Oğuz Törüg Uzgörüsü

DÜŞÜNCE BOZKURTU OLARAK İLGİ İLE İZLEDİĞİM  MUZAFFER METİNTAŞIN “YAKIN TÜRK TARİHİNDE ETKİLİ OLAN FİKİR AKIMLARI: BUGÜNE YANSIYANLAR VE YARINI ŞEKİLLENDİRECEK OLANLAR“ MAKALESINI REFERANS ALARAK TUVA 2040 KOD İLE TANIMLADIĞIM OĞUZ TÖRÜG UZGÖRÜ   AŞAMALARI SIVIL  TOPLUM  KURULUŞLARININ ILGISINI ÇEKEBILIR MI?

Muzaffer Metindaş çok kritik iki soru ile bizi düşünmeye zorluyor. Diyor ki” Batı’nın, 19. YY’ da, artık başkasının söz sahibi olamayacağı şekilde güçlenmesine karşılık, diğer toplumların, ülkelerin güç ve hakimiyetlerini kaybedeceklerini görmesi, neredeyse o toplumların tümünde çözüm çabalarına, çıkış arayışlarına, yeni anlayışlara, yeni fikir hareketlerinin/akımlarının doğmasına yol açar. Bu gelişmeler Osmanlı Devleti’nde de en güçlü şekilde yaşanmaya başlanır. Osmanlı coğrafyasında doğan fikir akımları dört ana başlık altında değerlendirilmiştir: Osmanlıcılık, Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük .

1-Hala o güce ulaşamadığımıza göre, bugüne kadar fikir akımlarının seyri nasıl gitmiş, nereye doğru evrilmişlerdir?

2-Osmanlıcılar, Batıcılar, İslamcılar, Türkçüler bugün hangi çizgidedir, hangi toplumsal yapıyı, hangi aydın zihniyetini oluşturmaktadırlar? 

Bunlar, cevabı önemsenmesi gereken sorulardır, çünkü cevaplar bugünü açıklayacak, geleceğe ışık tutacaktır.

Türkçülüğün bugüne erişmesini ve geleceğe de uzanmasını sağlayacak bu anlayış ve sistematiği teknik anlamda “Bilimsel Türk Milliyetçiliği” olarak da tanımlayabiliriz; Ziya Gökalp ile Türk milliyetçiliğinin romantik milliyetçilik niteliği bilimsel milliyetçilik niteliğine evrilir.1930lu yıllarda Türkiye için sahneyi Batıcılar alır. 1933 üniversite reformu ile mevcut bilim insanlarının yarısı üniversitelerden atılırken, üniversiteler dışarıdan getirilen yabancı öğretim üyelerinin zihniyetlerine terk edilir. 1933’te kadim İstanbul Üniversitesi’nin “inkılaplar karşısında tarafsız kaldı” suçlamasıyla tasfiye edilip, Batıcılar tarafından doldurulmasıyla artık milli Türk Devletinin “Milli ve Türk” niteliği bitirilmiş, üniversitelerde, bürokraside, maliyete, yargıda tam bir Batı’ya dönüşme hareketi başlamıştır.Batıcılık fikri, toplumsal olarak ilerlemek ve modernleştirmek amacıyla Tanzimat’tan sonra ortaya çıkan, özellikle dışarıyla ilişkili Osmanlı yurttaşları ve azınlık mensuplarından geniş destek gören fikir akımıdır. Batıcılara göre Osmanlı Devleti’nin en önemli so­runu Batılı olamamaktan kaynaklanmaktadır. Tek çıkar yol çağın fikir ve ihtiyaçlarına uygun uygar bir devlet ve millet haline gelmektir; bu da ancak her yönüyle Batılılaşmakla, yani Batılı fikir ve değerlerin alınması ve benimsenmesi ile olabilir. Batıcılar, Batı’nın felsefi, sosyal, siyasi, ekonomik ve hatta inanç fikirlerine uygun bir toplum ve devlet oluşturulması gereğine tam bir inançla sarılırlar.Batıcı aydınlar, 1960 darbesi sonrası sağlanan sosyal ortamda siyasi ve iktisadi değişimin ana dinamiği olan “küçük burjuvazi”ye dönüşürler.1980 darbesi sayesinde iktidara aşamalı olarak gelen light-islamcıların bugün topluma mesaj verme ve kabul görme yetenekleri, hem oluşan yeni hayatları; zenginlik, mevkii, hem iç çatışmaları (örneğin paralel problemler) hem de zaten bu fikriyatın sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda hiç bir bilimsel dayanağının ve metodolojisinin olmaması -yani hayatla kabili telif olmaması nedeniyle büyük ölçüde ortadan kalkmış görünmektedir. Şimdiki kudret, hem çözümsüzlüğün getirdiği göreceli bir güçten, hem de komprodor burjuvazi ve emperyalizmin alternatif iktidarı oluşturacak “Milliyetçilik”e olan korkusundan kaynaklanan ‘mevcudu muhafaza etme isteği’ nden güç almakta, hayat hakkı bulmaktadır.  

Konu ettiğimiz dört fikir hareketi içinde, ortaya çıkış amaçlarının bugüne yansıyan sonuçları ve etkinliği itibariyle, en başarılı olanı kuşkusuz “Batıcılık” fikir akımıdır. Türkiye, gelişme ve nispeten de olsa bağımsız hareket edebilme çabası içinde olan yarı sömürge bir ülke durumundadır. Bu halini, hiç kuşkusuz “küçük burjuvazisinin gücü ve yaygınlığı” sağlamaktadır. Küçük burjuvazi, konumunu elde tutmak için bugün de var gücüyle mücadele etmektedir. Yakın tarihlere kadar Türkiye coğrafyasında çok güçlü fikir, yayın ve siyaset ortamı yaratan İslamcılar, Türkiye’de son yıllardaki mevcut iktidarlar ile amaçlarını gerçekleştirme fırsatını yakalama imkanlarına sahip oldular. Ancak bugün ulaşılan hal her kesin gözü önünde ve takdirindedir. “Bilimsel Türk Milliyetçiliği Fikri”, bugün, bütün dünyaya sunulabilecek bir “Türk Medeniyeti” tasavvurunu geliştirebilecek tek potansiyel fikri hareket olarak ortadadır. Ancak şurası muhakkak ki “Türk Milliyetçiliği” bir “Türk Felsefesi” yaratma zenginliğine sahiptir, böylece ortaya konulabilecek dünya görüşü, ahlak sistematiği, edebiyat ve her tür san’at alanında romantizm ve bu süreçte kurgulanacak ideoloji yeni bir medeniyet tasavvuruna imkan sağlayacaktır. Bu KUTlu yolda yürüyüşün başladığı da açıktır.”

Bu KUTlu yola bende iş dünyasından birkaç taş koymak isterim. 40yıldır Türk Sanayisinin içinde bilgi üreten bir İTÜlü mühendis olarak Türk İŞ dünyasında Oğuz Törüg Uzgörüsü (kod ad TUVA 2040) ile Türk iş felsefesini önerdim. Bu projeyi yıllardır yüzün üzerinde şirket de on binin üzerinde mühendis ve iş adamı ile birlikte uyguladım. Onlarca sanayi ve ticaret odası ve iş adamı derneklerinde konferanslar ile açıkladım. Kelebeğin kanat çırpma etkisi kadardı… Finansmana hakim olan iki güç var ülkemizde biri global banka ve sermaye diğeri Devlet banka ve ihaleleri. Amerikan danışmanlık şirketlerin yönlendirmesiyle batılı şirketler ile işbirliği yapan batıcı iş adamlarımız ve batıcı yöneticilerimiz “batıyı taklit eden teknolojilerin ve batıya fason çalışan zihin kalıpların etkisinde kaldılar. Batıcı liselerde ve batıcı üniversitelerde batı dilleri ile okudukları için çok doğal bir sonuç. Bu ay açıklanan İSO 500 ve ikinci İSO 500 şirketlerinin ileri teknoloji üreten şirketler oranına bakınca %2-%3 seviyesinde olduğu görülür. Aslında fason çalışan bir sanayinin üretebileceği katma değer sınırlıdır. Yenileşim stratejileri geliştirmek için tüm iş adamı ve sanayici dernekleri, tüm sanayi ve ticaret odaları Türkiye’nin sanayi devrimi ve dijital Türkiye yol haritasına göre 10 yıllık stratejilerini belirlemiş olmalı idi.

6.temmuz 2018 bilim sanayi teknoloji bakanlığı yol haritasını hazırladı.Ve şu şekilde açıkladı “Kullanıcı ve tedarikçi işletmelere yönelik yapılan anket çalışmasında ortaya konulan tespitler, diğer ülke stratejilerinde öne çıkan alanlar ve Sanayide Dijital Dönüşüm
Platformu (SDDP) çalışmalarının sonuçları bir arada değerlendirilerek
ülkemiz için önümüzdeki 10 yılda imalat sanayinde dijital dönüşüm için bir yol haritası hazırlanmıştır.”

https://www.sanayi.gov.tr/tsddtyh.pdf

Diğer yandan İslamcı holdinglerimiz de iktidara getirdikleri Partileri ve dış kredilerin ucuzluğu ile ilk yıllarda inşaat ve alt yapı ihaleleri ile hızlı bir büyüme ve çok geniş bir KOBİ, esnaf,  sanatkar kitlesi de refah ve avantaj sağlamıştır. Bu gün hem batıcı iş adamları hem de İslamcı iş adamlarının şirketleri ciddi bir finansal darboğaz içindedir. Bugünün problemi onu yaratan kafa yapısıyla çözülemez. Türk  iş adamı ve sanayicilerinin  Türk düşünürlerine, Türk mühendisine, teknisyenine, mavi yakasına güvenerek geleceği şekillendirmesinde Oğuz Törüg Uzgörüsü bir seçenek olabilir. Tüm sanayici ve iş adamları dernekleri şu an okuduğunuz digital tink tank –sanal düşünce ağı– larından aldıkları makaleleri dergi ve websitelerinde yayınlayabilir. Çünkü bilgi güçtür. Türk sanayici ve iş adamları Türk tarih bilincine sahip olmadan geleceği şekillendirme olasılıkları çok düşük olup, rotasız gemi gibi fırtına savrulabilir.

 Sanayici ve iş adamları dernekleri düşünce üreten Türkçü dernekler ile iş birliği yapıp ekonomik, politik, teknik, sanatsal, kültürel, bilimsel analiz yaparak Türk Dünyası için ortak  4 oğuz törüg (köni, uz, tüz, kişi) ilkesinde bir araya gelebilir-mi?-

Kısaca tanımlamamız gerekirse, Oğuz Törüg Uzgörüsü; gelecekte en fazla iktisadi ve toplumsal katma değeri yaratacağı düşünülen dünya görüşünün belirlenmesi için ortaya çıkarılmış bir metodolojidir. Öncelikle vurgulanması gereken nokta; UZGÖRÜ nün  planlamanın yerini tutmadığının ve karar alıcıların sorumluluğunu ortadan kaldırmadığının, ancak bu yöntemin kullanılmasıyla daha bilgili kararlar vermenin mümkün  olduğunun belirtilmesidir. “UZGÖRÜ” bir sosyal teknolojidir, burada geleceğe yönelik teknolojik eğilimlerin belirlenmesi amaçlanmaktadır ve bunun için alternatif senaryolar üzerinde durulur, yani tek bir gelecek senaryosuna odaklanılmaz, daha esnek bir yapı içinde düşünülür.Bunu yaparken alternatif senaryolar üzerinde çalışacak olan uzman SANAL AĞLAR kurulur. Buradaki amaç; belli bir tema etrafında toplumsal paydaşların geniş katılımıylabeyin fırtınası vb. gibi yaratıcı düşünmeyi kışkırtacak yöntemlerle farklı kesimlerin beklentilerinin ve bakış açılarının ortaya konulmasıdır. Burada en iyi ihtimalle toplumsal uzlaşıyaulaşılması beklenir ve bu yönüyle uzgörü demokratik ve katılımcılığı teşvik eden bir yöntemdir. Ancak uzlaşma gerçekleşmezse bile en azından farklı kesimler birbirlerinin farklı beklentilerini anlamakta ve  farkındalıkartmaktadır. 

Uzgörüyü diğer planlama ve tahmin yöntemlerinden ayıran üç temel özellikten bahsedilebilir: 

  1. Alternatif gelecekler, 
  2. Hareket odaklı kararlar
  3. Katılımcı süreç.

Oluşturulacak farklı gruplar tarafından görüşlerin değerlendirilmesiyle, tüm gruplar arasında tam bir uzlaşı sağlanamamış olsa bile, farklı disiplinlerin birbirlerinin ihtiyaçlarını görebilmelerine ve bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik ortak stratejiler geliştirebilmelerine yardımcı olabilecektir. Çünkü kurulacak SANAL AĞLAR belli bir tema etrafında farklı uzman kesimleri bir araya getirerek, ortaya hantal ve bürokratik yapılara esneklik getirebilecek disiplinler ve sektörler arası ilişki ağları çıkarmaktadırve bu sosyal şebekeler de yine böylesi bir çalışmanın en önemli kazanımlarından biri olarak gözükmektedir. Dolayısıyla bilim ve teknoloji alanında pazar odaklı, sosyal ve demografik eğilimleri göz önüne alan daha geniş bir bakış açısının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Konunun bu derecede genişlemesi beraberinde sürece sadece uzman veya bilim insanı değil, ancak bütün paydaşların katılımını ve üzerinde “Uzlaşılmış bir gelecek uzgörüsü”oluşturarak bugün için kararlar verilmesini gündeme getirmiştir. İşte bu düşüncelerle birlikte olgunlaşan ve içerisinde ‘Uzak görüş’, ‘Uzman görüş’ ve ‘Uzlaşmacı görüş’ anlamlarını taşıyanUzgörü kavramıyaratıcı, katılımcı ve organize bir yolla uzun dönemli gelecek ile iletişim kurma, geleceği yönetme ve geleceği yaratma amacını taşıyan bir aktivitedir.  Avrupa Komisyonu için yapılan bir çalışmada uzgörü sürecinin beş ana elementine dikkat çekilmektedir. Bu doğrultuda uzgörü, “bugün alınan kararları bilgilendirmek ve kollektif bir biçimde harekete geçmeyi sağlamak üzere uygulanan; sistematik, katılımcı, gelecek hakkında bilgi toplamaya yönelik, orta-uzun dönemli gelecel şekillendirme  süreci” olarak tanımlanmaktadır.      Günümüze kadar yapılan Uzgörü çalışmalarının hemen hemen hepsinde bir ya da birden fazla yöntem (Panel, Delfi Anketi, Senaryolar vb.) .Tüm bu süreçte, uzgörü çalışmasına yön vermek, bir diyalog ve tartışma ortamı yaratmak, paydaşların ve toplumun sürece katılımlarını sağlamak ve yapılan tüm çalışmalardan sonuçlar ortaya çıkarabilmek amacıyla çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Uzgörü yöntemleri ana olarak dört grupta toplanabilir:

1) Uzman görüşlerini almaya yönelik yöntemler 

2) Yaratıcılığı harekete geçiren yöntemler 

3) Etkileşim sağlayan yöntemler 

4) Gözden geçirme ve inceleme yöntemleri 

Sürecin birinci adımı olan sistemleri ve davranışlarını Anlama süreci, ‘gözden geçirme’, ‘inceleme’ ve ‘uzmanlık’ gerektiren bir aşamadır. Farklı gelecek modellerinin yaratıldığı Sentez aşamasında ‘yaratıcılık’ ve karşılıklı ‘etkileşim’ ön plandadır. Gelecek modellerinin Analizi ve Seçimi tüm paydaşların katıldığı bir ‘etkileşim’ sürecinde gerçekleşir. Gelecek için en çok tercih edilen sistemi yaratabilmek amacıyla bugünkü sistemlerin uzun, orta ve kısa dönemde dönüştürülebilmesi için gerekli adımların tanımlanmasında temel olarak ‘uzmanlığa’ ihtiyaç duyulmaktadır. Bugün sosyal medya sayesinde  inisiyatiflere başlamak ve harekete geçebilmek için ise ‘katılımcılık’ ve ‘uzmanlığın’ ön planda tutulduğu bir yaklaşım çok kolay sağlanabilir. Post Truth ile gerçeğin silinmesi ve  dezonformasyon ile bilgi kirliliği özellikle sanayici ve iş adamlarının reel ekonomi-politikden uzaklaşmasına yol açmıştır. Gerçekden bilgi üreten bilim adamları, mühendisler, dünürler, aydınlar konuşsam kimse dinlemiyor, sussam gönül razı diyen farabi gibi köşesine çekilmiş veya yurtdışına gitmiştir.

DÜŞÜNCE AĞLARI –E-group-, belirlenen konularda görüş bildirmeleri için uzmanların/paydaşların bir araya getirilmeleri ile oluşturulmuş olan sanal gruplarıdır. Panel, uzgörü sürecinde yer alan farklı katılımcıların birbirleri ile iletişiminin sağlanması, karşılıklı anlayış ve fikir birliğine ulaşılması için kullanılan en etkin yöntemdir. Sosyal medya ağlarından bir araya gelinebilir.

Senaryo planlama, gelecekte ortaya çıkabilecek ya da çıkması veya kaçınılması istenen farklı durumların her birinin birbirleri ile tutarlı olaylar biçiminde yazılı veya görsel olarak tasvir edilmesi olarak düşünülebilir. Sosyal medya ağlarından bir araya gelinebilir.

Delfi anketi, tanımlanan gelecek odaklı konular üzerinde sorulan çeşitli sorular (Gerçekleşme zamanı, ihtiyaç duyulan bilgi, beceri ve işbirliği düzeyi gibi) yardımıyla katılımcıların fikirlerinin toplanması, sentezlenmesi, karşılıklı olarak paylaşılması ve bu doğrultuda katılımcılara cevapları üzerinde bir defadan fazla düşünmesi fırsatının verilmesi esasına dayanan bir anket çalışmasıdır. Yaygın kullanım amaçlarından bir tanesi, gelecek odaklı konuların katılımcılar tarafından düşünülen gerçekleşme zamanlarının tanımlanması, katılımcılar arasında uzlaşma sağlanması ve öncelikli konu alanlarının belirlenmesidir. Sosyal medya üzerinden anketleri yapmak çok kolaydır.

Bir karar destek aracı olarak Yol haritaları ise, tanımlanan/istenen geleceğe ulaşmak amacıyla atılması gereken adımları (araştırma, geliştirme, uygulama ve yaygın kullanım), bu adımları atarken ihtiyaç duyulan kaynakları ve dönüşüm sürecinde yer alan aktörleri, uzun, orta ve kısa dönemlerde koordineli bir biçimde göstermeyi hedefleyen bir yöntemdir. Sivil toplum kuruluşları kendi uzmanlık alanlarına göre şu anda okudunuz digital think tank-sanal düşünce ağları- larında destek ,bilgi alabilir.

Bir uzgörü çalışmasından iki tür çıktı elde edilebilmektedir. Bunlar Ürün ve Süreç çıktıları olarak adlandırılmaktadırlar. 

Ürün Çıktıları: Yol haritaları, öncelik listeleri, politika ve strateji önerileri gibi somut çıktılar bu gruba girmektedir. Bu çıktılar, politika ve strateji geliştiren ve bu alanda kararlar alan kurum ve bireyler yanında, toplumun geniş kesimlerini de verilen kararlar ve tavsiyeler hakkında bilgilendirmek amacını taşırlar. 

Süreç Çıktıları: Uzgörü, katılımcı politika ve stratejilerin geliştirilebilmesi amacı ile yapılan bir çalışmadır. Bu çalışma toplumun ilgili aktörlerini içeren bir iletişim, bilgi paylaşımı ve katılımcı uzgörü oluşturma süreci içerisinde gerçekleşir. Uzgörü süreci boyunca düzenlenen toplantılarla, panellerle ve diğer aktivitelerle katılımcı grupları ve ağları oluşturulmaktadır. Bu süreçte, aktörlerin karşılıklı olarak birbirlerini tanımaları, anlamaları ve ortak fikirler geliştirmeleri sağlanır. Sonuç olarak Uzgörü, paydaşların kendi geliştirdikleri politika ve stratejilerin “sahiplenilmesi”ni sağlar. Politika ve stratejilerin toplum tarafından benimsenmesi ve başarıyla uygulanması sadece sahiplenme ile mümkündür. 

Özetle Türk tarih bilincine sahip olmadan geleceği şekillendirmek olası değildir. Oğuz Törüg Uzgörüsü için tarihsel referans kaynaklarımız Korkut Ata Kitabı, Yusuf Has Hacip in Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut’ın Divanı Lügatit Türk ,Mir Ali Şir Gönüllerin Sevgilisi , Buruni Bilimsel ilkeleri, Musa Alharezmi Algoritmik düşünce sistemidir. Güncel olarak Ahmet Zeki Velidi Togan, Ahmet Taşağıl, Necati Sümer, İskender Öksüz, Metin Savaş, Ahmet İnam , Doğan Kuban ve Muzaffer Metintaş gibi Türk Düşünürleri bize rehber olmaktadır. 4 değişmez Oğuz Törüg ilkesinde –Köni, Uz, Tüz, Kişi- sivil toplum kuruluşları sosyal medyada bir araya gelip TUVA-2040 (Oğuz Törüg Uzgörüsü) veya başka bir TAMGA da geleceği şekillendirebilir mi ? Muzaffer Metintaş ın yazımızın başında sorduğu 2 hayati sorunun yanıtına bağlı.

                         

Yazar
Cahit GÜNAYDIN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen