Ah Şu Modern Hayat…

Nilgün DAĞ

Modern çağda insan, hayatı üzerindeki kontrolünü yitirdi. Hayatı acele yaşar hâle geldi ve zaman fakiri oldu. Kendine bakma mesafesini kaybetti. Manevi ve ruhsal cephesi kötürüm kaldı. Neredeyse tüm dikkatini atlamaya odakladı. Mahremiyetine bir direniş hattı öremedi. Başarıyla zehirlendi. Kanâat etmekten ve müstağni olmaktan uzaklaştı. Emekten tasarruf etti. Sabır eşiği düştü. Gerçeğin karşısına dikilmek yerine gölgesiyle atışır oldu. Can sıkıntısı gibi bir dertle uğraşmak ve “tembellik hakkı” diye bir şey icat etmek zorunda kaldı… Çünkü modern yaşam, “önce ve hep ben!” şiarı üzerine kuruludur. Kutsadığı değer, özgürlüktür[1]. Geçer akçesi akıldır[2]. Mottosu, hız ve hazdır. Düzeni, bolluktur. Maddi kökü, kapitalizmdir. Ana meşgalesi, iktisadi faaliyettir. Özgül hassasiyeti, başarıdır. Tüketim modası, teknolojidir. Dayatması imaj, ifşa ve teşhirdir. En temel ahlâkî ilkesi, her şey mübâhtır. En temel kuralı, çalışmaktır[3]

Kitap Önerisi…

Düşüncelerinizi bileylemenize ve forma sokmanıza imkân açacağını umduğum iki kitap önerim var. İlki, bilgi ve söz dolaşımını karmaşık bir soru bağı üzerinden kuran R. P. Harrison’ın Gençleşme adlı kitabı; diğeri de J. Saramago’nun sürükleyicilik bakımından Körlük kadar olmasa da kurgusu itibarıyla en az onun kadar muazzam olduğunu düşündüğüm Görmek adlı yapıtıdır.

Harrison felsefe, edebiyat, teoloji, şiir, tarih ve biyolojinin bir kombinasyonu olan ve geniş bir metin yelpazesinin yorumlarını sunan Gençleşme adlı kitabında, yaş’ın[4] özüne dair zayıf bir anlayışa sahip olduğumuzu iddia eder ve “kültürel olarak ne tür bir yaştayız?” sorusunu irdeler. Yaşı sadece insanın ve zamanın değil, kültürlerin ve çağın da bir fonksiyonu olarak ele alır. İnsanların olgunluğu ve gençliği ile kültürlerin olgunluğu ve gençliği arasında bir ilişki olduğu tezini ileri sürer. Harrison’ın teorisine göre insan “biyolojik, evrimsel ve jeolojik yaşının yanı sıra dünyaya gelişini önceleyen ve dünyayı terk etmesinden sonra da var olmaya devam edecek bir tarihe ait olmaktan kaynaklanan bir kültürel yaşa” da sahiptir. Harrison’a göre aslında yaşlıyız, ama insan uygarlığı tarihindeki en genç toplum olabiliriz. Çünkü dış görünümümüzle, zihniyetimizle, davranışlarımızla, yaşam tarzımız ve arzularımızla gençleşiyoruz. Aslında bir yandan yaş almaya ve yaşlanmaya devam ediyor bir yandan da gençleşiyoruz.

Yaş, hakkında çok az fikrimizin olduğu bir kavram. Onunla ilgili hâlâ yanıta muhtaç pek çok soru var: “Üçüncü bin yılın eşiğinde 15 yaşında olmakla iki bin yılının, bin yılının eşiğinde, hatta tarih öncesi çağlarda 15 yaşında olmak aynı şey midir? Gençleşme ona eşlik eden kültürel olgunlaşma süreci olmadan mümkün müdür? Gençlik fırtınası bizi kültürün hakikaten gençleştiği bir evreye mi yoksa çocuklaştığı bir evreye mi taşır? Yıllar içinde bedenin bir yanı yaşlanırken bir başka yanı genç kalmaya devam edebilir mi? Zayıf bir kalbin yaşıyla sağlam bir böbreğin yaşı aynı mıdır? “Şu yaştayım” ifadesindeki şu beden midir, akıl mıdır, ruh mudur ya da bu üçünün toplamı mıdır? Bedenin içindeki beyin zihinle aynı yaşta mıdır?…”

Saramago’nun “Görmek” adlı yapıtı ise, “Körlük”ün devamı niteliğinde olup demokrasi üzerine nefis bir taşlamadır. Bu yapıttaki olay örgüsü, beyaz körlük gibi beyaz oy salgının da tüm ülkeye yayılmasından duyulan endişe üzerine bina edilmiştir. Beyaz körlük vakasından/trajedisinden dört yıl sonra genel seçimlerde verilen oyların büyük çoğunluğu boş çıkmıştır. Yağmur nedeniyle seçimlerde beklenen katılımın alınamadığı düşünülmüş ve seçim yenilenmiştir. Bu defa yağmur yağmamasına rağmen sonuç değişmemiştir. Demokrasi karşıtı bir hareket olarak değerlendirilen bu hadisenin anarşist bir örgütün işi olduğu düşünülerek ülkede sıkıyönetim ilân edilmiştir. Beyaz körlük salgınında gözleri gören tek kadın kişi de bu hadisenin müsebbibi olarak gösterilmiştir… Bu eser, demokrasiye ve hükümetlerin varoluşlarını ve meşruiyetlerini demokrasiye dayandırmak uğruna demokrasiyi nasıl gözden çıkardıklarına yönelik eleştirel bir romandır. Okuduktan sonra demokrasi ritüeli üzerine epey tefekkür edeceksiniz.

 DİPNOTLAR

[1] İnsan özgürdür ama bu özgürlük karşısında her türlü bedeli de ödemek zorundadır.

[2] Tüm yapıp etmelerin akla dayanması zaruridir.

[3] Kapitalist nizamda ve tabi modern yaşamda, gündelik hayatın temel unsuru çalışmak’tır. Çalışmak, hem niteliği hem de niceliği itibarıyla diğer bütün meşgalelerden öncelikli ve önemli görülür. Modern yaşam, “çalışmak özgürleştirir” mottosuyla çalışmayı bir hayat tarzı olarak sunar.

[4] Yaş, salt rakamlardan oluşan bir zaman aralığı değildir. Tecrübeî bir arka plana işaret eden ve insanlar kadar kültürlere de has olan bir olgudur. Harrison, yaşı inatla “zaman”a indirgemek gibi bir eğilimimiz olduğunu söyler. Oysa ki zamana gerçeklik veren bir şeydir, “yaş”.

Yazar
Nilgün DAĞ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen