Spor Dünyamızın 45 Yılından

Spor

Bapçum Kahraman, Spor Dünyamızın 45 Yılından, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2015

Mustafa Hakan YILDIRIM

Bu kitabın tahlilini yapmadan evvel biraz muharririn hayatından bahsetmek ve Türk spor camiası içerisinde önemli bir yer teşkil eden bu önemli kişiyi tanıtmak istiyorum.

Kahraman Bapçum, 1925 yılında İstanbul’da doğar. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Bir süre avukatlık yaptıktan sonra Abdi İpekçi’nin çağrısı üzerine 1956 yılında Milliyet gazetesinde spor yazarlığına başlar. Milliyette uzun yıllar çalıştıktan sonra aldığı davet üzerine Hürriyet’e geçti ve iki yıl sonra spor yazarlığını bıraktığını duyurur.  Yine de Cumhuriyet gazetesinde ara sıra yazarak kendi deyimi ile ‘’deşarj olur.’’ 1963 yılına kadar Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin yönetim kurulunda dört yıl çalışır. Bu kitabın yanında yine Ötüken Neşriyat’tan çıkan ‘’Olimpiyat Tarihinden Unutulmaz Kahramanlar İnanılmaz Olaylar’’ adlı bir kitabı da mevcuttur.

Şimdi de Türk spor hayatına tam olarak 45 sene hizmet vermiş ve iyisi kötüsü, acısı tatlısı ile geçen bir kariyer sahibinin bu 45 sene içerisinde ne gibi olaylara şahit olduğundan, neler yaşadığından, hangi başarıların canlı şahidi olduğundan, uluslararası arenada ülkemizin elde ettiği derecelerden, sporcularımızın ne gibi zorlukları aşarak, imkansızlıklar içerisinde elde ettikleri şampiyonluklardan bahsedeceğiz.
Yazar ilk olarak kitabın yazılma amacı ile kitaba giriş kısmında belirtmiştir. Bapçum’a göre bu kitap; ‘’Metin Oktay’ın cenazesinden sonra bir yazı yazmışsınız., onu bulamıyorum; bana yardım eder misiniz?’ diye soran , meslekteki ilk yıllarını yaşadığı gibi, ömrünün de yirmili yaşlarında olduğunu sandığım o sevimli gazeteci kıza ‘’Bizim çocukların İstanbul’daki bir maçını anlatan ve (Bir gök gürültüsü gibiydiler) diye başlayan yazın, camlı ve çerçeveli olarak bugün bile komodinin üstünde duruyor.’ sözünü o maçtan yirmi yıl sonra bana söyleyen Eskişehirli avukat arkadaşıma’’, ‘’Batı ufkundan başlayıp Anadolu’da biten deniz’ başlığı ile çıkan yazıyı, yayından önce okuyup ‘Yazık ki bunun gibi nice yazılarımız gazete koleksiyonları arasında tozlana, küflene kaybolacak’ diyerek bana yeniden okutan rahmetli Namık Sevik’e’’, ‘’Spor yazarlığını bıraktığını açıkladığım yazıdan sonra, sütunundan beni, hak ettiğimi sanmadığım bir üslupla neredeyse göklere çıkaran ve yazısını ‘Bir gazeteci olarak üzgünüm. Bundan sonra kendimi Kahraman Bapçum’u okuma şansına sahip olmuş insanlardan biri olmanın tesellisi ile avutacağım ‘ diye bitiren Sevgili Tufan Türenç’e ve bunun yanında daha onlarca kişiye bir çeşit borç ödemesi olsun diye derlendi ve yayınlandı bu kitap.” diyerek kitabı neden yazdığını da temellendiriyor.

Kahraman Bapçum bu kitabı hazırlarken, uzun bir arşiv taraması işine girişmiş ve hemen hemen 2000 yazı içerisinden bir kitaplık yazı çıkartmıştır. Bapçum yine bu kitabı hazırlarken, o yazılar içerisindeki kalıcılığı bugün dahi devam eden ve bugün insanların ders çıkarması gereken yazıları bir araya getirmiştir. Yine kazanılan başarıların arkasındaki görünmeyen olayları, öyküleri seçmiştir. Ölen, mesleği bırakan önemli spor adamlarının arkasından yazılanlar, o zamanın büyük yıldızı olan sporcuların portreleri de bu kitapta yer almıştır. Bu yazılar gelişigüzel bir şekilde bir tasnif yapılmadan, bir kronolojiye tabi tutulmadan toparlanıp bir araya getirilmiştir. Ve en önemlisi olarak da bu kitaptaki 1956 ve 2001 yılları arasındaki yazıları okuyarak geçmişe dönük bir tarama yapılacaktır. Ve de yazara göre bu kitapta Türk spor dünyasının 60-70 yıllık serüveninden esintiler bulunacaktır.

Kitabın muhtevasına gelecek olursak; kitap dört bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde yaşanan önemli spor olaylarından, kesitlerden bahsedilmiştir. Türkiye’nin olimpiyatlarda kazandığı başarılar, Balkan şampiyonalarındaki performansı, Avrupa kupalarında Türk takımlarının bir dönem fırtına gibi esmeleri, örneğin; Galatasaray’ın Neuchatel Xamax takımına karşı kazandığı 5-0’lık altın zafer ve bu zaferin ardından, Galatasaray’ın galibiyetinin kabul edilmemesi, Avrupa’nın Türklere karşı uyguladığı çifte standart gözler önüne serilmiştir. Yine tribündeki taraftarların ruh hali, bu ruh halinin sahadaki oyuncular üzerindeki akisleri, küfrün fanatikler tarafından spor müsabakalarının üzerine bir kara bulut gibi çöktürülmesinden dem vurulmuştur. Bulgaristan’dan göçerek Türkiye’ye gelen ve ‘’Cep Herkülü’’ olarak tesmiye edilen Naim Süleymanoğlu’nun kırılamaz derecedeki şampiyonlukları, dopingin sadece bugün değil de geçmişten beri Türk spor tarihinde bir kara leke olarak yer aldığından bahsedilmiştir. Trt spikerlerinin mesleklerine gerekli ihtimamı göstermemelerinden, İtalya’ya transfer olan Can Bartu ve Metin Oktay’ın İtalya günlerinden bahsedilmiştir. Ülkeyi yöneten yöneticilerin bir spor politikası olmamasından, sadece bireysel çabalarla elde edilen başarılardan kendilerine pay çıkarmaları ve bu başarılardan nemalanmalarından dem vurulmuştur. Ve en önemlisi, sadece Türkiye’de değil de tüm dünyada sporun genel bir çerçevesi çizilmiştir.

Kitabın ikinci bölümü olan portreler kısmında; yine Milliyet’in önemli yazarlarından olan Altan Erbulak’ın vefatı üzerine yazılan ‘’Nereye be Altan?’’ adlı yazıya yer verilmiştir. Sadece Galatasaray’ın değil, bütün Türk futbolunun bir markası haline gelen ve taraflı tarafsız bütün futbolseverlerin gönlünde taht kuran ‘’Taçsız Kral’’ Metin Oktay’ın ölümü üzerine yazılan ‘’Metin’in Ardından’’ adlı yazı da bu kitapta kendine yer bulmuştur. Galatasaray tarihine damgasını vurmuş, hem futbolculuğu hem de teknik adamlığı zamanında hayatını Galatasaray’a adamış olan ‘’Baba’’ lakaplı Gündüz Kılıç’ın vefatının sonrasında yazılan ‘’Gündüz Kılıç Türk Futbolunda Bir Çağdır’’ adlı yazı da bu kitapta yer almıştır. Fenerbahçe tarihinin belki de gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olan Can Bartu’nun nasıl keşfedildiğini, hem basket takımında hem de futbol takımında canhıraş bir şekilde mücadele edişini ve kulübüne büyük başarılar kazandırdığını ve daha sonra bu başarısını, aynı şekilde gittiği İtalyan Torino kulübünde de devam ettirdiğini ve burada da inişli çıkışlı bir grafikle futbol hayatına idame ettirdiği bu kitapta ‘’Kendini Çiğneyerek Yükselen Adam: Ciao Bartu’’ adlı 3 serilik yazı da portreler bölümümün yazılarındandır. Fenerbahçe’nin efsanelerinden Melih Kotanca’ya karşı kulüp yetkililerinin ilgisizliğine ve  Melih Kotanca’nın Fenerbahçe spor kulübüne bir günde hem atletizm dalında hem de futbol alanında şeref kazandırdığını anlattığı yazı olan ‘’Melih Kotanca Gibi Bir Sporcuya Bu İlgisizlik Gösterilir mi?’’ adlı yazı da portreler kısmındadır.

Üçüncü bölümde; televizyonun olmadığı zamanlarda, spikerlerin İngiltere, Fransa, ltalya gibi ülkelerde de yaygın bir moda olan maçı yazarak anlatma tekniğinin örneklerine ve Kahraman Bapçum’un yazarak anlattığı maçlara yer verilmiştir. Galatasaray’ın 1960 yılında Fenerbahçe’yi 5-0 gibi net bir skorla yendiği maç yazılarak anlatılan maçlar arasındadır. 25 Ekim 1959 tarihinde oynanan ve Galatasaray’ın 8-0’lık net galibiyetiyle sonuçlanan Altınordu maçı da yazılarak, Kahraman Bapçum tarafından anlatılmıştır. Bu maçın yazımı da kitabın bu bölümü içerisindedir. Ve bunun yanında da Türkiye’nin 1958’de 1-0 netice ile galibiyete ulaştığı Çek Cumhuriyeti maçı da Kahraman Bapçum tarafından yazılarak anlatılmış ve kitapta yer almıştır.

Son bölümde ise; Meslek hayatını noktalamasının ardından, bunun akisleri olan yazılara yer verilmiştir. Yaklaşık 45 yılını verdiği meslek hayatını noktalamasının ardından kendisi tarafından yazılan ‘’Hoşça Kal Milliyet’’ adlı bir yazı mevcuttur. Yine meslek hayatını nihayete erdirmesinin ardından Hıncal Uluç tarafından kaleme alınan ‘’Bapçum’a Veda’’ adlı yazı da bu bölümdedir. Bunun yanında Nail Güreli’nin, Tufan Türenç’in, Nezih Demirkent’in yazıları da son bölümde kendilerine yer bulmuştur.

Kahraman Bapçum’un Türkçeyi kullanışından ve üslubundan da kısaca bahsetmek istiyorum. Kahraman Bapçum, Türkçe’ye gayet özen gösteren, ona gerekli ihtimamı en üst seviyede tutan, Türkçeyi nezaketli bir şekilde kullanan birisidir. Hıncal Uluç’un ‘’Sporu (dikkat buyurun, futbolu değil sporu diyorum) ve Türkçeyi en iyi bilen, izlediği spor olayını en iyi anlatan kalemdi Bapçum’’ sözü de bu gerçekliği ispatlar niteliktedir.

Son olarak da kitabın benim üzerimde uyandırdıklarından da kısaca bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu kitap belki de içinde salt spor olaylarını barındırmayan, o dönemin aslında genel bir portresini çizen bir eser olmuştur. Kitapta sadece spor olayları değil de bunun yanında Türkiye ve dünyada izlenen politikaları görmek de mümkün oluyor. Bu politikalarla beraber, politikaların spora olan etkisini de anlayabilmek mümkündür. Son 60-70 sene içerisindeki yaşanan olayların insanımız üzerindeki etkisini ve bu olaylara dayanarak bu etkilerin insanımızın halet-i ruhiyesini nasıl şekillendirdiğini görmek mümkün olmuştur.
 
 
 
 
Yazar
Mustafa Hakan YILDIRIM

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen