Ramazan Ayının Varoluşsal Önemi (Ramazan Ayı Niçin İlahi Rahmet Ayıdır?.)

Ömer AĞAÇLI

Ramazan ayı, varlık ve varıoluş açısından ontolojik yönden çok önemli bir zaman dilimidir. Ramazan ayı sadece müslümanlar açısından değil, insanlık açısından da tüm alemler açısından, mahlukat açısından var oluşsal öneme haiz bir aydır.

Ramazan ayının var oluşsal önemi, beşeri olanla ilahi olanın karşılaştığı bir aydır. Bu yaratılış misyonuna göre Son Peygamber Hz. Muhammed’in seyrri süluk etmesi bu ayda gerçekleşmiştir. Hz. Muhammed başlangıçta tüm vahiy türlerini ve süreçlerini bizzat yaşayarak, bu halleri tecrübe ederek ve bu hallerden hareketle vahyin sahibi, vahyedene doğru seyretmiş ve sonunda onunla karşılaşmış, buluşmuş ve huzuru ilahiye kabul edilmiş, misyonunu yerine getirmiştir.

Bu süreç, beşeri olanla ilahi olanın yakınlaşması “ miraç” olarak ifade edilmiştir ki miraç, manevi yükseliş demektir. Allah’ın bilinmesi, bulunması keyfiyeti manevi yükselişle mümkündür.

Miraç olgusunda kul’dan Allah’a; Allah’tan kul’a karşılıklı yöneliş söz konusudur. Kul’dan Allah’a doğru olan yönelişte, Allah’ın kendi dili ile kendi isimleriyle O’na yöneliş, O’nun yolunda hiç sapmadan yol bulmaya çalışan beşer söz konusudur. Allah’tan kul’a doğru olan yönelişte ise, ilahi olanın insani olanı sonsuz rahmet, şefkat, merhamet ve maddi, manevi lütuflarla karşılamsı ve kendi varlığını açması , ilmine ortak etmesidir. Allah’tan kul’a verilenler kısaca “ rahmet” tir. Rahmet, Rahman’ın lütfudur. Allah’ın Rahmeti, Peygamberler aracılığı ile insanlığa inmiştir. Son Peygamber Hz. Peygamber ile Allah’ın Rahmeti, tam ve olgun olarak alemlere inmiştir. Çünkü Allah’ın nuru onda tamamlanmıştır.

RAMAZAN AYI İŞTE BU YÜZDEN RAHMET AYIDIR.

Hz. Muhammed’in bu ilahi tecrübesi, Allah’ın zat’ına giden yolun açılması, o yolun bütün ayrıntılarının da bilnmesidir. Kur’an bu ilahi yolda yapılan manevi tecrübelerin beşeri dille ifade edilmesidir.

Hz.Muhammed’den önceki Peygamberler de aynı yolu, Allah’a giden yolu tecrübe ederek, Hakk’a belli derece ve mertebelerde yaklaşmışlar ve bu tecrübelerini insanlara açıklamışlardır. Kutsal metinlerin içeriği bu tecrübelerin açıklanmasından ibarettir. Bu bağlamda Kur’an’da adları geçen yirmisekiz peygamberin manevi halleri açıklanmıştır. Kıssalarla açıklananlar bunlardan ibarettir.

Her Peygamber aynı zamanda kendi dönemlerindeki insanları Allah’a davet etmişler ve gittikleri manevi yolun usuül ve esaslarını belirtmişlerdir. Bu yolun ismi de “ şeriat” olmuştur. Şeriat kavramına çok farklı anlamlar yüklenmektedir. Şeriat kavramı, Allah’a götüren yoldur. Başka bir anlamı da yoktur.

Kur’an, 2/87 ayette Allah’ın Hz. Muhammed’e karşı rahmetini, teveccühünü : “ Biz onu kutsal ruh ile destekledik.” Ve kehf Suresi 87 ayette de “ O’na tarafımızdan ilim verdik.” Diye işaret etmiştir.

Kur’an, Hz. Muhammed’in kudsi ruhla destlendiğini ve hakikat ilmine mazhar olduğunu belirtir. Bu işarette, H. Muhammed’in” lahuti” yükselişini bizlere haber vermektedir.

RAMAZAN AYI, İŞTE BU LAHUTİ RAHMETTEN DOLAYI RAHMET AYIDIR.

Hz. Muhammed’in yaşadığı bu ilahi, lahuti tecrübenin sonunda, kendisine iman edenlere Yusuf 108 ayette: “ Yolum basiret üzeredir. Ben ve bana uyanları aynı yola (Allah’a yükseliş, yaklaşma yoluna) davet ederim.” Diye davet etmiştir. Çünkü Hakk’a giden yol O’nunla tümüyle açılmış, iş tamam olmuştur.

Şu kadar ki iman, özün, kaynağın tecrübesidir. Böylece ilahi olanın, insani olanı tecelliler yoluyla istilasıdır. Bu hal, sonlu bir varlığın sonsuza açılmasıdır. İman, zannedildiği gibi insanın sınırlarının tecrübesi değildir. İnsanın manevi boyutu, sonsuzluğa yelken açılmasını mümkün kılar. Bu manevi yükseliş, kurbiyet (manevi yaklaşma) tecrübesi, insanın insani boyutta yeni açılılmarla büyümesi, olgunlaşmasıdır. Bu manevi tecrübenin diğer bir ifadesi de beşeri olanın, beşeri özelliklerden , iğreti olanlardan yakayı kurtararak, soyunması ve yeni bir hayatın seçimidir. İman, inanmış insanın tüm beşeri şeylerden kopuşu, aşkınlığın, özgürlüğün tecrübesidir. Dini tecrübe, mistik tecrübe, sufi tecrübe diye ifade edilenler bunlardır. Çoğu insanın, özellikle felsefe ile uğraşanların anlamadığı, ve asla anlayamayacağı gerçeklik budur.

İŞTE! RAMAZAN AYI BU YÜZDEN İLAHİ RAHMET AYIDIR.

Şimdiye kadar Ramazan ayının ilahi rahmet ayı olmasının ilahi yönlerine değinmeye çalıştık. Hacı, hoca takımının anladığı gibi yorumlamadık. Tamamen sufi meşrep bağlamında açıklamaya çalıştık.

Gelelim sadede, Ramazan ayı biz insanlar için ne ifade ediyor?…

Ramazan ayı tek kelime ile, bir yıl içinde yakamızı kaptırdığımız masiva diyarından nefsi kurtarma ayıdır. Bütün biyolojik, psikolojik ve sosyal şartlanmalardan iç dünyamızı kurtarma ayıdır. İşte Ramazan ayı masiva mahzenlerinden kurtulmak için bir fırsattır. Allah’ın kullarını masiva hapishanelerinden kurtarmak için koyduğu bir rahmet, kurtarıcı ipidir. İslam’ın inananlara bahşettiği en etkili özgürlük simididir. İnsan ancak masiva mahzenlerinin zincirlerini kırarak özgürleşir. İnsan bu ayda yaptığı yoğun manevi pratiklerle yeniden bilinç boyutu kazanır. Yeniden insani boyut ve bütünlük duygusu kazanır.

Ramazan ayında namaz daha yoğun kılınır. NAMAZ, allah’ın isimleriyle onu zikirdir. Tutulan oruçlar da onun için masivayı terkederek ona manevi yaklaşım sağlar. Namaz ve oruç kadar insan zihnini toparlayan, tüm ruhsal melekeleri uyararak manevi alemde seyretme imkanı veren başka bir ibadet yok gibidir. Namaz ve oruç mistik tecrübenin atlarıdır. İnsan bu atın çektiği arabayla Allah’a yaklaşma imkanı bulur.

Son olarak konuyu şöyle bağlamak istiyorum: Ramazan ayının kazandırmaya çalıştığı en önemli husus, insanın kendi özünün, aslının ruh olduğudur. Ramazan, oniki ayın bir ayi içinde insanın mistik özünü bizzat  kendisinin tecrübe ederek, müşahede ettiği bir zaman dilimidir. Kısaca Ramazan ayı,  inanların içinde bulunduğu manevi alçak düzeyden kurtulduğu, bunun tecrübe ile farkına vardığı bilinç ayıdır.

AKLI OLANLAR BU AYDA YAPILAN YOĞUN MİSTİK HALLERDEN YARARLANIR, BU HALLERİ YAŞAYARAK, TADARAK İDRAK EDER. AKLI ZAYIF OLANLAR DA İŞİ OYUN,EĞLENCEYE, GÖSTERİ, FESTİVAL VE KARNAVALA ÇEVİRİR, İLAHİ RAHMETİN ÖNÜNÜ KENDİ ELLERİYLE KAPATIR VE KENDİNİ MAHRUM EDER.

Yazar
Ömer AĞAÇLI

Aksaray doğumlu, Ankara Devlet Mühendislik Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu. Daha sonra işletme masteri yaptı. Kamu da çalıştı... Emlak Kredi Bankası’nda mühendislik, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde imar başkanlı... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen