“Edep“ Üzerine Yeniden Düşünmek

Ömer AĞAÇLI

Edep insan hayatında öyle var oluşsal öneme sahip ki yeniden üzerinde durmak neredeyse farz haline geldi. Nitekim Hz. Ali edebin önemini öyle bir vurgulamış ki “ Edebin ne kadar önemli olduğunu bilseydiniz, Allah’tan rızk yerine edep isterdiniz.” Diye belirtmiş.

Edep bir var oluşsal kavramdır diye belirttik. Var oluş Mutlak varlık olan Allah’ın fiilleridir. Var oluşu Allah’tan bağımsız kabul etmek akıl körlüğüdür. Var oluş maddi ve manevi boyutlarıyla bir bütünlük arz eder. Edebib ontolojik ve epistemolojij temelleri bu mutlak ve değişmez gerçekliğe dayanır. Bu nedenle edep, varlıktan var oluşa yansıyan bir değerdir. Edep bütün mükevvenatta vardır. İnsan mükevvenatta var olan bu değere göre yaşamak, dünyadaki hayat serüveninde kendini edep bağlamında gerçekleştirmek durumundadır. Bu hal zorunludur.

Edep insanın iç ahlakıdır. Hz. Ömer “ edep ahlakıdır.” Demiştir. Burada geçen “ kalp” kelimesi ruhun merkezi, özü anlamındadır. Yani “ kalp” manevi bir donanımdır. İman, Allah’ın insan gönlünde yaktığı bir nurdur. Bu nedenle iman kalbin fiilidir. Edep de kalbin ahlakıdır. Edep imanın gereğidir, birbirlerinin tamamlayıcısıdır. İnsanın dış dünyasını “ şeriat “ düzenler. Şeriat din kurallarıdır. Din kuralları ibadet ve ahlak hükümleridir. İnsanın manevi, iç dünyasını tasavvuf düzenler. Tüm sufi yollar irfan okullarıdır. Tasavvufun tek amacı insanı edeplendirmektir. Bütün irfan okulları edep öğreten okullardır.

İnsanın iç dünyası ( manevi dünyası) edeple düzene girer, insan edeple iç ahlaka kavuşur. Zaten ahlak ruhun sıfatıdır. Ahlak nefsin ruha tabi kılınmasıdır. Ahlak kuru, içi boş, normatif kurallar değil, insanın iç dünyasında, ruhunda ortaya çıkan ruhi, manevi değerlerdir. Ahlak ruhun fıtratıdır. Ruhun yapısında vardır. Nefsin fıtratı ile ruhun fıtratı tamamen farklıdır. Nefs dünyaya, maddeye, yer yüzüne meyleder. Ruh ise Allah katından gökyüzüne meyillidir, yüceliği talep eder. İNSANIN HAYAT SERÜVENİ NEFSİ İLE RUHUNUN ÇEKİŞMESİNDEN İBARETTİR. İnsanda hangisi baskın olursa insan o yöne gider, o aleme düşer.

21. Yüz yıla girmiş olmamıza rağmen insanlığın hala bu gerçekliği, varlık gerçeğini idrak edemeyişi ne acıdır. Hz. Peygamber’in şu kutlu sözü çok önemli bir hali anlatmaktadır: “ Eğer insanların kalplerinde şeytanlar cirit atmamış olsaydı, onlar da bizim gibi göklerin melekut alemini görürlerdi.” Diye insanın manevi, içsel, ruh dünyasının önemini vurgulamıştır. Çünkü insanın dışarıya yansıttığı herşey iç dünyasının durumu ile ilgilidir. Kabın içinde ne varsa dışarıya o sızar. İnsanın bakış açısı, ağzından çıkan sözler, davranış ve tutumlar iç dünyanın durumunun, zahire çıkmasından başka bir şey değildir.

Din, mutlak, kesin hakikattir. Bu nedenle de var oluş sorunudur. Dinin amacı ve gayesi insanın yaratılış yapısına, fıtratına uygun var oluşunu gerçekleştirmesini insanın önüne koymasıdır. İnsanın fıtratına uygun var oluşunu gerçekleştirmesi, ahlaki değerlerle olgunlaşarak edep kazanmasıdır. Bu nedenle edep kemal, olgunluktur.

Edep mutlak olana dayandığı için mutlak hakikatin ilmidir. Edep akılla gerçeği görmektir. Edep Allah’ın irade ve isteğine göre hareket etmektir. Edebin diğer adı İslam olmaktır. İslam takva üzere olunmaktır ki edep takvadır.

Şu mutlak gerçek olan husus iyi bilimelidir ki, İnsan Allah’ın ilmi, sıfatları ve fiilleriyle ilgili bilgilerle kemale erer, olgunlaşır. Nefsin kötü huylarıyla olgunlaşmak mümkün değildir. Olgunluğun kaynağı Allah’tır. İnsan Allah’a benzeyerek olgunlaşır. Allah’ın bütün sıfatları olgunluktur.

Edep maddi, manevi takva örtüsüdür. Edep ahlak örtüsüdür. Edep doğru dini din edinmektir. Edep hakkın sıfatlarıdır. Mutlu olmanın kaynağı fıtratı doğru okumak ve buna göre yaşamaktır. Mutluluğun kaynağı edeptir. Ancak edep sahibi insan mutluluğu hak eder. Edep ilimdir, hakikattir. Edebib karşıtı hevadır. Heva nefsin halleri, hayalleridir. Edep hayallerden, kuruntulardan hakikate yükseliştir.

İnsan nefsin istek ve arzularından yakayı kurtararak özgürleşir. Özgürlük, manevi yükseliştir. Bu bağlamda diyebiliriz ki takva ve edep hakikat semasında yükselerek özgürleşmektir. Edep manevi yükselişi sağlar, hakikar kapıları edeple açılır. Yani insan Allah’a edeple yaklaşır. Edep ruhun tam arınmışlık ve denge hali olduğu için insanın nefsindeki şeytanı yenmesidir. Edepsizlik şeytanın halidir. İnsanı büyük insan, insanı kamil yapan edeptir. Edep büyük insanın halidir, heva da küçük, alçak insanın halidir. İnsanın hayatta elde edebileceği en yüksek manevi değer edeptir, edep şereftir. Kim edep sahibi ise o kimse şeref sahibidir. Süfli ve alçak insanların şeref iddia etmesi kuru bir laftır. Edep aklın ürünüdür. Edep aklın dıştan görünüşüdür. Akıl insanı imana götürür. Edep imandır. Edepsizlik insanı zillet çukuruna düşürür, başına bela getirir. O nedenle İslam Sufileri bu konuda şöyle demişlerdir:

“ EDEP BİR TAC İMİŞ, NUR’U HÜDA’DAN. GİY O TACI EMİN OL HER BELADAN.”…

Yazar
Ömer AĞAÇLI

Aksaray doğumlu, Ankara Devlet Mühendislik Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu. Daha sonra işletme masteri yaptı. Kamu da çalıştı... Emlak Kredi Bankası’nda mühendislik, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde imar başkanlı... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen