Sadaka Taşları

Yardımlaşmanın en faziletli örneklerinden birisi “Sadaka Taşları” dır. Orta Asya, Anadolu ve Balkanlarda Türk kültürünün zenginliğini ortaya koyan, yardımlaşmayı, dayanışmayı ve paylaşmayı ön plana çıkaran, zengini ve fakiri birbirine yaklaştıran, kaynaştıran bir yardım etme yoludur. Çeşitli bölgelerde “Zekat Taşı”, “Zekat Kutusu”, “Dilenci Mihrabı”, “Hacet Taşı”, “İhtiyaçgah”, Fukara Taşı”, “Hayrat Deliği” gibi adlarla ifade edilmektedir. Günümüzde önemini ve görevini kaybetmiş olan ve ayakta az sayıda kalmış bulunan sadaka taşları, şehir ve kasabalarda genellikle cami, tekke ve medreselerin, hastanelerin, hanların, çeşmelerin, imaretlerin yanlarına ve büyük meydanlara konulan ve bir insan boyuna yakın ve yüksekliği 1.5- 2 metre olan, silindir veya dikdörtgen şeklinde mermerden yapılmış bu taşların üzerinde, para bırakmak için bir oyuk, çukur vardır. Hali vakti yerinde olan zengin, varlıklı kimseler, özellikle gece karanlığında taşın çukuruna gönlünden geçen yardımı, sadakayı bırakıyor, derdini kimseye açamayan fakir ve yoksul da, ihtiyacı kadar olan parayı buradan alıyordu. Fakiri ve ihtiyaç sahibini düşünen anlayışlı zengin, yardımını yaparken kibirli değil, gururlu değil, fakiri incitecek, rencide bir yapıda, durumda ve karşılaşmada değil, gösterişe ve reklama kaçmadan yardımını gizlice yapıyor. Sadaka taşından parayı alan fakir de ezik değil, başı öne eğik değil, kendisinden başka fakir ve yoksulu düşünecek terbiye ve anlayışta, bencil değil tok gözlü, oyuktan ihtiyacı kadar olan parayı alıyor ve meçhul yardım edene duasını ederek oradan ayrılıyordu. Az ile yetinme anlayışına sahip olan fakir ve yoksul, muhtacı kadar olanı alıyor, kendi gibi başkalarına bırakmaya özen gösteriyordu. Alan kişi kanaatkardı. Bu yardım taşı, varlıklı olanı ve fakiri birbirine yaklaştırmakta aralarında bir sevgi bağı kurmakta ve aralarında sosyal dayanışmayı sağlamakta ve artırmaktadır.

Sadaka taşlarının yanına, genellikle para bırakılmasına rağmen ayrıca, giyecek, yiyecek, gıda ve besin maddeleri ve fakir ve yoksulun ihtiyacı olacak eşyalarda konulurdu. Hatta insanlar evinde pişirdiği sıcak yemeğinden bile götürüp koyarak, fakirin sıcak yemek yemesi için içtenlik göstermekte, paylaşmanın ince ve zarif yaklaşımını ortaya koymaktadırlar.

Ecdadımızın ortaya oyduğu bu zarif yardımlaşma geleneği daha sonra neden kaldırıldı bilmiyoruz. İnsanlar arasındaki iyilik duygusunu öne çıkaran ve birbirini görmeden gizli yapılan bu yardımlaşma şekli, zenginle fakir arasında bir köprü kurmakta, aralarında muhabbetin ve samimiyetin, güvenin artmasını sağlamakta, maddi oluşan fark ve uçurumları da azaltmaktadır. Veren elin, alan elden üstün olduğunu ifade eden Peygamber Efendimizin sözü gereği, burada yardım edilirken davranış ve üslup, uygulama son derece önemli bulunmaktadır. Bu taşlar, asırlardır asaletin ve merhametin simgesi ve temsil edeni olarak uygulamada olmuştur. Soğuk taşın sıcak yüreğine bırakılan yardımlar, paralar alındıkça hiç bitmezmiş ve bu yüzden kimsede aç kalmazmış. Burada yapılan yardım, verilen sadaka alanı küçük düşürmemekte, vereni de övünme durumuna sokmamaktadır. Yapılan yardım gece karanlıkta bırakıldığı için ne bırakan, ne de alan bilinmezdi. Atalarımız, sadaka verilirken ve yardım yapılırken bile gizliliğe riayet etmiş, büyük hassasiyet göstermiş, fakir ve yoksulu istemek zorunda bırakmamış, bu zarif yardım etme yolunu seçmiştir. 

Bir zamanlar sadece İstanbul da 173 adet sadaka taşının olduğu bilinmektedir. Ayrıca Bursa, Edirne, Sivas, Amasya, Erzurum, Konya gibi birçok şehirlerimizde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bazılarına rahatça ulaşabilmek için birkaç basamakla çıkılan sadaka taşları, genellikle halkın kolayca ulaşabileceği yerlere konulurdu. İhtiyacı olmasına rağmen dilenmekten çekinenler, gecenin geç saatlerinde gelir ihtiyacı olanı kadarını alırdı ve geri kalanına tenezzül etmezdi. Çünkü o günün fakir ve yoksulu şükür ehli ve kanaatkardı. Bugün İstanbul’un dört yerinde sadaka taşı vardır. Üsküdar Gülfem Hatun Camii avlusunda, yine Üsküdar da Doğancılarda İmrahor Cami önünde, Aşçıbaşı Cami önünde, Yeni Cami önünde ve Sümbül Efendi Cami önünde bulunmaktadır. Bunlardan Doğancılar Caddesi üzerinde ve İmrahor Camii yanında olanı, yarısı toprağa gömülü olarak dikili şekilde durmakta ve etrafı çevrilerek koruma altına alınmış bulunmaktadır. İzmir de ise, Namazgah semtinde ki Kurşunlu, Pazaryeri ve Şeyh Camileri ile İkiçeşmelikte ki Natürzade Camisinde de sadaka taşı bulunmaktadır. Bursa da, 50 den fazla sadaka taşı var iken, bugün sadece Muradiye Camii ile Beyazıd Paşa Medresesinde bulunmaktadır.

Türk-İslam kültürünün en önemli özelliklerinden ve güzel uygulamalarından biri olan sadaka taşları, ecdadımız tarafından dinimizin buyrukları yerine getirilerek ve toplum içerisinde fakir kalmamasına büyük özen gösterilerek, toplumda sosyal dayanışma ve kaynaşmanın sağlanması için icraya koyduğu yardımlaşma şeklidir. 17. yüzyıl İstanbul’unu anlatan bir Fransız gezgin, üzerinde para bulunan bir taşa tam bir hafta boyunca kimsenin gelmediğini yazmıştır. 15, 16 ve 17 yüzyıl Türk asrı olarak bulunduğu dönemde, herkese adalet, merhamet ve hoşgörü sunmuş, hakim olduğu topraklarda hep yardım elini uzatmıştır. 

Sadaka taşları, Türk Milletinin kültür ve medeniyeti olarak ortaya koyduğu asalet, adalet, fazilet, dürüstlük ve cömertlik anıtlarıdır. Balkanlardan Orta Asya’ya kadar uzanan Türk coğrafyasında sadaka taşlarının izine rastlanılmakta, Üsküp’ten ve Türkmenistan’a kadar her yerde varlığı görülmektedir. Din, dil ve mezhep ayırımı yapmadan herkese bu sosyal yardımını uygulamış, “Bittim”diyene “Yettim”diyerek hakim olduğu coğrafyada herkese koşmuş, Yüce Allah’ın ilahi emirlerini yerine getirmeye çalışmıştır. Bugüne kadar hiçbir dünya medeniyet ve milletinde rastlanılmayan, olmayan bu yardımlaşma şekli, Türk’ün geliştirdiği ve ortaya koyduğu insanlık dersi veren bu muhteşem ince ve zarif uygulama, sadece insanoğluna sahip çıkmak ve korumak içindir. Bu gün kardeşin kardeşe, akrabaya dahi yardım etmediği ve borç vermediği bir dönemde ve dünyada, atalarımızın ortaya koyduğu bu yardımlaşma şekli, özeni içtenliği her türlü takdire layıktır. Avrupalıların, dış dünyanın barbar millet dediği Türk Milleti, yeryüzünde yardımseverliği en gönülden ve zarif bir şekilde yerine getiren, insanın rahat ve huzurunu, refahını amaç ve ideal edinen bir millettir.

Atalarımızdan bize miras olarak kalan bu cömertlik abideleri olan sadaka taşları, zamanla büyük bir kısmı kendi hallerine terk edilmiş, bir çoğu belediye imar çalışmaları nedeniyle istimlaklere uğramış, yol açma ve genişletme, meydan açma, kaldırım çalışmalarında kırılmış, atılmış, asfalta gömülmüş, yapı taşı olarak kullanılmış, acımasızca tahrip edilmiş, bir kenara yan yatırılıp hayattan, tarihi özelliğinden ve görevinden koparılmış ve yok olmaya, unutulmaya mahkum edilmişlerdir. Ne olduklarının ve ne işe yaradıklarının dahi zamanla unutulan, büyük bölümü kayıp olan bu iyilik ve yardımlaşma abidelerine, devlet yetkilileri ve mahalli idare yöneticileri, üniversitelerin ilgili ve sorumlu bölümleri, sırtlarını çevirmiş ve ilgi ve bilgilerini kesmişlerdir. Bugün ayakta olan ve kullanılmadıkları için neye yaradıkları anlaşılamayan, kıymet ve özelliği bilinmeyen, bazıları asıl, orijinal yerlerinde durmayan bu asalet taşları koruma altına alınarak, adları, tarihi geçmişi ve görevi tanıtma etiket ve afişlerle, bugünkü ve gelecekte ki neslimize aktarılarak, geçmişte ecdadımızın yardımlaşmayı nasıl ve ne şekilde yaptığı öğretilmiş olacaktır.

Ayrıca, camilerin, imaretlerin, şifahanelerin, vakıf binalarının ve bazı konakların belirli yerlerinde, pencere altlarında ve duvar oyuklarına da, fakir ve yoksullara konulan yardım ve paraların alınması maksadıyla“Keselikler”oluşturulmuştur. Bu oyuklara, keseliklere para bırakıldığı gibi giyecek, yiyecek, gıda ve besin maddeleri ve fakir ve yoksulun ihtiyacı olacak eşyalarda konulurdu. Sıcak yemek, ekmek bile getirip koyan olurdu. 

KAYNAKLAR

Türk Kültüründe Taşlar- Prof. Dr. Hakkı Acun. Atatürk Kültür Merkezi Yay.- Ank. 2014

Sadaka Taşları – Nidayi Sevim – Kitap Dostu Yay.- İst. 2010

Sadaka- Hekimoğlu Süleyman Özcan-Çise Kitap- İst.2009

Hadislerle İslam – Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. – 7 Cilt – Ank. 2014

Türk Milletinin Manevi Değerleri-Amiran Kurtkan Bilgeseven- Atatürk Kül M. Y.-Ank.2005

Milli Bütünlüğümüzün Kaynakları- Harun Güngör- Atatürk Kültür Mer. Yay.-Ank.1999

Kültürel Değerler- Önder Göçgün- Atatürk Kültür Merkezi Yay.-Ank. 2012

İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi- Bahattin Ögel- Türk Tarih Kurumu Yay.- Ank. 2014

Türk Kültür Medeniyeti- C. Anadol-N. Abbaslı-F. Abbasova-  Türkiyem Dergi Yay. İst.2006 

 

Yazar
Necdet BAYRAKTAROĞLU

Necdet Bayraktaroğlu, Sivas’ın Gemerek kazasında 1952 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Gemerek’te tamamladı. Ankara Kurtuluş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Ankara Hukuk ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen