Hasta ve Ölü Mahremiyeti

Hasan Fevzi BATIREL

Tıp fakültesi yıllarında öğrenci olarak bir hekim adayını tedirgin eden iki yer vardır. Birisi kadavra ve otopsi salonu, ikincisi ise kişi mahremiyetini gerektiren özel yerler. Mesela üroloji, kadın doğum servis/poliklinikleri veya insanların bedenen korunmasız olduğu yoğun bakım/ameliyathane gibi mekânlar.

Günümüzde neredeyse her şey cinsellik üzerinden tartışılıyor. Öncelikle şunu söyleyelim ki bu şekilde hasta ruhlu insan sayısının en az olduğu sektör, belki de sağlık sektörüdür. Çünkü ne olursa olsun bir insanın ıstırabı, muhtaçlığı ve tedirginliği, en katı kalplerde dahi bir insaniyete ve yumuşamaya yol açar. Bu ıstırap, ihtiyaç ve tedirginlik ortamında insanın aklına cinselliğin “c”si dahi gelmez.

Günümüzde çok modern ve ileri bir hasta hakları yönetmeliğine sahip olmakla beraber, ülkemizde sağlık sektöründeki mahremiyet algısı, ülke gelişmişliği ile paralel gidiyor.  

Öğrenciliğimizde (1989-1990) kadavra salonuna ilk ayak attığımızda ölülerin öylece metal bir masada yattıklarını görmüştük. Üzerleri örtülü dahi değildi. Ortamı yumuşatmak için aramızda kadavraya isim takanlar oluyordu. Açıkçası kadavralara kuru bir et parçası ve maket gibi muamele edilmesi beni rahatsız etmişti. Tıp eğitimi sırasında, fakültelerde kadavraların üzerlerinin aynı bir ameliyat hazırlığı gibi örtüldüğünü ve sadece çalışılan bölgelerin açıldığını, yabancı tıp dizilerini izlediğimizde ve yurt dışında çalıştığımızda öğrendik. 1920’lerde tıp okumuş bir büyüğümüzün şu sözleri bizim tecrübemizin biraz daha iptidai olanıydı;

“Kadavra dersinde … efendiye söylerdik, bir kadavrayı çıkarır, sırtlar getirip masanın üzerine güm diye indirirdi.”

1992 yılında Adli Tıp Enstitüsündeki stajımız ise hayatımın en dehşet verici tecrübesi ile sonuçlanmıştı. Onlarca ölü masalarda anadan üryan yatıyor. 1-2 saat içinde otopsiler tamamlanması gerektiğinden, tecrübeli ama alaylı teknisyenler aracılığıyla hızla kafatasları, göğüs kafesleri ve karın boşluğu açılıyor ve organlardan örnek alınıyordu. Kesiler bildiğiniz çuval ipi ve çuvaldız ile dikiliyordu. Organlar boşaltılırsa, ölümüzden organ çaldılar görüntüsüne yol açmamak için içeriye ne bulunursa tıkılıyordu.

Kadın doğum veya üroloji stajı sırasında poliklinik yaparken en mahrem soruları sormak gerekir. Öğrenciliğimde çok ilgili ve saygılı asistan abi ve ablalarımızla çalıştık. Bize her şeyi öğretmeye çalıştılar, ama bir insanın en mahrem bilgilerini bir asistan ve beş öğrencinin önünde paylaştığını düşünün. Bu zor eğitimin nasıl verileceğine ilişkin hala net bir strateji bulunmamaktadır. Bununla beraber basit bir örnek, ABD’deki üst ihtisasımda (1999), beraber çalıştığım Swanson her hastadan benim odada bulunabilmem için izin istiyordu!

Tabi yukarıda yazdıklarım günümüzdeki durum değil. O yıllarda devlet kaynaklarından bir kâğıt havlu, kadavraları örtecek bir çarşaf bezi dahi satın almak büyük sorundu. Daha zenginleştik, imkânlarımız arttı ve sistemde düzelmeler oldu ama hala ciddi aksaklıklar var.

2001’de ABD’de yoğun bakım nöbeti de tutuyordum. Daha o yıllarda her hastanın ayrı odası veya bölmesi vardı. Yoğun bakımda koğuş sistemi bundan 40 yıl öncesinin düzenidir. Bu konuda yapacak çok işimiz var. Yönetmelik güncel ama hastane altyapılarımızın çoğu güncel değil!

Koğuş sisteminde hastaların mahremiyetini nasıl sağlayacaksınız? Bir yatakta genç bir kız yatarken, öbür yatakta yaşlı bir adam, diğerinde bilinçsiz hareketler yapıp üstünü başını açan bir kadın yatabilir. Daha geçen gün akciğer ameliyatı yaptığımız bir hastamızın yoğun bakımda geçirdiği gece sonrası aşırı tedirginliğinin nedenini araştırdık. Meğer yoğun bakımda yan yataktaki hastaya canlandırma işlemi uygulanmış, ama hasta kurtarılamamış. Bu tip acil durumlarda iki hasta arasındaki perdenin çekilmesi dahi unutulur.

Futbol maçında enstantane değerlendirir gibi sağlık süreçlerini değerlendirmemek lazım. Bu sorunların en önemli nedeni sağlık personelinin sayısının, eğitiminin ve gelirlerinin yetersiz olmasıdır. Doktorundan, hemşiresinden, yardımcı sağlık personeline kadar…

Hastanelerin neredeyse tamamında hiçbir sağlık eğitimi olmayan, temizlik firması üzerinden asgari ücretle istihdam edilen (yani geçici işçi- artık kamuda istihdam ediliyorlar) kişiler yoğun bakım, ameliyathane ve servis gibi yerlerde hastanın her işi için görevlendirilebilmektedir. Oysa gelişmiş ülkelerde diploma/sertifika almadan bu kişilerin böyle birimlerde çalışmaları mümkün değildir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bu arkadaşlarımız özveri ile çalışmakta, hastaların ve kliniklerin temizlik, bakım gibi rutin işlerinin büyük bir bölümünü üstlenmektedirler. Ama böyle bir yükün ve sorumluluğun, az sayıda, sınırlı eğitimli ve düşük gelirli bu kişilerin omzuna yüklenmesi hem haksızlık, hem de sıkıntılı bir durum…

Ameliyathane, yoğun bakım, poliklinik ve servislerde hastaların mahremiyetine dikkat edilmesi için bir politika geliştirilmesi gerekiyor. Sağlık alanındaki tüm fakültelerde/yüksekokullarda hasta mahremiyetine yönelik eğitim verilmesi bu konudaki hassasiyeti arttırabilir.

Aslında iş eninde sonunda ülkemizdeki imkânların yeterliliği ve kültür ortamında düğümleniyor. Nasıl kadın cinayetleri konusunda yeterli ceza kanunları olmasına rağmen hala önüne geçilemiyorsa, bir yoğun bakımda gece nöbetlerinde 10 hastaya 2 doktor, 2 hemşire, 2 personel düşerse hasta mahremiyeti nasıl sağlanabilir? 20 yataklı bir servise 1 doktor, 1 hemşire ve 1 personel düştüğünde nasıl bir sonuç elde edebilirsiniz?

Bu sağlık personelleri hastaların zaruri işlerine ancak yetişebilirken, mahremiyet konusunda yeterli hassasiyeti gösterebilmeleri mümkün olabilir mi?

SGK sağlık hizmetlerine ödediği fiyatları arttırmadan, daha fazla sayıda ve eğitimli personel istihdam etmeden ve bu konudaki kültürü değiştirecek adımlar atmadan, ancak pansuman yapılır ama kanama devam eder…

İnsanların sağlık hizmeti esnasında mahremiyet konusundaki taleplerini haklı buluyorum. Kendimize, eşimize, oğlumuza, kızımıza isteyeceğimiz saygı ve hassasiyet herkesin hakkıdır.

Dirisine veya ölüsüne!

 

ABD’deki ihtisasımın son senesinde (2001) Brigham hastanesinde açılan modern yoğun bakım ünitesi. Daire bir katta ortadaki hemşire deskinden her odayı görmek mümkün oluyordu: Nöbetlerde dahi her hastaya bir hemşire düşüyordu.

 

Baylor Tıp Fakültesindeki anatomi laboratuarı…

Yazar
Hasan Fevzi BATIREL

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı'nda öğretim üyesidir (Prof.Dr.). Avrupa Göğüs Cerrahisi Derneği Yönetim Kurulu üyeliği de yapmaktadır.

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen