Af’a Dair

 İbrahim BAYKAN

                                       

Hukuk dilinde af: 

Bir suçu, bir kötü davranışı olmamış sayarak ceza vermekten vazgeçme ya da verilmiş olan cezayı kaldırma.” Anlamı taşır. 

Ancak affın bu tanımında anlam bulması çok önemlidir. Yani suç kişiye karşı işlenmişse ayrı, devlete karşı işlenmişse ayrı değerlendirilmelidir. Devlet kendisine karşı işlenmiş bir suçu gerekli gördüğü hallerde affedebilir ama şahıslara karşı işlenmiş bir suçu affetmekte çok titiz ve adil olmalıdır.

Örneğin; 

Beş yaşında masum bir kız çocuğuna tecavüz ederek ölümüne sebep olan bir sapık ile uyuşturucu satarak insanları zehirleyenlere af getirmek ne kadar doğru olur? 

Ayrıca suçu kadere yükleyerek “Kader Mahkumu”Diye nitelendirip af talep etmek de ne kadar adil olur kamu vicdanına bırakıyorum. 

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; cezaevinden çıktıktan sonra yine aynı suçu işlemektedirler. Arada bir çıkan aflar da bunların kurtuluşu olmaktadır. Bu yüzden en geçerli yol bunların cezaları süresince ceza evinde eğitilerek topluma kazandırmaktır.

Bir hikaye ile bu konuyu pekiştirelim:

Mahallenin delisi her gün sürekli birkaç evin camını kırarmış. Mahalleli şikâyetçi olmuş ve bu şahsı akıl hastanesine yatırmışlar. 

Birinci haftasında doktor sormuş: Seni buradan çıkarırsak yine cam kırar mısın? 

Hasta:Tabi ki kırarım. İkinci hayta yine aynı soru ve yine aynı yanıt. 

Üçüncü hafta hasta:Beni buradan çıkartın ben Çiçek Pasajı’nı özledim. Orada bir iki kadeh atacağım sonra çıkıp bir kadın ayarlayıp evime götüreceğim; külotunu çıkartıp lastiğini sökeceğim ve onunla sapan yapıp mahallenin tüm camlarını kıracağım. 

Bazı suçlular vardır ki; ne yapsanız fayda etmez.

Sevgi ve Saygılarımla

Suçu kadere yüklemek

Bu konuyu daha önceleri de yazmıştım. Ömrüm olduğu sürece yine yazmaya devam edeceğim; bundan kimsenin şüphesi olmasın.

İdam mı olur, elektrikli sandalye mi olur, zehirli iğne mi olur yoksa eskiden olduğu gibi boğdurmakla mı olur bilemem. Beş yaşında masum bir kız çocuğuna tecavüz ederek ölümüne sebep olan bir sapık yaşatılmamalıdır. Vatana hainlik yapanlar, uyuşturucu satarak insanları zehirleyenle bu yaptıklarının bedelini canlarıyla ödemelidir.

Bildiğim tek şey canilere ve vatan hainlerine ibret olacak caydırıcı bir cezanın verilmesidir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; idam cezaları kalkalı ağır ceza suçlularında; kayda değer bir artış olmuş.

Allah´ın verdiği canı almanın hele, hele hunharca almanın bir karşılığı ve bir yaptırımı olmalı. Bu tür caniler cezaevlerinde ne kadar kalırsa kalsın iflâh olmuyorlar. Cezaevinden çıktıktan sonra yine aynı suçu işlemektedirler. Arada bir çıkan aflar da bunların kurtuluşu olmaktadır.

Bunlardan kurtulmanın tek yolu bunları imha etmektir. Bugün kendisini dünyanın demokrasi öncüsü gören ve demokrasi dersi veren; Amerika Birleşik Devletlerinde bile bal gibi idam uygulamaları var.

Hatta yakın bir zamanda iğneyle vücuduna zehir verilen bir mahkûmun vücudu ölüme O kadar direndi ki; iğnenin etkisiyle hemen ölemedi; damarları çatladı ve Kırk Beş dakikalık bir direnişle öldü. Bunları dünya medyası seyretti.

Yine demokrasi deyince mangalda kül bırakmayan Fransa; müebbet hapis cezası verdiği mahkûmları bir şekilde öldürüp organlarını kullanmaktadır.

Daha sağlıklı, daha huzurlu ve daha güvenli bir toplum isteniyorsa; cana kıyanların canına kıyılmalıdır. Aksi halde bu canilerin ardı arkası kesilmez ve daha çok canlar yanar. Bu yüzden ölüm cezaları acilen geri gelsin.

 Sevgi ve Saygılarımla

Yazar
İbrahim BAYKAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen