Biz Öğretmen Okulundayken

Cemal KURNAZ

On bir yaşında öğretmen okuluna başladım. 1967-1974 yıllarında Antalya Aksu İlköğretmen Okulu’nda okudum.

*

Öğretmen Okulu sınavları üç aşamalıydı. Önce öğretmen (veya öğretmenler kurulu) öğrencinin öğretmen olabileceğine dair karar veriyordu. İlk sınav ilçede idi. Bunu kazananlar öğretmen okulunda yazılı sınava giriyordu. Kazananlar sözlü sınava alınıyorlardı. 

Şunu belirtmeliyim ki, öğretme okullarında hiçbir ders diğerinden daha önemli değildi. Beden eğitimi, müzik, resim-iş ve tarım dersleri matematik ve edebiyat kadar değerliydi.

Her ders uygulamalı idi. Yaparak yaşayarak öğrenmek esastı. Her türlü hayvanın tahnit edilmiş örneklerinden oluşan bir müze vardı. Öğrenciler bunların özelliklerini görerek tanır öğrenirlerdi. Her dersin binası, laboratuarı ayrı idi. Laboratuarda deneyler yapılırdı. Resim ve el işi binası ayrı idi. Metal işleri, ağaç işleri, kâğıt işleri (ciltçilik vb.) ayrı atölyelerde yapılırdı. Müzik dersi için müzik binasına gidilirdi. Burada piyano, keman, mandolin, bağlama vb. çalgılar bulunurdu. İsteyenler ders haricinde buran istediği çalgıyı alır, bir köşeye çekilir onunla meşgul olurdu. Çevreden mandolin, keman, bağlama sesleri yükselirdi. Tarım dersleri uygulamalı yapılırdı. Yaz tatilinde zorunlu olarak bir ay okulun bahçelerinde çalışılırdı.

Son sınıfı geçenler, geçmiş yılların bütün derslerinden tek tek bakalorya (olgunluk, bitirme) sınavına girerlerdi. 

Son sınıfa geçenlerden not ortalaması en az 9 olanlar Yüksek Öğretmen Okulu’na seçilirdi. Bunlar bir yıl hazırlık sınıfında okuduktan sonra üniversite sınavına girme ve öğretmen yetiştiren bölümlerinde okuma hakkı elde ederlerdi. Böylece, öğretmen okullarının en başarılı öğrencileri öğretmen okullarına öğretmen olmak üzere eğitilirlerdi. 

Öğrenciler, milli duyguları yüksek öğretmen olarak yetiştirilirdi.

“Alnımızda bilgilerden bir çelenk

Nura doğru can atan Türk genciyiz

Yoktur olmaz yeryüzünde Türk’e denk

Korku bilmez soyumuz”

diye başlayan Öğretmen Marşı’nı söylerlerken yer gök inlerdi.

“Dostluğun biz sevgisiyle

Toplandık her an burda

Bu sevgi bağı kopmaz hiç

Dağılsak bir gün yurda” 

diye başlayan Dostluk şarkısını söylerlerken içleri sevgiyle dolardı.

Tam bir adanmışlık ve millete hizmet aşkıyla donanırlardı. Onlar bir mum gibi eriyecek fakat etraflarını  aydınlatacaklardı. Gittikleri köylerde belki bir okul bile olmayacaktı. Muhtarla köylülerle anlaşıp kendi elleriyle sıralar yapacak, bir ahırı temizleyip sınıf haline getireceklerdi.

Son sınıfta üç il seçme hakları vardı. Cetveli Sinop ve İskenderun üzerine koyup bir şenlik havası içinde doğu illerinden üç tercih yapmak için yarışırlardı. 

*

Ben de bu masal çağında yaşayan biriyim.

Yiyecek ekmeği olmayan, oturup kalkmasını, giyinip kuşanmasını, taharetlenmesini bilmeyen köy çocuklarını 11 yaşında alıp eğiterek birer beyefendi, hanımefendi yaparak millet hizmetine sunan devletime minnettarım.

*

Şimdi artık bunlar çağdışı oldu.

Çağdaş bir eğitimimiz oldu.

Vatana millete hayırlı olsun.

[i] Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi öğretim üyesi

Yazar
Cemal KURNAZ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen