Esmai Hüsna – 30 ; “Bedi”

Orhan ARSLAN[i]

(Yoktan var eden, yaratan; sanatkârane icat eden) 

Esmai Hüsna; “Allah’ın güzel isimleri” demektir.

İnsan taptığı varlığı tanımak ister.

Allah’ı gereği gibi bilmeden, tanımadan ve anlamadan ibadet edilemez, bu kesin. Kesin olan bir şey daha var; Esmai Hüsna bilinmeden Allah gereği gibi tanınamaz.

Bir mümin için Allah’ı tanımak olsa da olur değil; olmazsa olmaz bir konudur.

İnsan Allah ile tanışmalıdır. 

Rabbimiz bizimle tanışmayı öyle arzuluyor ki, Kur’an’da 99 Esması ile binlerce defa kendisini takdim ediyor.

Rabbimiz bekliyor; ne zaman tanışacağız diye.  

Buyurunuz Yaratanımızla tanışmaya devam edelim:

BEDİ’

Yoktan var eden, yaratan;  yoktan sanatkârane icat eden demektir.

İBDA’; YOKTAN VAR ETMEK

İbda’; daha önce var olmayan, bir hammaddeye ve örneğe ihtiyaç duymadan, benzeri daha önce var olmayan bir şeyi hiç yoktan sanatkârane yaratmaktır.

Bedi’ sadece Allah’tır, Allah dışında hiç kimse Bedi’ ismiyle anılamaz.

Yokluk insan için kavranılamaz. Yok’un tabiatta ne varlığı, ne zihinde imajı, ne de dilde adı vardır.

İlahi İbda’, bilginin değil, imanın konusudur.

Allah bu âlemi yoktan var etmiştir.

İBDA’ İLE İLGİLİ DİĞER KAVRAMLAR

İbda yoktan var edilen orijinal yaratmadır. Tersi İfna, tümden yok etmektir.

Halk; yoktan da, vardan da var etmedir.

İcad; var olanı kullanarak, olmayan bir şeyi ortaya çıkartmaktır.

İhya; hayatiyeti kaybolan canlı varlıkları eski hallerine irca etmektir.

İnşa; dağınık ve bağımsız parçaları birbirine bağlayarak anlamlı bir bütün oluşturmaktır.

Islah; düzeltmek, ifsad bozmaktır.

İmar; yıkılanı yapmak, bozulanı tamir etmektir. İmarın zıddı İmhadır.

Tecdid; eskimiş olanı yenilemektir.

Yukarıdakilerin hepsinin gerçekleşmesi İbda’nın varlığına bağlıdır. İbda’ olmadan bunların hiçbirisi gerçekleşemez.

El bedi’ olmadan da İbda’ gerçekleşemez.

KUR’AN’DA BEDİ’ İSMİ

Bedi’, Kur’an’da 2 yerde geçer, ikisinde de göklerin ve yerin Bedi’i olarak gelir. Bedi’, Allah’ın fiiline dönük esmadır.

“Bedi’us semavatı vel ardı: O,  Göklerin ve yerin Bedi’idir (Enam, 6:101 ve Bakara 2:117).”

Bir sanatkâra hayran olmak için, onun göklerin ve yaratıcısı olması gerekir. Göklerin ve yerin Bedi’i olan Allah olması gerekir.

Sanat eseri yaratmak küçük sanattır. Asıl büyük sanat, sanatkâr yaratmaktır.

Dünyanın bütün sanatkârlarını yaratan, onların sanatlarını icra edeceği dünyayı yaratan ve o dünyanın içinde yer alacağı âlemi yaratanın sanatı karşısında tek bir söz söylenir: Allahuekber…

Bütün sanatkârlara yapılan övgülerin zorunlu adresi, Bedi’ olan Allah’tır.

Maşallah, bu farkındalığın ifadesidir; “Farkındayım Allah’ım” demektir.

BİD’AT, ALLAH’IN BEDİ’ İSMİNDEN ROL ÇALMAKTIR

Bid’at, ilk, yeni, türedi demektir ve olmayan bir şeyi dine eklemektir.

Hadis: “Sözlerin en hayırlısı Allah’ın kitabı, rehberliğin en hayırlısı Muhammed’in örnekliğidir. İşlerin en şerlisi sonradan uydurulandır. Ve her Bid’at dalalettir.”

ASIL BİD’AT, UYDURULAN DİNDİR

Herkes dini Allah’tan öğrenmelidir. Peygamber de… 

Resul olmadan önce, “Kitap nedir, iman nedir bilmez (Şura 42:52)” olduğunu bizzat Kur’an söylemiştir. Kimse Allah’a din öğretmeye kalkmamalıdır.

Bid’at: ”Tamamlanmış dine eksik muamelesi yapılarak sokulmaya çalışılan, din kılığına bürünmüş her türlü sahteliktir (Maide 5:3 ve Hucurat 49:16).”

Allah Resulü Bid’at için sapıklık der. Bid’at, imanın konusu olan gayb ile, ilmin konusu olan şehadetin dışında kalan spekülatif ve zannî bilgidir.

ALLAH RESULÜ’NÜN SÜNNETİ

Hz Ömer, Allah Resulü’nün sadece ne dediğine değil, ne demek istediğine de bakıyordu. 

O’nu maksadıyla değerlendiriyordu. Amaç; benzemek değil örnek edinmek, taklit değil ittibadır (aklederek bağlanma).

Sünnet koymakla, Bid’at koymak arasındaki fark; dini olanla örfi olanı, tarz ile farzı, tercih ile teşri’yi, Allah’a ait olanla beşere ait olanı, adet ile ibadeti ayırmaktır.

İşin esası kaybolunca, ayakkabı ile namaz kılmanın sünnet olduğu, su yerine taşla taharetlenmeyi sünnetin ihyası olarak gördüler.

Yine, şadırvana ipe bağlanarak asılı misvakla, her gelenin ağzına soktuğu “misvakı muallaka” sünnete hizmet sayıldı.

Kuran tilaveti yetmiyormuş gibi, meclisin açılışında Buhari tilaveti yapılabildi.

Sesinin haram olduğunu düşündüğü için çocuğunu taşla çağıran anne, çocuğun başını yarabildi.

Takkesi olmadığı için namaz kılmayan gençler görüldü.

SÖZÜN ÖZÜ

Bid’at gerçekte Allah’ın Bedi’ isminden rol çalmaktır.

İslam’ı vazeden Allah’tır. 

Kitabında onu ikmal ettiğini buyurmuştur. İkmal edilen şey ilave kabul etmez.  İlave kabul eden din, tamamlanmış din değil, noksan din olur.

İBDA’: VARLIKTAKİ İLÂHİ SANAT

İbda’, Allah’ın Bedi’ sıfatıyla, varlık üzerindeki tecellisidir.

İbda’, yoktan var etmek, yepyeni bir eser vücuda getirmek, yarattığını eşsiz ve benzersiz bir sanatla yaratmak demektir.

Kul kusurludur; sanat yaparsa sanatı da eksik ve kusurludur.

Allah’ın sanatı da, sanatı icra yöntemi de, eşsizdir, yoktan yaratmıştır, örneği ve prototipi yoktur. Anlamlı ve amaçlı yaratmıştır.

İbda’yı; renkli kelebekler, renkli kuşlar, tavus kuşu vb’da görür müsünüz?

SANATKÂR, SANAT VE EL BEDİ’

Sanatkârın yeteneği, Bedi’ olanın o insandaki tecellisidir.

İnsanların farklı istidat ve kabiliyetlerle yaratılması ilahi planlama neticesidir.

İnsanlık için kaç sanatkâra ihtiyaç varsa, o kadar sanatkâr olma kabiliyetine sahip insan doğmaktadır. Fakat bunların kaçı kendi kabiliyet istikametinde kullanılır? Soru budur?

Kısmetine İbda’ tecelli eden şanslılara, bu ilahi ödülü zayi etmek vebaldir.

İNSANLAR ASLA EL BEDİ’ OLAMAZLAR

Zira El Bedi’ olmak, eşsiz ve benzersiz olmaktır.

El bedi’, mükemmeldir, kemalin sonuna gelmiştir. İnsanda ise, kemale doğru devam eden bir süreç vardır.

Müslümanca bir sanatın temelinde hayret yatar: El Bedi’ olan Allah’a ve o’nun İbda’sına hayret.

İslam sanatkârları, kendine yeni bir çığır açmak yolunda maalesef krize girmişlerdir. Ya geleneğe körü körüne bağlanmış veya popüler olanı körü körüne taklit etmiştir.

Çözüm, hayret makamını yeniden keşfetmek, İbda’nın tecellisine ulaşmaya çalışmak ve El Bedi’ ismine iman etmektir.

El Bedi’ olan Allah’ım. Yarattığın evreninde El Bedi’ isminin zarafetini, kalitesini ve ihtişamını o kadar sık görüyoruz ki… Sadece hayret ediyoruz, seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.

Hayırlar diliyorum

Doruk Köyü, 

 

[i]Prof.Dr., Gazi Üniversitesi (E) Öğretim Üyesi.

Yazar
Orhan ARSLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen