bütün cihan halkının hayranlık ve gıbtayla izlediği bir çıkışla çıkacağız! Şimdi muhakkak, kısa vadede, devlet adamlarımız gereken tedbirleri olanca hızıyla alıyor olmalıdırlar.

Biz fakirâne onlara destek anlamında deriz ki, bilhassa ordumuzun personel ihtiyacının 24 saat uyumamacasına tedarik edilmesi şarttır. Gerekirse ilgili emekli kadrolara hizmet emri verilmeli, devletin bekasına katkıda bulunma şerefiyle onlar da taltif edilmelidir.

Kısa vadede güvenlik zaafı derhal çözülürken, diğer yandan da öncelik askerî teknolojiye verilmek kaydıyla, Ar-Ge faaliyetinde de seferberlik ruhuyla davranılmalıdır.

*

Karşımızda artık bir “haklılık gerekçesi” üretecek kadar bile sabrı, zamanı ve kapasitesi kalmamış bir düşman(!) var! Belli! Bu güya bir süper güç, ama kendisini saklanmaya mecbur hisseden bir “süper”! Böyle “düşman” dostlar başına arkadaş.

Biz ORDU-MİLLET’iz. Devletimizin “yürü” emrindedir kulağımız. Besbelli ki bu bir savaştır artık ve savaşan yiğitlerimizin her birinin arkasında seksen milyon kalp atmaktadır. Biz tarihteki hiçbir mücadelede bu kadar tek yürek olmamıştık. Haklılığımıza ise saldıranlar dahî hak veriyor!

*

“Gafil ne bilir neş’ve-i pür-şevk-i vegâyı Meydân-ı celâdetteki envar-ı sefâyı

Merdân-ı gazâ aşk ile tekbirler alınca Titretti yine, rû-yı zemin arş-ı semâyı.

Allah yoluna cenk edelim şân alalım şan Kur’an’da zafer vaadediyor Hazret-i Yezdan.

Farz eyledi Hallak-ı Cihan, harb ü cihadı, Hep cenk ile yükselmede ecdâdımın adı…

Dünyaları feth eyleyen ecdadımız el Hakk, Âdil idi, hıfzeyler idi, hakk-ı ibadı…

Allah yolunda cenk edelim şân alalım şan Kur’an’da zafer vaad ediyor Hazret-i Yezdan.”

(Şiir 93 Harbi kahramanımız Gazi Ahmet Muhtar Paşa’ya âit.)

Yazar
Sait BAŞER

Aralık 1957 tarihinde Isparta-Yalvaç’ın İleği köyünde doğdu. İstanbul Sağmalcılar Lisesini bitirdi. Üç yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde yüksek öğren... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen