Kırılmalar

Fikir hareketleri modern veya post modern olsun tabii olarak insandan, insan ilişkilerinden doğmuştur. Modern hareketler tüm dünyayı etkileyebilecek hâldeyken post modern hareketler ‘‘doğduğu’’ toplumda ‘‘ayrılıkçı’’ olarak tanımlanabilecek kadar özelleşmiştir; fakat her ne olursa olsun yeniden doğmazlarsa veya zamana ayak uyduramazlarsa ömürleri de insan ömrüyle eş olacaktır. 

-Faşizm, nazizim gibi fikir hareketlerinin sonuçlarını göz önüne aldığımızda bu tip hareketlerin yıkımları sebebiyle tekrardan doğmaları pek mümkün değildir.-

Ömür meselesiyle devam edecek olursak, tüm canlılar gibi fikir hareketleri de hayatta kalmaya çalışır. Bunun için sağlıklı bir etkileşim, zamana karşı kazanma gibi faktörler gereklidir. Bu konuyu sosyal psikoloji alanı içindeki ‘‘sosyal temsiller’’ teorisiyle açıklamak mümkündür. Bu teoriyi Moscovici şöyle aktarıyor;

‘‘Sosyal Temsiller birbirleri içerisinde de iletişim içerisindedirler. Birbirlerine karşı çıkarlar ve uyum içerisinde değişirler. Daha sonra kaybolur ve yeni bir görünüş altında tekrar ortaya çıkarlar… Bir insan ya da varlığı tutarlı ve uyumlu bir şekilde açıklama ihtiyacından dolayı, bazen içlerinden bir tanesi diğerine oranla üstünlük gösterir. Ancak kendi aralarındaki hiyerarşide bir değişme olduğunda, bir ‘düşünce imajı’ yok olmakla tehdit edildiğinde, bütün evrenin düzeni bozulur, alt üst olur’’ 

Bu tehdit birçok nedene bağlı olsa da hepsini ‘‘değişimsizlik’’ ile açıklamak mümkündür. Değişim kendi başına insanın kolaylıkla kabul edebildiği bir şey değildir nitekim eylemsizlik kanunu insan için de geçerlidir; ancak değişim, zamanla birlikte zaruridir. Peki, bunu fikir hareketinin devamlılığı için nasıl geçerli hâle getiririz?

Bu soruyu cevap vermek kolay değildir, benim düşüncem de eminim ki cevap olmayacaktır.

Düşünceme gelecek olursak;

Fikir hareketlerini zaman içinde kinetik, faal, potansiyel olarak üçe ayırarak bunu çocukluk, ergenlik ve erişkinlik şeklinde bir insanın büyümesine benzetmeye çalışacağım.

Kinetik Dönem

20-30 yaş arasındaki dilimi kapsayan zaman hareketlilik açısından kişinin fikirle tanışması ile başlar. İnsanın hem zihin hem de beden açısından direncinin ve hareketliliğinin en yüksek dönemine denk gelmesiyle kişi için idealizmin ‘‘romantik’’ bir tavırla doruk noktasını barındırır. Yaşadığı dönemin getirdiği farklılıklar ile faal dönemde başlatacağı ‘‘yenilik’’ düşüncesinin bu dilimde yeşermeye başlaması ile fikir hareketi içinde zincirin uzamasına sebebiyet verecek kinetiği enerjisiyle yaratır; ancak bu enerjinin salt reaktif bir tavra dönüşmemesi için fikrini besleyecek bilgi birikiminin bu dönemde atılması gerekmektedir. 

Bu birikimde şüphesiz kendisinden önceki kuşakların yardımına ihtiyacı olacaktır. Yeniliği bizzat hissetmesi kendisinde ‘‘kuru bir benlik’’ yaratabilir. Bundan pek korkmamak gerekiyor, çünkü önceki nesil bu konuda kendisine yönlendirmeler yapacak, kişi bu yönlendirmeleri reddetse bile hayatın kendisi kişinin uslanmasını sağlayacaktır.

Üst kuşakların yönlendirmelerine kişinin vereceği sert tepkiler onun yararından çok zararına olacaktır. Hayatı, idealizmi sebebiyle küçük gören kişinin ileriki zamanlarda yaşayacağı sorunları hissetmesi veya olası meselelere karşı yavaş yavaş hazırlanabilmesi için şüphesiz bu kuşaklara ihtiyacı olacaktır.

 Çocukluk döneminde olduğu gibi güle oynaya geçirdiği zamanları, sahip olduğu idealizm, bu çerçevede kurduğu dostluklarla ele ele hedefine doğru giden kişi için gerçekler bir hayli zor olacaktır.

Faal Dönem

30-65 yaşlarını kapsayan bu dilimi hazırlık ve zirve olarak 30-45 45-65 yaşları aralığında iki ayrı evreye ayırarak inceleyebiliriz.

Hazırlık evresi çocukluktan çıkan kişinin karşılaştığı sorunlar ve sorumlulukları hesaba kattığımızda ergenlik dönemindeki serzenişleri içerirken fikir hareketliliği konusunda en önemli kırılma anını içermektedir;

Hayat

Başlangıçtan sonra kendini hayatın içinde bulan kişi için bu an, sağlıklı bir şekilde atılmazsa büyük bir kopma yaşanacaktır. Maslow’un ihtiyaçlar piramidini düşünecek olursak; ilk iki basamağı fiziki ve güvenlik ihtiyaçları oluşturur. Bunu hayatın bizzat kendisi olarak düşünebiliriz. Nitekim insan da her canlı gibi hayatta kalmaya çalışan bir varlıktır.

 Bu dönemde fikir hareketliliği içinde kişinin kendisini koruyabilmesi için öncelikle bu ihtiyaçlarını sağlayacak, hareket içindeki hayallerini gerçekleştirecek maddi ve manevi gereksinimlere ihtiyacı olacaktır. Bunların gerçekleşmediği dönemdeyse kişi öncelikle harekete karşı pişmanlık duyacak ardından soğuyacak ve başkalarını soğutacaktır. Her ne kadar fikri değişmemiş olabilse de –ki değişme ihtimali de var- tek başına fikri savunmak ses getiremeyeceği için fikrin büyük amacından kopacaktır.

 Bu konuda kendisine en büyük yardımı kinetik dönemdeyken irtibat kurmuş olduğu ‘’potansiyel dönem’’ sağlamış olacaktır. Onların yardımıyla bu dilimdeki tehlikelere karşı kendini hazırlayan birisi daha az yıpranma yaşayacaktır.

Maslow’un piramidine tekrar dönecek olursak karşımıza aile kurma çıkacaktır. Kırılma anlarından birisini de bu oluşturur. İlk etapta ‘‘aile’’ kişinin kendisinden ayrı bir hayat ile birlikteliğini gerektirir, bu başlı başına bir meseledir. Bu oluşacak birlikteliğe ‘‘fikri’’ tam anlamıyla katılmazsa ayrılmalar olacaktır, nitekim birçok kişi aile hayatıyla beraber erken emekliliğe ayrılmıştır.  Buna çözüm olarak fikri hareket içinde aile kuran bir kişi bunu harekete kazandırmakla ya da yeni hayatı sırasında kendini harekete bağlayacak görevlerle kopma önlenebilir.

Her şeye rağmen mutlu bir aile hayatı olmayan kişi kendinden bağımsız faktörler sebebiyle mutsuz bir ruh haline kapılmasıyla hareketten kopmalar yaşayacaktır.

Yine de bu kopma meselesinde kişinin en büyük dayanağı şüphesiz fikre olan inancı olacaktır.

Bu süreçlerden sonra kendini, sahip olduklarını inancına göre daha atak yönlendiren kişi kendini bilgilendirmeye yoğunlaşırken aynı zamanda çevre kazanmaya da başlar.

Maslow’un piramidinde ki son basamağa(kendini gerçekleştirme) doğru ilerlerken kişi, 45-60 yaşlarını kapsayan dilime gelmiş olur. Sahip olduğu birikimi gerek akademik gerek siyaset gerek iş hayatında en iyi biçimde aktaracak olup eğitimini daha da artırarak alanında merkeze oturmaya başlar.

Bu dönemdeki kişi kendini gerçekleştirmenin verdiği hazla birlikte haklı bir egoya sahip olurken sonraki kuşaklar için bir idol veya örnek konumuna gelmiştir. Bu da tabii riskler oluşturacak iyi veya kötü amaçla birçok kişinin gözü kendisinin üzerinde olup yapacak olduğu hatalar kendisinin zincirin dışında kalmasına, kendisine hayran olanlarda da travmalara hatta inanç sorgulamasına sebebiyet verebilir.

 İki dönem arasında kalıp parabolün tepe noktasında olan kişinin sahip olduğu bu egonun inancının önüne geçmediği sürece bir sonraki döneme daha az sancılı geçecektir ya da samimiyetinin getireceği şekilde hataları daha az travmatik olabilir.

Potansiyel Dönem

65+  sonrasını kapsayan bu dilim kişinin hem fiziki hem de zihnen yorulması harekete kinetik enerjisini aktaramamasına sebep olurken sahip olduğu hayat tecrübesi, akli olgunluğu ise çok büyük bir potansiyel enerjiye sahip olduğu gerçeğini değiştirmez.

Nitekim kendisi uzunca bir süredir hareketin de hafızasını taşımaktadır.

Bu potansiyel özellikle kinetik dönemdeki kişilerin hayata hazırlık evresinde bir mentör görevi ile oldukça verimli kullanılabilir. Kinetik dönemdekilere fark ettirilmeden verilecek yönlendirmeler -gerek maddi gerek manevi yönde- zincirin uzamasında kırılmaların artmasını engelleyecektir. Kısaca bu dilimdeki insanlar ulaşmaktan ziyade ulaştırmayı amaçlamaları daha yararlı olabilir.

Alt kuşakların özellikle potansiyel dönemdeki bu kişilere ‘‘kıdemli’’ olarak yaklaşması oldukça mühimdir. Bu onlara duyulan saygıyı gösterirken onların da hareketin içinde kalmalarını sağlayacaktır. Bu onların birkaç yıl önce sahip oldukları zirveyi de yavaş yavaş bırakmalarını kolaylaştırabilir. 

Aksi halde parabol başlangıç noktasına doğru yaklaşır, istenilense aşağı iniş sürecinde tekrar pozitif yöne doğru ivmelenmenin daha çabuk başlanması, yeni halkanın eklenmesidir. 

İdealizmin en büyük engellerinden birini bu dönemde yaşarız. İnancımız gereği ruhumuzu her zaman genç veya ateşli tutarız ancak bu zihnen olsa da fiziki olarak imkânsıza yakındır. Hadi diyelim o da oldu, yenilenmeye gittikçe kapanıyor olmamızı hiçbir şey değiştirmeyecektir. Bu kapanıklık sebebiyle hareket üstünde kuracağımız sert otorite zincirin halkalarında sertlik meydana getirirken kırılmalara da yol açacak yeni bir halkanın eklenmesini zorlayacaktır.

Klişe bir ifadeyle bitirecek olursam fikir hareketi bir bayrak yarışıdır. Yarışanların hiçbirinin birbiri üzerinde bir üstünlüğü olmadığı gibi sadece sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için görüşlerimi aktardım ancak bunlar doğru olmayıp yalnızca hareketin içinde şuan bulunduğum noktadan baktığımda makul gelen öngörüler olduğunu tekrar söylemem gerekiyor.

Yazar
Eyüp Ersegun KAHRAMAN

Eyüp Ersegün Kahraman, 1996 yılı Osmaniye doğumludur. Lise, ortaokul ve ilkokul öğrenimini Osmaniye'de tamamladı. Öğrenimine Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde devam etmektedir. İlgi alanları  bilim, basketbol, tarih, edebiyat v... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen