Allah İsraf Edenleri Sevmez

Necdet BAYRAKTAROĞLU

Yüce Allah en mükemmel olarak yarattığı kullarına ve diğer canlılara yetebilecek ölçüde rızıklar ve nimetler vermiştir.  Bu hususİbrahim suresi 34. Ayette: “Ve size istedikleriniz şeylerin hepsinden vermiştir ve eğer Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayıp bitiremezsiniz…”diye belirtilmiştir. Yüce Allah, verdiği rızık ve nimetlerinin değerinin bilinmesi konusunda kullarına sorumluluklar yüklemiştir.

İslam Dinimize göre, kainatta yaratılan her şey Allah’a aittir. İnsanların elde ettiği, kazandığı mal ve mülk hep O’nundur. Bu durum Kuranımız Zuhruf Suresi 85. Ayetinde: “Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir… “diye buyrulmuştur. İnsan, Allah’a ait olan mülkü koruyanı, emanetçisidir. Kendisine emanet bu mülkü, nimeti meşru ölçüler içinde sarf etmeye özen göstermelidir.

Dinimiz, insanlar ne kadar çok mal, mülk ve servet sahibi olursa olsunlar, bu varlıklarında istediği gibi sınırsız tasarruf etme hakkını vermemiş, belli ölçüler içinde tasarruf hakkını kullanmaları istenilmiştir. Getirilen bu yükümlülükler, hem kişi hem de genel kamu yararı için düşünülmüştür. İmam Azam Hz. bu hususta: “Hayırda israf yoktur. İsrafta hayır yoktur”diye söylemiştir.

İsraf, dengesiz ve gereksiz, ölçüsüz  harcama, haddi aşma, tüketme, savurganlık ve tutumsuzluk olarak tarif edilmektedir. İsraf malı yok etmek, istifade edilebilecek bir şeyi atmak, zayi etmek, yakmak, yırtmak, kesmek ve kırmaktır. Arapça’da “sarf” kökünden türeme bir kelimedir. İsraf edene ve israfa sapana da“müsrif”denir. Yüce Rab, kullarına verdiği rızık ve nimetlerini, israf edip ve ölçüsüz şekilde tüketmemesini istemektedir. Bu husus Kuranının Araf Suresi 31. Ayetinde: “… Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” diye buyrulmuştur. Furkan Suresi 67. Ayette ise: “Rahmanın kulları, harcadıkları zaman ne savurganlık ederler ne de cimrilik, bu ikisi arasında orta yolu tutarlar”diye belirtilmektedir. Hz. Peygamberimizde israf konusunda:“Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz ve içiniz, giyininiz ve sadaka veriniz” diye söylemiştir. 

Toplumumuzda israfın her türü ve her alanda yer almaktadır. Hayatımızın, sağlığımızın devamında, zamanımızda, iş ve gücümüzde, gıda olarak aldığımız yiyecek ve içeceğimizde ve daha bir çok alanlarda israf içinde olmamamız gerekir. Hz. Ali Efendimiz bu konuda: “Tasarruf az malı çoğaltır, israf ise çok malı azaltır”diye söylemiştir. 

Fazladan ve gereğinden fazla yemek ve içmek bedenimiz ve sağlığımız için zararlı görülmüştür. Bugün insanlarımızın yemek ve içmek anlayışı haddi aşacak şekilde israf halindedir. Dökülen yemekler, çöpe atılan ekmekler, boşa akan sular nüfusu milyonları aşan bir çok şehirlerde ki insanları doyurmaya yeter. Atılan bir parça ekmeğe, bir kap çorbaya, bir bardak suya muhtaç ne kadar insan var.  Kuranımız Enam Suresi 141. Ayette:“Çardaklı ve çardaksız cennet misali bağları, ürünleri, tatları ve yemişleri birbirinden farklı ekinleri, hurmaları, zeytinleri, narları, birbirine hem benzer ve hem benzemez bir şekilde yaratan hep O’dur. Her biri ürün verdiğinde meyvelerinden yeyin. Hasat ve toplama zamanında hakkını verin, israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez”diye buyrulmuştur. Elimizi, yüzümüzü yıkarken, duş alırken, banyo yaparken, abdest alırken kullandığımız suyu ölçülü kullanmalıyız. 

İnsanın giyinmeye ihtiyacı vardır. Bu giyim ve kuşam, örf ve adete, kültüre ve günümüz giyim anlayışına göre aşırıya kaçmayacak şekilde temiz, güzel ve uygun, yerinde olması gerekir. Güzel giyineyim derken, lüks, pahalı ve gösteriş, moda yönü sergileyecek biçimde israflı giyinmemelidir. Moda anlayışı insanlarımızı israfa yönelten baş etkendir. 

Hayatımız için en önemli değerlerden biriside zamandır. İnsan hayatı devamında zaman israf edildiğinde ise geri dönüşü yoktur. En büyük israf, zamanı iyi kullanmamak ve gerektiği şekilde değerlendirmemektir. Atalarımız: “Vakit nakittir” demişlerdir. Hz. Peygamberimiz: “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizlerdir. Bunlar sağlık ve boş zamandır”diye buyurmaktadır. 

Dünyada yaşayan her insan kendisine biçilen ömrü en iyi bir şekilde değerlendirmesi ve hayatını güzel yaşaması gerekir. Boşa akan hayat, işsiz ve güçsüz hoyratça kullanılan ömür israftır. Hz. Peygamberimiz bu konuda: “Hiç bir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından ve bildiklerini yaşayıp yaşamadığından sorguya çekilmedikçe bulunduğu yerden kıpırdayamaz” diye söylemiştir. 

Yaşamak için sağlıklı olmamız gerekir. Sağlığı bozulan kişinin kendisine, ailesine, çevresine ve topluma yararı olamaz. Bu nedenle sağlığımızı bozan etkenlerden uzak durup sağlığımızı israf etmemeliyiz. Kanuni Sultan Süleyman’ın sağlığın önemine ilişkin olarak: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi / Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır / Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi” diyerek, şan ve şöhretten ziyade, bir nefeslik sıhhatin önemli olduğunu söylemiştir. 

Sevgimizi güzel ve yerinde kullanmalı, hak edene ve hak eden yere sevgimizi vermeliyiz. Bir güzel sözde: “Hayat kıymet bilenlerle yaşanacak kadar güzel, vefasızlar için israf edilmeyecek kadar değerlidir”diye ifade edilmiştir. Necip Fazıl’da:“İnsan, sevme hissini israf etmemeli, kim ne kadar sevilmeye layıksa, onu o kadar sevmeli” diye söylemiştir. Ustaya sormuşlar: “Hayatta yaptığınız en büyük israf nedir?”Usta cevap vermiş: “Hak etmeyenlere verdiğim değer.” 

Yine en büyük israf, iman nimetinin israfıdır. İmandan, ibadetten ve ahlaktan uzak ve mahrum kimse, bu değerlerin önemini bilmeyerek israf etmiş olur. Günah, isyan, kin, nefret, hased, kibir, yalan ve zulümle hayatımızı israf etmemeliyiz. Manevi hayatını israf edenler hep azap, acı ve ah içinde geçirirler. Kalbini israf eden, manevi hayatını israf etmiş olur. En büyük israflardan biride bilgi veilmin israfıdır. Yüce Allah her kuluna belirli bir irade, akıl ve zeka vermiştir. Aklımızla ve zekamızla bilgiler edinebiliriz. Ancak Aklımızı ve bilgilerimizi iyi kullanmalıyız ve israf etmemeliyiz. Faydasız ilimle meşgul olmak, yanlış yolda kullanmak, gereksiz ve boş yere harcamak israftır. Hz. Peygamberimizde: “Yarabbi senden faydalı ilim istiyorum. Faydasız ilimden sana sığınırım”diye söylemiştir. İlim ve bilgi edinmek için uğraşmalı ve faydalı, amaçlı şekilde kullanılmalıdır. 

Enerji alanında da çok fazla israf yaşanmaktadır. Hayatımızın her alanında çeşitli enerji kaynakları kullanılmakta ve tüketilmektedir. Günlük yaşantımızda ve iş hayatımızda kullandığımız enerji kaynaklarını hatalarımız ve bilinçsizce kullanmamız sonucu israf içinde olmaktayız. Aydınlatma ve elektrikli ev aletlerinde de olduğundan fazla israf görülmektedir. Evlerin ve binaların yalıtım halinde olması, enerji ve yakıt tasarrufu sağlar. Ulaşımda da bilmediklerimiz, hatalarımız ve yanlışlarımız sonucu israf içinde olmaktayız. Hız sınırını aşarak süratli araba kullanmak  yakıt kullanımını artırır. Ayrıca lastiklerin havasının az olması, ani frene ve gaza basmak fazla yakıt tüketimine sebep olur. 

Kağıt israfı da had safhadadır. Gereksiz ve ihtiyaç dışı kullanılan ve basılan kağıtlar, yanlış ve hatalı çıktı ve fotokopiler, lüzumsuz not kağıtları, duvar kağıtları, broşür ve afişler, tanıtım bültenleri her geçen gün kağıt israfını daha çok artırmaktadır. Kağıt kullanımında geri dönüşüme önem verilmeli ve devlet politikası ile bu anlayış teşvik edilmelidir. Denizlerimiz ve akarsularımız kirletilmekte, ormanlarımız kesilmekte ve yakılmakta, yeşil alanlarımız yok edilmekte, tarıma elverişli arazilerimiz konut ve fabrikalar yapılmakta, kara ve deniz hayvancılığımız yanlış avlanma ile tüketilmekte, hoyratça israf edilmektedir. 

İnsanların ihtiyaçları sınırsızdır ve ne kadar zengin olursan ol, satın alacağın şeyler bitmez. Bazıları gönüllerince gelişi güzel harcıyor, saçıyor ve savuruyor. Yarın halim ne olacak diye düşünmüyor. Saçarak harcamak, yarın muhtaç olarak yaşamak demektir. Böyle israf içinde yaşayanlar hakkında atasözlerimizde şöyle denilmektedir: “Karun malın olsa israfına yetmez”, “Hazıra dağ dayanmaz”, “Eleğe dökülen su birikmez”, “Güvenme varlığına, düşersin darlığa”, “Har vurup harman savurma”, “Birin kıymetini bilmeyen bini toplayamaz.”  Parası olmadığı halde kredi kartı ile rahatça, gelişigüzel alış veriş ediyor, ileride ne yapacağını diye düşünmüyor ve daha sonra da ekonomik sıkıntıya giriyor. Bir anlamlı sözde: “Kişinin dostu iktisadı, düşmanı da israfıdır”diye belirtilmektedir.  

Ramazan ayında lüks otellerde, zengin menülü iftar sofraları, hep gösterişe, reklama dayalı ve israf halindedir. Bu iftarlarda o kadar yenilemeyen, arta kalan yemekler ve içecekler hep çöpe atılmaktadır. Yine düğün, nişan, sünnet ve cenaze törenleri, ölçüsüzce israflı yapılmaktadır.. Bu israf günahtır, vebaldir, açların ve yoksulların haklarını bilmemek ve çiğnemektir. Esasında bu yemeklerin bir sistemle toplanması fakir ve muhtaçlara dağıtılması gerekir. Gaziantep’te 85 yaşındaki Mehmet Tekerlek, 48 yıldır otel, lokanta, manav ve pastanelerden ihtiyaç fazlası yemek, tatlı, sebze ve meyveleri sabaha kadar toplayarak, sokak sokak dolaşıp fakir ailelere dağıtımını yaptığı basında çıktı. 

Varlıklarımızı, sahip olduklarımızı ve kullandıklarımızı bencilce ve kendimizi düşünerek israf etmemeliyiz. Muhtaç akraba eş ve dost, komşuları da hatırlamalı ve yardım etmeliyiz. Kuranımız Nahl Suresi 90. Ayette:“… yakınlara yardımda bulunmayı” emrediyor. Hz. Peygamberimizde: “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” belirtmektedir.  

İsrafın çaresi kanaatkar olmak, iktisatlı ve tutumlu olmaktır. Tutumlu olmak elindeki malın, paranın, eşyanın kıymetini bilmek ve şükür içinde olmaktır. Tutumlu olmakla ilgili çok güzel sözlerden bazılarında: “İdare etmek, hesabını bilmek, kemer sıkmak, gırtlağından kesmek, damlaya damlaya göl olur” diye bize nasihat olarak söylenilmiştir. İsraf, fertte, ailede ve toplumda felaketin habercisidir. İnsan sahip olduğu nimetleri, nefsani ve dünyevi arzularla israf etmemelidir. Yoksa Allah verdiği o nimetlerin bereketini alır. Çok güzel bazı atasözlerimizde ise:“Her çok azdan olmuştur”, “Ayağını yorganına göre uzat”, ” Sakla samanı, gelir zamanı”,  “Gençlikte taş taşı, ihtiyarlıkta ye aşı”, “İşten artmaz, dişten artar” diye tutumlulukla ilgili anlamlı sözler söylenilmiştir. Paranızı isteklerinize göre değil, kazancınıza göre harcarsanız kazanırsınız. Nasıl olsa bu gün buldum bugün yerim, yarın ise Allah kerim denilmemelidir. 

Önceleri okullarımızda 12- 18 Aralık günlerinde “Yerli Malı ve tutum Haftası”düzenlenirdi. Bu haftada hem yerli malı kullanma, hem de kullandıklarımızın israf edilmemesi ve  tutumlu olmamız uygulamalı olarak öğretilirdi. “Yerli malı Türk’ün malı, her Türk onu kullanmalı”diye herkese öğretilirdi. Şiirler okunur, konuşmalar yapılır ve şakalı kısa oyunlarla tutumluluk ve yerli malı kullanma eğitimi verilirdi. Bugün bu eğitim ve öğretim mazide kaldı. Çocuklarımız tutumlu olmak manasından uzak, yabancı ve markalı eşya, yiyecek tüketme halinde ve ortamındadır. Çünkü televizyonlar, vitrinler, reklamlar afişler ve ilanlar hep tüketimi ve israfı teşvik etmekte, kamçılamaktadır.  

Devlet yönetiminde gereksiz, amaçsız ve yararsız yerlere iş ve işlem için para harcamaları yapılmamalıdır. Hesap yapmak ve planlı harcamak az olan parayı çoğaltır ve korur. İsraf ederek, gereksiz harcamak ise çok olanı azaltır ve zorda bırakır. Herkes önce devlet, millet ve toplum menfaatlerini düşünerek üzerine düşeni yapmalıdır. İsrafı önleme devletin yaklaşımı olmalıdır. Ayrıca Tüketim ve israf karşısında, üreten ve verimliliği artıran bir politika izlenmelidir. Yabancı düşünür Megnet Zurner: “Üretmeden tüketen her toplum, israfın peşine düşer”diye söylemiştir. 

Tarih boyu Türk- İslam inanışında israfa hep karşı durulmuştur. Örf ve adetlerimizle topluma sorumluluk verilmiştir. Osmanlılar döneminde 1613 yılında Padişah I. Ahmet tarafından İstanbul’da “İsrafı Önlem Vakfı” kurulmuş, vakıf görevlileri tarafından evlerde arta kalan yemekler toplanarak, muhtaçlara, sokak hayvanlarına ve kuşlara verilmekteydi.  

Günümüz dünyasın da, bir çok insanlar fazlasıyla dünya nimetlerinden yararlanır iken, daha çoğu da bir kuru ekmek bile bulamayarak, açlık ve sefalet çekmektedir. Kapitalizmin temeli tüketim, gösteriş, marka, reklam üzerine kuruludur. Buda israfı artırmaktadır. Amaç ve politikaları“En iyi insan, en çok tüketen insan” anlayışına dayanmaktadır. Ne giydiğin, ne yediğin önemli değil, nereden giydiğin ve nerede yediğin önemlidir. Marka hastalığını yaygınlaştırmak, “Eskidi, modası geçti” düşüncesini yaymaktır. “Az tüketen, ölçülü tüketen, tutumlu olan, kanaat sahibi insan” tipi onların işine gelmez. 

Sanayimizde ve tarımımızda, tarla, bağ ve bahçelerimizde üretilmiş ürün ve malları, hem de yeraltı ve yer üstünde çıkan zenginliklerimizi, kaynaklarımızı ölçülü ve yerinde, dengeli bir şekilde kullanmak ve tüketmek zorundayız. Denizler, akarsular, ormanlar, madenler, tarıma elverişli araziler ve kara ve deniz hayvanları insanlık alemi için faydalı şekilde kullanılmalıdır. İnsanların bunları ölçüsüz ve bilinçsizce kullanmaları, tahrip ve israf etmeleri sonucunda, çevrenin ve dünyanın dengesinin bozulmasına neden olmaktadırlar. Yüce Allah, kainatı bir denge temeli üzerine oturtmuş ve bunun bozulmamasını istememektedir. Kuranımız Rahman Suresi 7-8. Ayetlerin de:“Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın” diye uyarmaktadır. Bu denge bize neyi, nasıl, nerede ve niçin tüketmemiz gerektiğini belirtmektedir. Hz. Peygamberimiz: “Yiyip için, giyinin, tasadduk edin. Fakat israf ve kibirden sakının” demektedir. Unutmayalım ki, helal kazanç hayra, haram kazanç ise israfa sermaye olur.

 

KAYNAKLAR

Dr. Ergun Uzgören – İsraf – Siyasal Kitabevi – Ank. 2008

Kemal Yurtbay – İsraf Bir İnsanlık Suçu – Cinius Yay. – İst. 2016

Prof. Dr. Agah Oktay Güner – İsraf Ekonomisi –  Damla Yay. – İst. 1975

H. Basri Tarman – İsraf Haramdır -Ank. 1993

Sıddık Erdem – İsraf – Semere Yay. – İst. 2008

Diyanet Dergisi – İsraf ve Tüketim Kültürü – Mayıs 2018 

Osman Nuri Topbaş – Toplumun Kalbindeki Yara – İsraf – Erkam Yay. – İst. 2017

Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir – İslam Ahlakı- Nesil Yay.-İst.1993

Hadislerle İslam- Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. – 7 Cilt- Ank.2014

Ömer Asım Aksoy – Atasözleri Sözlüğü – Türk Dil Kurumu Yay.- Ank.1971

Yazar
Necdet BAYRAKTAROĞLU

Necdet Bayraktaroğlu, Sivas’ın Gemerek kazasında 1952 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemerek’te tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Ankara Hukuk ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen