Türk İslam Kültürü

               Türk-İslam kültürü, Türk Milletinin en büyük zenginliğidir. Bu kültür ile Türkler, yüzyıllardır hakim olduğu coğrafyalarda farklı dil, din, ırklara mensup çeşitli toplumlar arasında sağlam bir ahenk ve düzen tesis etmiştir. İlme, sanata, iktisada, adalete, inançlara, siyasete ve insanlığa asırlardır faydalı olmuşlardır.

              Kültür, her millete kendi özelliğini veren, ona milli damgasını vuran maddi ve manevi değerlerin adıdır. Sözlüklerde anlam olarak “Akıl, zevk, tavır ve hareketlerin eğitimi ve geliştirilmesi”olarak tanımlanır. Büyük Türk sözlüğünde ise kültür “Bir milletin manevi varlığını ve düşünce birliğini meydana getiren fikir, sanat mahsullerinin bütünüdür”diye ifade edilmiştir. Düşünürlerimizden Piyami Safa’ya göre kültür “Milli şahsiyet, milli benlikdemektir. Nihal Atsız ise “Milli tarih şuurunu esas alır”demiştir. Enver Behnan Şapolya’ya göre kültür “Her toplumun tarihi gelişmesinden gelen müşterek duygudur. Her milletin kültürü kendine hastır. Dil, din, ahlak, hukuk, iktisad, güzel sanatlardır” diye açıklamıştır. Yabancı düşünürlerden Wisler “Bir topluluğun yaşama tarzı” olarak ifade etmiştir. Kohen ise “Umumi olarak inançlar, değer hükümleri, örf ve adetler, zevkler, kısaca insan tarafından yapılmış ve yaratılmış her şey”diye söylemiştir.

            İslam inancından önceki hayatlarında Türklerin kültürleri, yardımlaşma ve dayanışma halinde idi. Türk tarihinin ilk devirleri daha çok Orta Asya bozkırlarında geçmiştir. Yaşadıkları coğrafyanın imkanları, onların hayat tarzlarını, düşüncelerini ve kendi öz kültürlerini oluşturmuştur. Toylar aracılığıyla yardımlaşma ve dayanışma, fakir ağırlama, konuk ağırlama, doğumlarda ve düğünlerde, yaslarda, askerlikte yardımlaşma ve dayanışma, tehlikelere karşı birleşme, barış zamanında uyum içinde yaşama şeklinde görülüyordu. Türk insanı karakter olarak vicdan ve merhametli olduğundan, zor coğrafya şartlarında yardımlaşma ve dayanışmayı hayratlar aracılığıyla severek yapmakta idi. Bu asil karakter, Türk Milletinin tarihi kaderinde her daim etkili olmuş, örf ve adetler şeklinde hayatında yerini almıştır.

             Türkler İslamiyet’e girdikten sonra, İslam dinine en büyük hizmeti vermişler, Orta Asya’dan Viyana kapılarına kadar İslamiyet’in yayılmasına, büyümesine, yardımcı olmuşlar, asırlarca İslam’ın bayraktarlığını yapmışlar, İslam medeniyetini temsil etmişlerdir. Bu konuda tarihçi Prof. Dr. Fuad Köprülü “Türkler, İslam camiasına girerek, İslam medeniyetine adını verdiğimiz kültür dairesinin gelişmesinde gayret gösterdiler. Pek çok devlet kurdular, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun kuruluşundan başlayarak, İslam dünyasının kaderi üzerinde devamlı etkiler yaptılar. Aynı şekilde, Selçuklu ve Osmanlı devirleri İslam çerçevesine sokulmadan anlaşılamaz” diye ifade etmiştir. Cemal Anadol S.17

            Anavatan Orta Asya’dan göç edip, Anadolu topraklarına adım attıklarından itibaren Türkler, bu toprakları yurt edinmeye başlamışlar, kültürlerini de beraberinde getirmişlerdir. İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra, kaç kıtada hakimiyetini sürdürürken kültürlerini götürmüşler, Türk-İslam kültürünü taşıyan şaheser tarihi eserler, inançlar ve örf ve adetler bırakmışlardır. Bu konuda devlet adamı Bismark “Türkler, dünyanın güneşidir” diye hakikati ortaya koyan güzel söz söylemiştir.

             Yardım severlik darda zorda, sıkıntıda ve ihtiyaç halinde olana yardım etmek ve iyilik yapmaktır. Yardım Allah rızasını kazandırır ve hiçbir zaman karşılıksız kalmaz. Kuranımız Bakara Suresi 215. Ayetinde “Hayırdan ne yaparsanız Allah onu bilir” denilerek her hayrın ve iyiliğin, mutlaka Allah tarafından karşılığının verileceği bildirilmiştir.

Orta Asya, Selçuklu ve Osmanlı zamanında Türkler, herkese yardım sever ve merhametli adaletli, hoşgörülü olmuşlar din, dil, mezhep farkı gözetmeden bütün milletlere iyilik etmiş ve hizmette bulunmuşlardır. Zulme uğrayanın, ah diyenin yanında olmuş, yardımına koşmuştur. Türk kültüründe ve inancımızda insana hizmet ve yardım etmek büyük görevdir. Atalarımız Allah’ın rahmetini ve rızasını kazanmak için üç kıtada at koşturmuşlar, insanlığa hizmet etmek ve yardımda bulunmak ve faydalı olmak için çalışmışlardır. Yaşadıkları dönemleri hayır ve sebil bir toplu haline getirmişler, zorda, darda ve zulüm ve işkence altında olana ve ihtiyaç halinde olana yardım etmiş ve sahip çıkmışlardır. Çünkü hayatlarında ve ideallerinde yardım, yardımlaşma ve hayır vardır. 

Türkler, İslam dinini kabul ettikten sonra Yüce Rabbin, Peygamber Efendimizin ve Kuranımızın ilahi emir ve buyruklarına uymuş, bunların uygulanması için bu yolda hayatlarını ortaya koymuşlardır. Kuranımızın Bakara Suresi 148. Ayetinde belirtilen“Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. Ey Müslümanlar! Siz hayır işlerinde yarışın”, Sebe Suresi 39. Ayetinde ise“Hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine verir “,  Ali İmran Suresi 92. Ayetinde “Sevdiklerinizden hayra vermedikçe, gerçek mümin olamazsınız”,Peygamber Efendimizin “İnsanlara en çok yardımcı olan, en çok faydalı olandır”emirlerini kendilerine düstur ve amaç almışlardır

             İslam dini yardımı, dayanışmayı farz kılmış, fakiri ve ihtiyaç sahiplerini kendi haline bırakmamış, onlar için çözüm getirmiştir. Varlık sahibini, zengini ve hali, vakti yerinde olanı, fakir ve yoksuldan sorumlu tutmuştur. Bir nevi zenginler, fakirin güvencesi ve sigortası durumundadır. En hayırlı iş, insan için yapılan iştir. En iyi insan, en hayırlı insan Allah’ın verdiği ihsan, ikram ve nimetlerine karşılık veren, yardım ederek, iyilik ederek cevap veren, insanlara en çok faydalı olan ve onlara hizmet eden insandır. Kuranımız Bakara Suresi 277. Ayetinde “İnanıp yararlı işler işleyenlerin Rableri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de” denilmektedir. 

            Türk-İslam kültürü dayanışmacı bir kültür olup yardımlaşmada, ilgisiz davranmak ve seyirci kalmak yoktur. Hatta dinimizde ve geleneklerimizde ayıplanır, kınanır ve günah olarak addedilir. İnancımız ve örf ve adetlerimiz, hem üzüntülerde olduğu gibi, hem de sevinçlerde de paylaşmayı, yardımcı olmayı ve teselli etmeyi emreder ve fedakarlıkta bulunulmasını ister.

            Bu nedenle kültürün, toplumların gelişme süreçleri içinde meydana gelen maddi ve manevi değerler bütünlüğünde önemli yeri vardır. Milletleri birbirinden ayıran yaşam tarzlarını, karakterlerini, milli kimliklerini ortaya koyar.  Yabancı düşünür Matthew Arnold “Kültür, mükemmelliğe ulaşmak, çalışmak, fazilet ve idrak nuru peşinde gitmektir” diye söylemiş, Murat Ertan ise “Toplumların kültür seviyeleri, insanların yaşam tarzlarına göre değerlendirilir”demiştir. Milli kültür yaşarsa devlette yaşar. Milli kültür köklerini tarihe salmış kök filizlerdir. Kültürümüze sahip çıkıp yaşatmalıyız, vatanımızı korumalıyız. Yabancı düşünür Ludwig Tieck “Kendi kültürü ile ilgisi olmayan insan, ülkesinin yabancısıdır”demektedir. Kendi tarih ve kültüründen uzak kalan, bilmeyen ve öğrenemeyen ve millet hayatında yaşamayan nesillerin geleceklerini, hep tehlike bekler. Atatürk “Tarihini, kültürünü bilmeyen milletler başka milletlerin avı olur” demiştir.

            Tarih, kültür bir milletin geleceğidir. Geçmişle geleceği birbirine bağlayan köprüdür. Geçmişi belgeleyerek geleceğe hazırlar. Milletlerin geçmişini tarihi ve kültürü anlatır. Türk-İslam kültürü bizim geçmişimizdir ve şan, asalet, adalet dolu gerçeğimizdir. Gelecek nesiller tarihini ve kültürünü iyi bilmelidir. Ondan güç alarak ve ders çıkartarak, kendilerine emanet edilen kültür hazinelerini geleceğe taşımalı ve geleceklerine yön vermelidirler. Geçmişle bağları güçlendikçe, geleceğe güvenle bakarlar.  Kaynağını milletinin tarihinden, kültüründen alan neslin, milli şuuru daima canlı ve uyanık olur. Bu şuurda olan milletin milli dayanışma, birlik beraberliği artar. Vatan, millet, bayrak, töre, aile ve inanç sevgisini güçlendirir. Doğru tarih, doğru kültür bir milletin güçlü ve doğru bir geleceğini tayin eder. Atatürk bu konuda “Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur”demiştir.

KAYNAKLAR

 

Türklerin Dini Tarihi-Prof. Dr. Ünver Günay, Prof. Dr. Harun Güngör- Rağbet Yay.İst.2007

Osmanlı Kültür ve Medeniyeti – Türkiye Gazetesi- İst.2006

İslam Kültürünün Garbı Medenileştirmesi- Ahmet Gürkan- Akçağ Yay- Ank.1969

Türk Milletinin Manevi Değerleri-Amiran Kurtkan Bilgeseven- Atatürk Kül M. Y.-Ank.2005

Milli Bütünlüğümüzün Kaynakları- Harun Güngör- Atatürk Kültür Mer. Yay.-Ank.1999

Kültürel Değerler- Önder Göçgün- Atatürk Kültür Merkezi Yay.-Ank. 2012

Türk Kültür Tarihine Bakışlar- Tuncer Baykara- Atatürk Kültür Merkezi Yay.-Ank.2001

İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi- Bahattin Ögel- Türk Tarih Kurumu Yay.- Ank. 2014

Selçuklu Tarihi Kültür Medeniyeti- M.M. Hülagü- Abdulkadir Yuvalı- Türk Tarih K. Y.-2014

Türk Milli Kültürü – İbrahim Kafesoğlu – Ötüken Yay.- İst. 2011

Milli Kültür Davamız- Emin Bilgiç –  Boğaziçi Yay.- İst. 1986

Milli Kültür ve Kimlik- Nevzat Köseoğlu – Ötüken Yay.- İst. 2005

Türk Kültür Medeniyeti- C. Anadol-N. Abbaslı-F. Abbasova-  Türkiyem Dergi Yay. İst.2006 

 

Yazar
Necdet BAYRAKTAROĞLU

Necdet Bayraktaroğlu, Sivas’ın Gemerek kazasında 1952 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemerek’te tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Ankara Hukuk ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen