Bu Ülke Aydını Türk’e Neden Düşmandır?

Sait BAŞER

Bir kişiliğe ulaşmak, ancak bizzat tecrübe ettiğiniz, soyutlama ve kavramlarınızı o tecrübeler bağlamında kurduğunuz takdirde mümkün. Başkalarının tecrübesiyle kişilik kazanılamaz. Olsa olsa ezber temelli bir “kimlik” elde edilebilir.
Bu yoldan EVRENSEL olana varmak, o evrenselin dayandığı tecrübeye yabancılık sebebiyle sâdece bir yabancılaşma veyâ köleleşmeye götürecektir yolcumuzu. Üzerindeki “kimlik üniforması” veyâ ezberindeki sloganlar birilerine ne bir evrensellik teorisi kazandırabilir, ne de kendi tecrübesi hâricinde kurulmuş teorileri sindirmeyi sağlar. Çünkü “sindirmek” dahî kendi tecrübesini kullanırsa mümkün bir şeydir! 

Üstelik kimlik algısının tahakkümüyle kişiliğini kuramamış kimseler; muhâsebesi yapılmamış egolarının vahşetine de esir olduklarından, eğer güçleri egoizmlerini tahakkuk ettirmeye yeterse özendikleri sistem uğruna ZÂLİM, yetmezse özendikleri o dış algının hizmetkârı, hattâ kölesi olurlar.

Bizim AYDIN DRAMIMIZın temelindeki sebep budur.

“Batılılaşma”yı ideal alan modern Türk aydını, Grek-Roma-Hristiyanlık terkibi o dünyanın Türk’e düşmanlık algısı temelli evrensellik tezleri ile, bize “oryantalist yaklaşımı”nın dışında bir “hakkı teslim” insafıyla bakmayışın getirdiği “barbarlık” ithamlarını da benimsemeye mecburdular! 
Nitekim öyle de olmuştur.
Türklüğe düşman Türk aydını!
Bakın ülkemizdeki “evrensellik” iddiası taşıyan sol-marksist, liberal ve ithal İslamcılığın aydınları nazarında “Türk” kavramı lânetli bir şeydir. 
Türk’e anlam veren TÖRE de öyledir!
TÖRE kavramının, bu cenahlar arasındaki bütün iktidar kavgalarına, ihtilaflara rağmen tam bir mutabakatla lânetlenişi de o sebebe bağlı!
Çünkü bu arkadaşların “kendi milletinin tecrübesinden üretilmiş, millî değerler üzerine oturmuş bir anlam dünyaları” yoktur!
İslamcılarımızdaki “Osmanlı hayranlığı” ise, gene tam bir “ruhuna düşman cesedine âşık” saçmalığında debelenmektedir!
Fârâbî, İbn-i Sînâ, Yesevî, Yûnus, Itrî, Sinan, Alparslan, Fâtih… Türk’türler! 
Türkçü değil, Türk’türler!
Biz onların ancak maddî miraslarını ve şöhretlerini severiz… Dünya görüşleriyle kavgalıyızdır!
Halbuki, bizim “evrensellik iddiâmızı doğuran değerlerimiz, fikirlerimiz, sanatlarımız, siyâsetimiz…” bunların eseriydi!

Aydın kendi tecrübesinden yola çıkan bir evrensel teorisi kurmadıkça, ithal evrenselcilikler(!)e angaje olmaya mahkum…
Daha da acısı, “bizim aydınımız” dediklerimiz de aynen düşmanlarla aynı safta durur ve “bizim dünyamıza saldırmakta” onlarla elbirliği etmekte tereddüt göstermez; millî olan ne varsa düşman kesilir, devletinin milletinin zayıf anını kollayıp darbe indirmek için, o kölesi olduğu evrensellikler adına pusuda bekler…

Yazar
Sait BAŞER

Aralık 1957 tarihinde Isparta-Yalvaç’ın İleği köyünde doğdu. İstanbul Sağmalcılar Lisesini bitirdi. Üç yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde yüksek öğren... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen