Değişmez Değerlerin Değişir Değerlere Dönüşümü Sorunu

Değerlerin bilgisi varoluştan yani Allah’ın yarattığı sistemden gelir. Değerler varlık bilgisidir. Bu nedenle ontolojik temelleri vardır. Değerler, varoluşun bir boyutudur. Bu nedenle gerçektirler. Ontolojik varoluş, bilgi, etic ve estetik yönleriyle bir bütünlük oluştururular.

Hayat denilen serüven bu üç alana dayalı olarak kurulmak zorundadır. İlim, ahlak ve estetik…

Değerler, hayatın üzerinde yükseldiği manevi direklerdir. İnsan hayatını iyi, doğru ve güzel eksen üzere kurmak durmundadır. Çünkü bu onun doğasının bir gereğidir. İnsanın kendini gerçekleştirmesi bu üç alana dayanmak durmundadır.

Değerler insanın düşünce ve eylemlerini esasa bağlar. İnsan fiilleri için ilim yeterli olamaz. Modern dönemin bilgi paradiğması, insan, tabiat ilişkilerinde ortaya çıkan bilgilerdir. İnsan sadece bilimsel bilgilerle dünyada yol ve yön bulamaz. İnsanın yol ve yön bulabilmesi için manevi pusulaya ihtiyacı vardır. İşte bu pusula değerlerdir. Davarnışlara temel olan ilkeler zorunludur. Bu ilkeler değerlerdir. Değerler, sosyal kuralların temel ilkeleridir, sosyal kurallara yön verirler.  Beşeri uygarlığın manevi zeminini oluşturan değerlerdir.

Değerler, bütün zamanlar ve mekanlar için geçerli olan ilkelerdir, bu ilkelerden haraketle ancak kültür ve medeniyet inşaa edilebilir. Değerler, mutlaktır, değişmezler. Çünkü insan doğası değişmezdir. Değerler, insan doğasının tinsel boyutundan kaynaklanır.

Değerlerin kaynağı insandır, insanın ruh yapısıdır. Ama insan bunları kendi aklı ve tecrübesiyle yeterince ve doğru olarak bulamaz, bilemez. Bu nedenle olacak ki insana kendi fıtratının gereği olam bu manevi alemi vahiy bildirmiştir. Vahiy insana kendi doğasını doğru kavrayabilmesi için yol göstermiştir. Değerlerin mutlak olduğunu söyledik, fakat insanlık tarihinde mutlak olan değerlerin beşeriyetin elinde izafi, değişir olduğuna da şahit olduk. Tarihin derinliklerine fazla dalmadan modern döneme bakınca; mutlak değerlerin izafi değerlere dönüştürüldüğünü söyleyebiliriz. Değerli Felsefeci Yasin Ceylanın bu konudaki sözleri çok yerindedir. Sayın Ceylan diyor ki: “ Avrupa’da modernite ile birlikte mutlak değerlerden kopuldu. Zaman ve şartlara bağlı izafi değerler ortaya çıktı. Bu izafi değerler birbirlerine zıt biçimde ortaya çıktı. Bu izafi değerler ideolojileri ortaya çıkarttı.”

Değerli İlahiyatçı Şaban Ali Düzgün de “ Pozitivist dünya görüşü, dini değerleri perspektiflere göre değerlendirip izafi değerler haline getiren süreci hızlandırdı.” Demiştir.

Avrupa’da metafiziğin kapıları modern dönemde kapatılmıştır. Mutlak değerler, izafi değerlere dönüştürülmüştür. Bize göre mutlak değerler dönüşünce her şey alt üst oluyor. Zaman ave mekana göre izafi değerler olamaz. Bütün insanlığın huzur ve ahenği ortak payda olan mutlak değerlerle mümkün olabilir. Aksi varid değildir. Mutlak değerler, mutlak varlık olan Allah’ın yaratma yasalarıdır. İnsan hürriyetleri ahlak dünyasının kanunlarından bağımsız olamaz.

Her Peygamberin tebliğ ettiği vahyin özü; insana yol gösteren, ahlaki sorumluluk anlayışını yerleştirecek ahlaki değerlerden başka bir şey değildir. Yani din, insanlara etic bilinç ve buna bağlı etik eylemlerde bulunmayı öğütlemektedir. Çünkü insanın vicdan bütünlüğü, etik bilinç ve etik eylemlerle mümkündür.

Dinler, ahlaki değerler vasıtasıyla insan doğasındaki nefsani eğilimleri önlemek istemektedir. Dini değerler yoluyla insan nefsine sağlıklı gem vurulabilir.

Toplumsal hayat ortak manevi değerlerle işlemektedir. Paylaşma, dayanışma, uzlaşma insanın kendi kendini iradi olarak sınırlandırmasıdır. Nefsi ancak değerler sınırlandırabilir.

Değerler ortadan kalkınca, toplımsal hastalıklar ortalığı sarar. Ve sonunda sosyal olan yok olur. İşte günümüzde yoğun olarak şahit olduğumuz sosyal hastalıklar bu yüzdendir. Zevkç ilik, bencillik, kişisel çıkarların yüceltilmesi..v.s. Sosyal hastalıklar mutluluğunda ortadan kalkmasını sağlar. Sosyal hastalıkların yoğun olduğu kaos dönemlerinde insan düşünce eylem yeteneği de dumura uğrar ve insanın varlık alanında oynaması gereken rolü de oynaması imkansız hale gelir. Oysa ilahi olanın insana biçtiği bir gaye vardır. İnsan varoluş amaçlarından uzaklaşır.

Yazar
Ömer AĞAÇLI

Aksaray doğumlu, Ankara Devlet Mühendislik Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu. Daha sonra işletme masteri yaptı. Kamu da çalıştı... Emlak Kredi Bankası’nda mühendislik, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde imar başkanlı... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen