Âh… Diyerdin Hiç Ölmezdim Düşebilsem Ayağına

Turgut GÜLER

Osmanlı İmparatorluğu’nda, İstanbul Kadısı’nı temsîlen, onun adına hüküm veren kazâ kadılarına “Ayak Nâibi” deniyordu. Ayrıca, eyâletlerde Merkez Kadısı’nın yetkisini kullanarak esnâfı teftiş eden memurlara da aynı isim veriliyordu. “Akılsız başın cezâsını ayaklar çeker” ilâmındaki cezâlı ayak, aslında cemiyetimizin “başına vurulan abalısı”nı temsîl ediyor. “Ayak takımı”, “ayağa düşmek”, “dost başa, düşman ayağa bakar” deyim ve sözlerinde pek rahat yüzü görmeyen “ayak”, yokluğuna katlanılmaz bir uzvumuz.

Hem Dünyâ’nın, hem de Türkiye’nin istikbâli sağlam, birbirine dolaşmayan ayaklardadır. Ne zamân, yerlerde sürünen değerlerimizi ayağa kaldırabilirsek, vücûdumuzun tamâmını emniyet altına alacağız.

Aczin ve beceriksizliğin tevili mümkün olsaydı, yüz yıl öncesinin vatan topraklarına pasaportla, üstelik vize yaptırarak gider miydik? Elbette ayağımıza ihtimâm göstereceğiz. Lâkin başımızı yaslayacağımız yumuşak bir bağır bulamazsak, korkarız ayak da kalmayacak. Zîra Dünyâ üzerinde vaktiyle ayak bastığımız nice mübârek belde, şu anda hayâlimizin bile dışında kaldı.

Bir vakitler Akdeniz gibi, Karadeniz de “Türk Gölü” diye anılıyordu. Bu hırçın denizin dalgaları, sâdece Türk’ün Bayrağı karşısında sükûnete eriyordu.

Cân Âzerbaycan’ın şâirleri arasında Ahmed Cevad’ın özel bir yeri vardır. Ona, Âzerbaycan’ın Mehmed Âkif’i dense yeridir. Çünkü Âkif gibi, Cevad da bayrak ve vatan sevdâlısıdır. Âkif’in İstiklâl Marşı’nı yazması gibi, Cevad da Âzerbaycan Millî Marşı’nı yazmıştır. Mehmed Akif’in Çanakkale şehîdleri için mısrâlara döktüğü hislerinin çok benzerlerini, Ahmed Cevad Türk Bayrağı’na takdîm etmiştir. Hâlâ dillerden düşmeyen ve her söylenişinde kanımızı harekete geçiren “Çırpınırdın Karadeniz” şarkısının sözleri de Ahmed Cevad’a âit:

“Çırpınırdın Karadeniz,

Bakıp Türk’ün bayrağına…

Âh… diyerdin hiç ölmezdim

Düşebilsem ayağına.

 

Ayrı düşmüş dost elinden,

Yıllar var ki, çarpar sînem,

Vefâlıdır geldi giden,

Yol ver Türk’ün bayrağına!…

 

İnciler tök gel yoluna,

Sırmalar düz sağ soluna,

Fırtınalar dursun yana,

Selâm Türk’ün bayrağına!…

 

Hamîdiye, o Türk kanı,

Hiçbirinin bitmez şânı,

Kazbek olsun ilk kurbânı,

Selâm Türk’ün bayrağına!…

 

Dost elinden esen yeller,

Bana şiir, selâm söyler.

Olsun bizim bütün eller,

Kurbân Türk’ün bayrağına!…”

 

Bolşevikler tarafından 1937’de kurşuna dizilerek şehîd edilen bu kahraman Türk şâiri, vatanına ve bayrağına, en mukaddes yolu seçerek kavuşmuştur. Yakın târîhimizin pek çok husûsiyeti içinde, bir hayli Bolşevik vukuâtı bulunuyor. Birinci Dünya Savaşı yıllarından 1990’lara kadar, sayısız Türk evlâdı Bolşeviklerin silâhıyla can vermedi mi? Yine bu zamân zarfında, adı ve soyu bizden, ama huyu Moskova’ya meyilli yığınlar, Bolşevik’den fazla Bolşevik kesilmedi mi? Birinciler, yâni şehâdet şerbetini içenler, Ahmed Cevad misâli, canlı bir şekilde yaşamaya devâm ederlerken; ikinciler, yâni “kızılcık şerbeti” içenler, neredeyse unutuldular.

Harbiye’deki Askerî Müze’de, haftanın belli gün ve saatlerinde Mehter Takımı konser veriyor. O konserlerin birinde, hepsi de “Mehmetçik” olan Mehterân Bölüğü’nden “Çırpınırdın Karadeniz”i, hiç dinlediniz mi? Ahmed Cevad’ın büyük şâir olduğuna, orada gözünüz, kulağınız ve bütün vücûdunuzla karar vereceksiniz.

Ahmed Cevad’la Mehmed Âkif’in, sâdece şiiri, san’at titreyişleri değil, hayat safhaları da çok benziyor. Gerçi Âkif, kendi yurdunda ve takdîr-i ilâhîye vesîle bir rahatsızlık yüzünden Rahmân’a kavuşmuştur. Ahmed Cevad’ın âkıbetine, şeklen benzemeyen bu tarz-ı ecel; Âkif’de, dayanılmaz hâle gelen vatan – ve özellikle İstanbul – hasreti ile kabre pencere açmıştır.

Netîce îtibâriyle Ahmed Cevad da, Mehmed Âkif de, san’at hamurunu kendi şahsiyetleriyle yoğurmuş nâdir insanlardandır. Onların soy ağacında yazan “Türk” sözü, milletimize dâimâ gurur kaynağı olacaktır:

“Ah!.. Diyerdin hiç ölmezdim,

Düşebilsem ayağına!..”

Ayağına düşülen vatan, dâimâ muazzez ve dâimâ muhteremdir. Vatana gönderilen hıçkırıklar, edebiyâtımızın nâdide şiirleridir.

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen