Turgut GÜLER
Dünyâ’nın bütün kıt’alarına az veya çok bir İngiliz ezoterik takılışı mutlaka nakşedilmiştir. Ancak, bizim öz toprağımızdaki kadarına, hiçbir mekânda rastlanamaz. Osmanlı Cihân Devleti’nin parçalanmasında, hep İngiliz âletleri kullanılmıştır. Testere, balta, bıçak, hizar gibi bilumum kesici, parçalayıcı, ufalayıcı edevât, İngiliz damgalıdır.
Rahmetli Ziya Gökalp, pek bilinmeyen bir şiirinde, bu İngiliz tezgâhlarını ne güzel anlatmış:
“Uzaklardan duydu bir ses,
Medîne’nin çobanları
Geliyorlar sandı herkes,
Hac yolunun kervânları.
Beklediler görünmedi,
Muhammed’in arslanları.
İngilizler yolu kesmiş,
Bırakır mı o cânları.
Bu Şeytân’dır iğvâ eden,
Emîrleri, sultânları.
Müezzinler ilân edin
Okuyarak ezânları.
Herkes için farzdır bugün,
Hac’dan koğmak düşmânları.”
Yine Gökalp, aynı duyguları bir başka şiirinde şöyle haykırıyor:
“Kardeş, dalgın çıkma yola,
Bir yol tut ki, emîn ola.
Önde varsa bir İngiliz,
Gitme sakın! Fenâ bu iz.
Çalmaz yalnız o keseni,
Soymaz yalnız elbîseni
Rûhunu da bütün soyar,
Sende ne his, ne din koyar.
Önce çalar vicdânını,
Sonra alır vatanını.
Vatanları odur yıkan,
Yüz devlete vâris çıkan,
Odur boğan hürriyeti,
Esir eden bu milleti.
Hind’i, Mısır’ı, odur yutan,
Denizleri elde tutan
Boğazlardan kaçmış iken,
İstanbul’a geldi sulhen.
Dağıtarak ordumuzu,
Parçaladı yurdumuzu.
Tepemize astı balta,
Korkmayana hazır Malta!
Halîfe’ye vurdu zincir,
Şerîfleri etti ecir.
Gâzîlere açıp dâvâ
Şeyhislâm’dan aldı fetvâ.
Hiçe sayıp kimimizi,
Alt üst etti dînimizi.
O göründü bu ülkede,
Kaldı îmân tehlikede.
Kâbe bile ona tutsak,
Hakk unutmaz, biz unutsak.
Medîne’yi etti mahbûs,
Peygamber’i kıldı me’yûs.
Irak’a da açtı belâ,
Oldu her yer bir Kerbelâ.
Bütün Dünyâ onun kulu,
Bir hür kaldı Anadolu.
Odur açan zulme cihâd,
Borcumuzdur ona imdâd!
Allâh, Resûl, hep şehîdler,
Şimdi sizden bunu ister.”
Ziya Gökalp’ın Millî Mücâdele yıllarında kaleme aldığı yukarıdaki mısrâlar, aradan geçen bunca zamâna rağmen canlılığını muhâfaza ediyor. Çünkü bulunduğumuz bölgenin kaderine, yine İngilizler hükmetmek istiyor. Yalnız Sûriye ve Irak topraklarındaki gelişmeler değil, millî sınırlarımız içindeki huzursuzluklarda da, aynı kaynaktan beslenen bulanık sular var.
Yazar Hakkında:
1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçesine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar Nazilli Lisesi’ne devâm ettikten sonra, Nazilli Öğretmen Okulu’na girdi. Bu okulun ikinci sınıfını bitirdiği 1968 yılında, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi’ne kaydoldu. 1969-1973 yılları arasında, Yüksek Öğretmen Okulu hesâbına, İstanbul Üniversitesi Edebiyât Fakültesi Târîh Bölümü’nde tahsîl gördü.
İstanbul Çapa’daki Yüksek Öğretmen Okulu’nun Kompozisyon ve Diksiyon Hocası olan Ahmet Kabaklı’nın başkanlığında kurulan Türkiye Edebiyât Cemiyeti’nde, bilâhare bu cemiyetin yayınladığı Türk Edebiyâtı Dergisi’nde vazîfe aldı. Bir tarafdan üniversite tahsîline devâm etti, bir yandan da bahsi geçen derginin “mutfak” tâbir edilen hazırlık işlerinde çalıştı. Metin Nuri Samancı’dan sonra da ikinci yazı işleri müdürü oldu (Mart 1973, 15. Sayı). Bu dergide yazı ve şiirleri yayımlandı.
1973 Haziranında üniversiteyi bitirdiğinde, Malatya Mustafa Kemâl Kız Öğretmen Lisesi târîh öğretmenliğine tâyin edildi. Ahmet Kabaklı’nın arzûsu ile bu görevine başlamadı ve İstanbul’da kaldı, Türk Edebiyâtı Dergisi’ndeki mesâîyi sürdürdü. 1975 yılında hem Edebiyât Cemiyeti (Bakanlar Kurulu karârıyla Türkiye kelimesi kaldırılmıştı), hem de Türk Edebiyâtı Dergisi, maddî sıkıntılar yaşadı, dergi yayınına ara verdi. Bunun üzerine, resmî vazîfe isteği ile Millî Eğitim Bakanlığı’na mürâcaat etti.
Van Alparslan Öğretmen Lisesi’nde başlayan târîh öğretmenliği, Mardin, Kütahya ve Aydın’ın muhtelif okullarında devâm etti. 1984 yılında açılan Aydın Anadolu Lisesi’nin müdürlüğüne getirildi. 1992’de, okulun yeni binâsıyla berâber adı da değişti ve Adnan Menderes Anadolu Lisesi oldu. Bu vazîfede iken, 1999 Ağustosunda emekliye ayrıldı. 2000-2012 yılları arasında, İstanbul’da, Altan Deliorman’a âit Bayrak Basım-Yayım-Tanıtım’da, yazı ve yayın çalışmalarına katıldı. Yine Altan Deliorman’ın çıkardığı Orkun Dergisi’nde, kendi adı ve müsteâr isimlerle (Yahyâ Bâlî, Husrev Budin, Ertuğrul Söğütlü) yazılar yazdı. İki kızı var.
Yayımlanmış Eserleri: Orhun’dan Tuna’ya Uluğ Türkler, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2014; Takı Taluy Takı Müren (Daha Deniz Daha Irmak), Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 2014; Cihângîr Tûğlar-Selîmnâme, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2014; Ejderlerin Beklediği Hazîne, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2015, Şehsüvâr-ı Cihângîr-Fâtihnâme, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2015.