Rasyonel Otorite Kaybı

Esat ARSLAN

Bilmiyorum, siz de ara sıra da olsa uğrar mısınız, kamyoncuların uğrak yeri otoyol lokantalarına?  Ben severim ve de uğrarım ara sıra, hayatın içinde olmak için, avuçlarımızın içinden kayan hayatı yakalamak için… Ha, bir de kamyon yazılarını, severim değil, çok severim… Nasıl da imbiklenmiş ifadeler kullanırlar, yaşamı anlamlandırmak için… Çünkü onların pek de zamanları yoktur. İki üç sözcükle yaşamı anlatmak ne büyük hünerdir. O kadar güzeldir ki, siz onların kamyon, kamyonet arkalarına işlettiklerini felsefî ile sosyolojik olgularla açıklayamazsınız. Örneğin, “Ağzı olan konuşuyor” ne güzel anlatır, günümüzde yaşananları, ülkemin hastalığını… Bunun hemen arkasını da görebilirsiniz, “Beyni olan da kullansın artık”.  Onlar kafalara vururlar, “Ağzı olanın konuştuğu bir dünyada, beyni olanın da düşünmesi gerekmez mi?”diye.  Evet Sevgili Okurlar, güzel bir kamyon sözü de bu algıyı şöyle doğrulamaktadır. “Adamlığını mikroskop ile dahi göremeyeceğimiz kişiler gelip burada ahkâm kesmesin.  “Bizler neyiz kimiz bilmiyoruz, bilmek de istemiyoruz, bir şekilde açıklamak isterler, haykırmak isterler. Ama bizler bilmediğimiz konularda bile bir bileni susturmaya eğilimliyizdir. Eski köye yeni adet getirenleri pek de sevmeyiz.

Şunu anlatmaya çalışıyorum, sevgili olurlar, bilimsel otoritenin yitirilmesinin toplumdaki yansımalarını ifade etmeye çalışıyorum. Akılcılık bir anlamda duyguları bir kenara koyma sanatıdır. İnsan rasyonel bir varlıksa, seçenekleri arasından faydasını maksimize edecek, kendisine en çok yarar sağlayacağı seçmelidir. Öte yandan fayda göreceli değildir, yarar sözcüklerle de ifade edilebilir, nitekim bazı kararların toplumun fayda algısına göre biçimlenmesi bunun ispatıdır. Peki, o zaman rasyonel otorite nedir? Diye soralım. Yasal ya da bürokratik otorite olarak da bilinen “Rasyonel Otorite”yi, Max Weber, yasal olarak yürürlüğe girmiş kurallar ve düzenlemelerle meşrulaştırılmış güç olarak tanımlamıştır. Rasyonel olarak düzenlenen kurallar, gündelik yaşamda iktidarın kullanımına da yol göstericilik eder. Ama rasyonel otoritenin bir kırmızıçizgisi de vardır, elbet. Evet, sevgili okurlar, bu bir anlamda ‘zaman içinde kendisini yok eden otorite’ diye de tanımlanabilir; öğretmenin öğrencisinin, ustanın çırağının üzerindeki otorite, boynuz kulağı geçtiği zaman ortadan kalkan bir otoritedir. Toplumun ilerlemesi için elzem olan otorite, “Ben babamdan ileriyim, oğlumdan benden ileri” zihniyetinin toplumun tüm katmanlarına egemen olması durumdur. Dünyada değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Dünya var olduğundan beri bir değişim sürecindedir. Değişim gelişimi doğurur ve gelişim yaratılışın tekâmül çarklarının dönmesini sağlayan itici kuvvettir. Yani yanisi şu; rasyonel otorite, ilerlemenin, gelişmenin olmazsa olmaz koşuludur. “Rasyonel otorite ortadan kalktığı zaman izleyen kaosta, kişi toplumdaki yerini ve haddini bilmez olur. ‘Haddini bilmezlik’ rasyonal otoritenin yitirilmesidir, kaybıdır.

“Bugünkü Türkiye’ye “tercüme” edersen, nedir bu ‘haddini bilmezlik’? Kimsenin karşısındakinin kendisinden daha bilgili, daha yetkin olduğunu kabullenmeye yanaşmadığı ruh halidir. Türkiye’de 21.000 profesör olduğunu bildiği halde, “Alt tarafı profesördür” yaklaşımıdır. Ama unutmayalım, o bilimi insanının üst tarafı da profesördür. Yalnız bir farkla kendi konusu dışında konuşmamayı bilimsel etik olarak yaşamının tüm alanlarına uygulayan aydın bir bilim insanından bahsediyorum. Yoksa her konuda “nane, limon, okaliptüs” olanları kastetmiyorum. Çocukluğumda, Eminönü, Taksim meydanında “nane, limon, okaliptüs” tekerlemesiyle bağırarak şeker satan çocukları hiç unutmam. Arada bir paramızın hesabını yapıp birkaç tane şeker aldığımı da hiç unutamam. Bu tekerlemeye “her derde deva “MSB”aspirini”, tekerlemesini de yaşam içinde kendiliğinden eklendi. Askerlik yapanlar bilir, revire gidersin, hastalığın ne olursa olsun, size bir külah içerisinde üzerinde MSB yazan aspirin verilirdi. O zamanları Milli Savunma Bakanlığının ilaç fabrikası vardı, basit ilaçlar üretirdi, ama en çok da aspirin.  Daha sonraki yıllarda ben de bu tür insanlar için, bir “Aspirin Adam” terimini kullanır olmuştum.

Efendim kısaca şunu söylemeye çalışıyorum; “Herkesin kendisini her mevkiye layık gördüğü, herkesin ‘en iyi yeri kapmaya çalıştığı’ ortamı. Peki, soralım kendi kendimize, olmadı mı tüm Türkiye sath-ı maili, böyle. Neden? Nedeni şu. Siz liyakat sistemini elinizin tersiyle iter, sadakati öne koyarsanız, olacağı bu. Talat Paşa’nın Balkan Savaşında er olarak askere gidip, ünlü “Orduya sadakatle hizmet etmek, şerefimizdir” veciz ifadesini araştırmadan, soruşturmadan “Orduya sadakat şerefimizdir” deyip dağa taşa yazarsanız, hem de “orgeneral” rütbesinde. Benim çocukluğumda, 78’lik Köpek resimli “Sahibimin Sesi”Plakları vardı.  

Efendim, bütün bunları yaptıktan sonra, her şeyin başı “kariyer sistemi” diye nutuk atamazsınız. Şunu ayan beyan ifade edelim, üzülerek ifade etmek gerekir ki, ülkemizde “Sadakat, Liyakatin önüne” geçmiştir. Efendim, küçümsemiyorum, Beşiktaş Belediye Meclisi’ne tombalacıyı üye yapan anlayış da budur, efendim Fatma Girik’i Şişli’ye layık gören cür’et de budur. Al Baraka Turk’ü, Bank Mellat’ı yazıldığı gibi okumak, sayılarda illaki Amerikancaya benzemesi için sayıların söyleminde “t” atarak konuşmak. ‘K’yi, ‘g’ okuyanın, TRT spikerliğine soyunması da budur. Bizi her gün, her saat, ‘bu mevkiye getire getire bunu mu getirmişler!’ diye hayrete düşüren de budur. Doğrusu, bu ifadeler İngilizce fonetiğe uygun olarak yazılmıştır. İngilizce fonetikte “a”lar “e”; “e”ler “i” okunur.  Al Baraka Turk; El Bereke Türk, yani Türk’ün bereketidir;  Bank Mellat de “Bank Millet” diye okunur, anlamı da Millet Bankasıdır.

Üzerine basa söylediğim, büyük harflerle iade etmeye çalıştığım, kısaca olumsuz seçim dediğim, “negative sellection” budur, ta kendisidir. Rasyonel otorite yitirilince, her gün, her şeye yeniden başlanır. Amerika her gün yeniden keşfedildiği için bir arpa boyu ilerleme olmaz. Hayat yerinde sayarken, tüm entrikalar irrasyonel yarışa, mevki kapma yarışına indirgenir. Türkiye’nin ölümcül patalojisinin, yabancılaşmanın önde gelen unsurlarından birisidir, rasyonel otorite kaybı. Rasyonel otorite ortadan kalkınca, meydan yalana kalır, Büyük Yalanlardan medet umulur. Biranda ritüeller ülkesi oluruz. Her eylemimiz, bir ritüelden, törenden, gösteriden ibaret kalır. Efendim siz de böyle mi anlıyorsunuz, yaşananları, hadi neyse.

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen