Tarihin Aynası Kastamonu

Müberra BEKTAŞ 

Tarihi külliyeleri, medreseleri, bedestenleri, hanları, hamamları, türbeleri, konakları, müzeleri ile derinden hissedebilirsiniz yüz yıllar öncesinin kokusunu adım adım Kastamonu’da. Nasrullah Kadı cami önünde kuşlar uçuşurken içtiğiniz bir bardak çayda ya da şehrin kalesinin merdivenlerini çıkarken attığınız her adımda benliğinizi bugünden alıp geçmişe yolculuğa çıkarabilirsiniz. O dar sokaklarda yürürken, şehrin küçük balkonlu, duygu yüklü, ahşap evlerinde kendi yaşamınızdan bir parça bulabilirsiniz. Sanki o balkonların birinden komşunuz çıkıp seslenecek gibi. Hadi gel çay hazır…

 

 

 

İşte tam da bu duyguları hissetmiştim tarih kokan bu şehirde. Geçen yıl soğuk bir şubat ayında iş dolayısıyla Kastamonu’ya varmak için yola çıktığımda uzun zamandır memleketimden uzaklaşmadığımı fark etmiştim. Aslında heyecanlıydım. Uzun bir yolculuğun ardından sabahın erken saatlerinde şehre vardığımda ise hava henüz ağarmamıştı. Terminalde yorgun bir halde beklerken, ağaran günün ardından çok güzel bir yazı ilişti gözüme. Gelişiniz, gidişiniz, her işiniz güle güle…

 

 

 

 

 

 

 

Şehirde ilk dikkatimi çeken şey, şehrin tam ortasından geçen, gündüz ayrı gece ise çok ayrı bir güzellikteki Karaçomak deresi. Dereden akan su o kadar berraktı ki dikkatimi çeken suyun berraklığıydı aslında. Ne kadar özen verildiği gözler önündeydi. Gece ise ışıklandırma ile aydınlatılmış olan derenin göz alıcı parlaklığı vardı. Şehri ikiye bölen Karaçomak deresinin her iki tarafında da yürüme yolu bulunmakta ve neredeyse şehir merkezinin sonuna kadar uzanmaktaydı. Yürüme yolu üzerindeki ağaçların kışın oluşturduğu manzara ise fevkaladeydi. Karaçomak deresi üzerinde taştan inşa edilmiş tarihi Nasrullah Köprüsüsün ise manzaraya daha bir anlam kattığı aşikardı.

 

 

 

 

Köprüden geçip biraz ilerleyince Kastamonu Valilik binası karşılıyor bizi tarihi yapısını koruyan görüntüsüyle. Kastamonu’nun önemli simgelerinden olan Şerife Bacı’yı unutmak mümkün değil tabi ki. Kurtuluş savaşı yıllarında, henüz 21 yaşında, kucağında bebeğiyle beraber kağnı üstünde Türk askerine İnebolu’dan Kastamonu’ya mermi ulaştırmak için yola çıkan fakat zorlu kış şartlarından dolayı donarak şehit olan Şerife bacımız. Hakkınızı ödemek asla mümkün olmayacak. İşte tam da valilik binası önündeki meydanda dikkat çekilmesi gereken bir detay vardı. Atatürk ve Şerife Bacı heykeli. Aslen Kastamonu Seydiler ilçesinden olan Şerife Bacı ve şehitlerimiz için 2016 yılında Seydiler ilçesinde Şehit Şerife Bacı ve Şehitler Anıtı yapıldığını öğrenmiştim araştırmalarım sonucunda. Sonra yürekten bir inşallah geçirdim bir gün ziyaretine gitmek nasip olması için.

 

 

 

 

Merakla Kastamonu’yu keşfederken beni en çok şaşırtan şey, bu şehirde çok fazla sayıda türbe olmasıydı. Şöyle ki mahalle içlerinde yürürken, sokakta gezerken her an bir türbe ile karşılaşmanız mümkün. Geçmişten bu yana çok fazla sayıda evliya yaşamış bu şehirde. Bazılarını ziyaret etme imkanı bulduk ve hepsinin de akıllarda iz bırakan farklı hikayeleri olduğunu öğrendik evliyalar şehri Kastamonu’da. İlerleyen günlerde bir gün şehrin huzur verici o dar sokaklarında gezinirken hemen evinin yanında bir evliyanın türbesi olan yaşlı bir amcanın sohbet esnasında ağzından çıkan “ İnşallah buraya layık oturuyoruzdur evladım.” sözlerini hiç unutmuyorum. Bu söz, ne kadar da hassasiyet ve maneviyat yüklüydü.

 

 

 

 

Kastamonu, hakikaten tarih kokuyordu. 2018 yılında Türk dünyası kültür başkenti seçilmişti. Bunca yıllık tarihi yerleri ile şehri gezerken bu unvana ne kadar da layık olduğunu görebilirsiniz. Şehirde Kurşunlu han ve Cem Sultan Bedesteni gibi birçok han ve bedesten günümüzde otel ve restorant olarak kullanılmaktadır. Camilerin ise insana verdiği gönül rahatlığının tarifi yok. İşte Nasrullah meydanındaki Nasrullah Kadı Camisi de derinden hissettiriyordu bu duyguyu insana. Caminin hemen arkasında Münire medresesi el sanatları çarşısında yöreye ait ahşaptan yapılan hediyelik eşyalar ve yöresel ürünler satan küçücük dükkanlar var. Kastamonu’da bulunduğum süre içerisinde, fırsat bulduğum her an yoğun çalışma ortamından uzaklaşıp ziyaret ettiğim yerlerden el sanatları çarşısını gezmek ve Nasrullah meydanında oturup soğuk havada bir bardak sıcak çayı yudumlayarak cami önündeki kuşları seyretmek içimi ısıtıyordu adeta.

 

 

 

 

 

 

Maneviyat ve huzur şehri… Bunu çok derinden hissetmiştim Kastamonu’da bulunduğum üç aylık süre içerisinde. Bir sakinlik ve rahatlık vardı bu şehirde. Küçük bir şehirde doğmuş ve büyümüş olamama rağmen bu şehir o kadar sakin ve sessiz gelmişti ki bana. Çok önceden beridir ülkemizin anadolu diye tabir edilen kesimleri çok daha fazla ilgimi çekmiştir. Ahşap sevdamdan dolayı ahşap eski evler, konaklar, eşyalar beni o kadar rahatlatmıştır ki. Bana göre eski olan her şeyde bir huzur vardı zaten. Belki bu sebeple Kastamonu’daki huzuru bu denli hissetmiştim. Şehirde gezerken tarihten bir yerden kopmuş gibi hissedebileceğiniz çok güzel ve mistik evler, müzeler ve fazla sayıda konak var. Fakat sadece birkaçını gezme fırsatı bulabilmiştim. Özellikle etnoğrafya ve arkeoloji müzesini ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Evlerin ise kimi terk edilmiş, kimi yıkılmak üzere kimi ise tüm kuvvetiyle dik durmaya çalışmış sanki. Ama bir yaşanmışlıkları var. İnsan farklı bir hissiyata bürünüyor şehrin sokaklarından geçerken. Sonra şu sözler dökülüyor ağızdan. Kim bilir kimler gelip geçti bu sokaklardan mutlulukla veya hüzün ile…

 

 

 

 

 

 

Yine bir haftasonu dostlarımla güzel anılar biriktirmek için Yakup Ağa Külliyesinin yolunu tutmuştuk. Yakup Ağa külliyesinde çekme helva evi de var. Kastamonu, çekme helvası ile meşhur tıpkı sarımsak ve pastırma gibi. Burada ayrıyeten aile çay bahçesi ve kafede bulunmakla birlikte en önemlisi seyre değer bir manzara… Yolunuz düşerse mukakkak ziyaret edin ve benim için de bir bardak sıcak çay için. Şehirde çok beğendiğim yerlerden birisi de İsmail Bey külliyesi. Şehir merkezinde bir kaya üzerinde inşa edilen külliye adeta tarihten kopagelmiş bir maket gibi. İnsanın geçmişine merakı artıyor inanın bu şehirde. Çoçukluğumdan beri yüksek bir tepeye çıkıp bir şehri seyretmek hep motive etmiştir beni. Sizde benimle aynı düşüncedeyseniz Yakup Ağa ve İsmail Bey külliyelerini, Kastamonu saat kulesini, uçak kafeyi ve seyrengah tepesini ziyaret edebilir ve bir elinizle kitabınız, aklınızda ise hayalleriniz ile manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

Bir Cuma günü Şeyh Şaban-ı Veli hazretlerinin türbesine yaklaştıkça şehrin kalesinde asaletiyle dalgalanan şanlı Türk bayrağı da bizlere eşlik ediyordu. Şeyh Şaban-ı Veli hazretlerinin Kastamonu’nun önemli Allah dostlarından biri olduğunu öğrenmiştik. Cuma günü olması sebebiyle oldukça kalabalıktı. Hamdolsun bir Cuma günü bu huzur dolu bu yerde dua etmek nasip olmuştu bizlere de. Merakla bahçedeki asa suyunun dolmasını beklerken hemen duvarda yazılı dörtlüğün bir mısrası ilişti gözüme. Şifa gönlün sabrındadır… Burada aynı zamanda cami, müze ve vakıf da bulunmakta. Cuma namazından sonra herkese vakıfta pişirilen tarhana çorbası ve ekmek ikram ediliyor. Daha önce böyle bir duruma şahit olmadığım için şaşırmıştım aslında. Cuma namazından sonra herkesin birlik içerisinde muhabbetle çorbasını içtiğini görmek mutlu ediyor insanı. Memleketime dönmeden bir kez daha bu değerli alimin türbesini ziyaret etmek nasip olmuştu. Şeyh Şaban-ı Veli Camisi Kastamonu kalesinin dibinde yer almaktaydı. Burada sabahları erken vakitlerde bülbüllerin öttüğünü duymuştum. Bu sükunet dolu yerde bülbül sesleriyle yeni güne başlamak insanın umudunu tazelemez mi sizce de?

 

 

 

 

 

Yüreğimizi güldüren bu güzel şehre bir de şehrin kalesinden bakalım dedik ve yola koyulduk. Kaleye vardığımızda ise bayağı bir yol almış ve oldukça yorulmuştuk fakat şanlı bayrağımızın dalgalandığı bu yerde manzarayı izlemek inanın bu yorgunluğa değmişti. Aşırı yüksekten korkmama rağmen kalede inanılmaz özgür hissettim kendimi. Şehrin tarih kokan havasını buradan hissetmenin yanında yapacak bir şey kalmıştı. Kalpten gülümseyerek bu anları ölümsüzleştirmek. Kastamonu’nun o sakin sokaklarından ilerleyerek şehir merkezine vardığımızda çok acıkmış ve oldukça yorulmuştuk. Günün yorgunluğunu yöresel yemeklerden tadarak ve kahvemizi muhabbetle yudumlayarak atmıştık fazlasıyla.

 

 

 

 

 

 

 

Üç ay kaldığım bu şehirde mesleki olarak da güzel bir deneyim kazanmıştım. Hem memleketime dönmenin sevincini hem de Kastamonu’dan ayrılmanın hüznünü bir arada yaşıyordum. Birinin duasını almış olabilirim ki bu şehir de çok iyi ve değerli insanlar tanıdım. Bu şehri bu kadar sevmemim nedeni buydu belki de. Hepsini sevgi ve özlemle hatırlıyorum. En kısa zamanda maneviyat ve huzur şehri Kastamonu’yu tekrar ziyaret ederek yeni yerler keşfetmek ve aynı duyguları tekrar yaşamak için sabırsızlanıyorum. Fırsatı olan herkesin tarihin aynası olan bu şehri ziyaret etmesini tavsiye ederim. Huzuru bulmak herkesin hakkı…

 

 

Yazar
Müberra BEKTAŞ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen