Kamu Reformu Üzerine

Mustafa Kadir ATASOY

İdare hukukunun ülkemizdeki öncülerinden Sıddık Sami Onar, kamu hizmetini geniş anlamda “devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetim ve denetimleri altında genel ve kolektif gereksinimleri karşılamak ve tatmin etmek, kamu yararını sağlamak için kamuya sunulmuş devamlı ve muntazam faaliyetler” olarak tanımlar.

Yani bütün kamu hizmetlerinin amacı topluma yarar sağlamaktır. Aslolan kamu sisteminin toplum düzeninin sağlıklı bir şekilde işlemesine ve kamu hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesine yönelmesidir.

Hukuk sistemimizde yapının üzerine oturduğu düşünceler ortaya konulmaya çalışılmış. Mesela, her vatandaşın anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine sahip olduğu anayasada düzenlenmiş. Ve bunlar gayet hoş ifadeler…

Haddizatında kamu hukukumuzda birçok yerinde düzenleme var ama sistem kâğıt üzerinde ne kadar iyi olursa olsun asıl sıkıntı uygulamada yaşanıyor. Çünkü bürokrasi bir değerler sistemi. Yeni bir kamu reformu yapıp daha doğru hukuki çerçeve oluştursak da asıl ihtiyaç bu bürokratik değerlerin uygulamada güçlendirilmesidir. Bu da daha nitelikli idarecilerle mümkün olabilir.

Devletlerin güç kazanmaları, yükselişleri tesadüfi bir şey değil… Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde Enderun Mektebi çok önemli bir fonksiyon üstlenmiş. Osmanlı bürokrasisinin Yükseliş Devri’ndeki başarının arka planındaki bir unsur olduğunu söyleyebiliriz.

Harvard Üniversitesi hocası, Ortadoğu ve Balkan uzmanı Albert Howe Lybyer Enderun’a dair şunları söyler:

“Sistem liyakati ödüllendirecek, yetenek, çaba ve yeterli donanımla beslenen her türlü hırs ve özlemi doyuracak biçimde düzenlenmiştir. Liyakati ödüllendirmenin iki yolu vardı. Biri terfi ettirmek şeklinde manevî, diğeri de parasaldı. Enderun’dan geçmiş içoğlanları sultanın tahtı dışında her makama erişebilirlerdi. Yükselme kesinlikle rastlantısal veya otomatik değildi. Her aşamada büyük bir titizlik ve akıllılıkla yönlendirilip gerçekleştirilirdi.”

Kanuni döneminde Habsburgların Osmanlı elçiliğini yapan Ogier Ghiselin de Busbecq ise yazdığı eserinde,

“Osmanlı’da herkes liyakat, bilgi, ahlak ve seciyesine göre bir mevkiye tayin edilir. Ahlaksız, bilgisiz ve tembeller hiçbir zaman yüksek mevkilere çıkamazlar… Türklerin en büyük düşmanı iltimastır” demektedir.

Osmanlı Devleti bürokrat yetiştirmek için 1363’te Enderun’u ve 1859’da Mülkiye mektebini kurmuştu. Asıl konularımızdan birisi de bir yüksek bürokrasi okulu… Bu alanda şimdi ne yapılabilir sorusunun cevabı araştırılmalı.

Yazar
Mustafa Kadir ATASOY

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen