Ziya Gökalp’te Hars ve Medeniyet Kavramları

-Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Felsefesini Anlama Çabası-

Giriş:  

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde, Türkistan/Atayurt’tan getirdiğimiz kültürel kodlar ile Türkiye/Anayurt’ta bulduğumuz birikimi yeniden okuyup aralarındaki sürekliliği devam ettirmeye çalışıyoruz. Bu bağlamda Selçuklu, Osmanlı tarihsel sürecine dikkat ederek, 1789 yılında değişen dünya paradigmasına uygun olarak monarşiden Cumhuriyet’e, laik bir sisteme ve ulus devlete geçiş olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kültürel kodlarını yeniden okumanın ve Felsefeyi Anadolu’da yeniden yurtlandırmanın imkânını müzakere etmenin gayreti içerisindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini çözümlemede ve kültürel kodlarını yeniden okumada hiç şüphesiz Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’fikirlerimin babası’’ diye nitelediği Ziya Gökalp’i ve düşünce sistemini araştırmak önem arz etmektedir. Çalışmamızın amacı; Ziya Gökalp’in Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki önemine ve onun hars ve medeniyet kavramları üzerinde yaptığı ayrıma dikkat çekmektir.

Gökalp ve Yetiştiği Tarihsel Dönem

Ziya Gökalp’in hars (kültür) ve medeniyet ilişkisi üzerindeki fikirleri, Osmanlı’dan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kültürel temellerini sağlam zemin üzerine bina etmek, Avrupa’nın üstünlüğü karşısında hem Avrupa gibi olma isteğini hem de milli benliği koruma ihtiyacını duymasından kaynaklanır. Gökalp, Avrupa’nın akla, bilgiye ve tekniğe dayalı başarılarını “medeniyet” olarak görür. Bir milletin tarihinden, sosyal yaşayışından, törelerinden, ahlakından, toplumsal olaylar karşısındaki duygu ve heyecanlarından, sanatından oluşan ve toplumu kendine özgü yapan manevi birikimi de “hars” adı altında kavramsallaştırır.

Ziya Gökalp’in hars ve medeniyet anlayışına yön veren tarihi ortam üzerinde durmak yerinde olacaktır. Karlofça antlaşmasıyla gerileme devrine giren Osmanlı İmparatorluğu, gücünü gittikçe daha fazla hissettiren Avrupa devletlerine karşı ayakta durabilmek için değişime ihtiyaç duymuştur. Bunun sonucunda da üçüncü Selim’den başlayıp Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar bir modernleşme sürecine girilmiştir. Dönemin şartları Ziya Gökalp üzerinde de etkili olmuştur. İkinci Meşrutiyet öncesinde Diyarbakır’da yaşayan Mehmed Ziya, Osmanlıcı’dır. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin faaliyetlerine katılır. Ziya Gökalp bu evrede ülkenin kurtuluşunu Türkçülük’te görür. Bu geçiş süreci diye bahsettiğimiz Türk modernleşmesindeki önemli kişilerden biridir Ziya Gökalp. 

TÜRK KİMLİĞİNİN OLUŞUMUNDA HARS VE MEDENİYET 

Toplumların tarihte var olabilmeleri için onları bir arada tutacak unsurların olması gerekmektedir. Kültür ve medeniyet bu unsurların en önemlilerindendir.  Bu noktada da Ziya Gökalp ve onun kültür(hars) ve medeniyet kavramlarına bakışı üzerinde durmak istiyoruz. Çünkü Kültür (hars) ve medeniyet kavramları bir toplumun geleceğini inşa etme noktasında önemlidir. Özgün bir medeniyet inşa etmek isteyen toplumlar kültürel birikimlerinin farkında olmalılar. 

Ziya Gökalp hars ve medeniyet kavramlarının tanımını yapıp bu iki kavram arasında ayrıma gidip, 18 ve 19. yüzyıldaki  gelişmeler ışığında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşunun Türkçülük ile olabileceğini ifade etmiştir. Ona göre Türkçülük; Türk milletini yükseltmek demektir. Şüphesiz kültür ve medeniyet kavramlarının tahlilini iyi yapamamış bir milletin, kendisine özgü bir medeniyet kurarak yükselmesi mümkün olmayacaktır.  Burada İbn Haldun’un medeniyetin oluşmasındaki asabiyet kavramı tanımı ile benzemektedir. İbn Haldun’a göre bir medeniyetin oluşmasındaki ilk aşama asabiyettir. Ona göre asabiyet, topluluk duygusu, milliyetçilik, dayanışma ruhu, kominal ruh, sosyal iltisak, askeri ruh, grup dayanışması, tenasüt bağı, sosyal irtibat bağı, sosyabilite, dayanışma, vurucu güç, sosyal dayanışma şeklinde pek çok anlamda yorumlanmıştır. İbn Haldun’a göre toplumsal hayatta diğer kesimlere üstünlük ve hakimiyet sağlayabilmek için öncelikle asabiyetin varlığı gerekmektedir. 

Atatürk’ün fikir babası olan Gökalp’in Türkçülüğe bakışının, hars ve medeniyet kavramları üzerindeki tanımının, Atatürk’ün milliyetçilik ilkesinin oluşmasında etkili olduğunu düşünebiliriz. Çünkü  Atatürk milliyetçiliğin tanımını, “Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve münasebetlerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla dengeli bir şekilde birlikte, Türk toplumunun özel karakterlerini ve başlı başına bağımsız kimliğini saklı tutmaktır” şeklinde yapmaktadır. 

İslam Felsefe Geleneğinin önde gelen alimlerinden Ebû Zeyd Veliyüddîn Abdurrahmân İbn Haldun, ‘d.1332)’dan hareketle, “bir medeniyetin oluşumunda ilk aşamanın asabiyet (bir arada yaşama bilinci) olduğunu söylemiştik. “Dayanışma duygusu”,  “sosyal bağlılık” ve “sosyo-politik kimlik” olarak tanımladığımız asabiyet ve aidiyetimizi belirlemede iki temel  unsur vardır, bunlar ebep/din ve nesep/ırktır.  Bu husus önemli, zira toplumu ve devleti ayakta tutan temel motivasyon olan asabiyet kavramının incelenmesi, hem insanın göçerlik ve yerleşiklik/medenilik doğasını, bunlar arasındaki geçiş sürecini, olası kırılma ve yabancılaşma noktalarını tahlili sağlar. 

Bu bağlamda Ziya Gökalp’in önemi Osmanlı Devleti’nden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurtuluşunun tek şartının Türkçülük olduğunu ifade etmesi ve bunu da ırk/nesep bağına dikkat ederek, kültür ve medeniyet temelli ele almasından dolayıdır. Bu temellendirmeyi de Türkçülüğün Esaslarıkitabında yapmıştır.

Ziya Gökalp’e görebunu gerçekleştirebilmek için yeni bir kimliğin inşası gereklidir. Bu kimlik de Türkçülüktür. Yani Türk kültür ve medeniyetinin oluşması Türkçülükten (Türk milletini yükseltme hedefi) geçmektedir. Bu noktada Hars ve medeniyet ya da kültür ve uygarlık kavramları önem kazanmaktadır. Bu kavramlar Ziya Gökalp’in fikir hayatının ana hattını oluşturmaktadır.  Nitekim kültür kavramına ilk defa bir karşılık arayan ve “hars” adını veren Ziya Gökalp olmuştur. Ona göre bir millete/ulusa ait olan dil, düşünce, sanat, edebiyat, hukuk, tarih,  gelenek, görenek gibi kurumların tamamı o milletin kültürünü oluşturur. Aynı coğrafyada olan birkaç milletin bir araya gelmesiyle de medeniyet oluşur.

Ona göre insan topluluklarının bütün fertlerini birbirine bağlayan, yani kişiler arasındaki uyumu sağlayan kurumlar hars (kültür) kurumlarıdır. Bu kurumların tamamı o cemiyetin “hars”ını oluşturur. Bir cemiyetin üst tabakasını başka cemiyetlerin üst tabaklarına bağlayan kurumlar ise medeni kurumlardır. Aynı türden olan bu gibi kurumların tamamı medeniyet adını verdiğimiz bütünü oluşturur.

Ona göre kültür toplumun anlık verdiği tepkilerden oluşur. Duygular, zevkler, heyecanlar, inançlar toplumun kültürünü oluşturur. Ziya Gökalp, kültürün ulusal bir nitelik taşıdığını ve başka bir ulusa aktarılamayacağını ifade eder. Kültürü oluşturan kurumlar ve unsurlar arasında içten bir bağlılık ve uygunluk bulunmaktadır. Kültürle ilgili kurumlar, sadece bir tek ulusa özgüdür ve bu nedenledir ki, uluslar birbirinden farklıdır. Bir toplumun bütün bireylerini bir arada tutan ve aralarında bir birlik yaratan unsurlar kültür unsurlarıdır. Bu manada Felsefeyi Anadolu’da Yurtlandırmada Türkçe Felsefe ve Düşünce Dünyasının oluşumu Türk kültürünün gelişimi ve medeniyet tasavvuruna katkısı açısından bizim için önem arz etmektedir. 

Ziya Gökalp, kültür kelimesi yerine “hars” kelimesini kullanır. Bunun nedeni, Fransızca “culture” kelimesinin onun kastettiği harsın dışında başka bir anlamının daha olmasıdır. Kültür kelimesinin bu ikinci anlamını, Ziya Gökalp “tehzib” kelimesi ile karşılar. Hars ve Tehzib başlıklı makalesindeki açıklamaya göre hars, halk kültürüdür. Halkın gelenekleri, görenekleri, örfleri, sözlü ve yazılı harstır. Tehzib ise, yüksek tahsil görmüş, yüksek bir terbiye ile yetişmiş aydınlara özgüdür. Fikirleri, güzel sanatları, edebiyatı, felsefeyi, bilimi ve hiçbir taassub karıştırmadan dini sevmek tehzibdir. Ziya Gökalp’e göre hars bir milletin toplumsal yaşamının ortak bir bilinci ya da geçmişidir. Medeniyet ise bir bölgeye dâhil olan milletlerin, toplumsal yaşamlarının ortak bilincidir.

Ziya Gökalp hars ve medeniyet kavramları üzerindeki görüşlerini birçok yerde dile getirmektedir. Ama biz ülkenin kurtuluşuna çözüm aramak için yazdığı “Hars ve Medeniyet” adlı makalesinden hareketle okumamıza devam edeceğiz. Burada kültürel kolektifi, milli bilinci su yüzüne çıkarmak ve ruhlara işlemek hedefindedir. Bunun için öncelikle  kültür ve medeniyet tanımı yapmış, sonra  hars ve medeniyet ayrımına gitmiştir.

Hars ve Medeniyet -Kavramsal Analiz-

Ziya Gökalp Türk düşünce tarihinin en önemli şahsiyetlerindendir. Günümüzde devam eden kültür medeniyet tartışmalarının önemli örneklerini onun yazılarında görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nin batı ile karşılaşmasından sonra askeri alanda yenilikler başlamıştır. Ancak bu yeniliklerin yeterli olmadığı düşünüldüğünden toplumsal alanda da bir takım yeniliklere girişilmiştir.Gökalp de bu gelişmeler ışığında fikir hayatına yön vermiştir. Ziya Gökalp’in bu dönemde Türk sosyolojisine yaptığı en önemli katkılardan birisi, hars ve medeniyet arasında yaptığı ayrımdır.

Bu kavramların anlamı ortaklık barındırmakla birlikte o, genellikle farklı ele alır. Hars ile medeniyeti birbirinden ayıran, harsın bilhassa duygulardan, medeniyetin bilhassa bilgilerden mürekkep olmasıdır. Ziya Gökalp’e göre hars ve medeniyetin ayrılığı birkaç bakımdandır. Hars ve medeniyet kavramları sözgelimi; milli-beynelmilel, madde-mana, fizik metafizik, akıl-duygu gibi dikotomik özellikler barındıran karşıtlıklar gibidir.Bu bağlamda bir medeniyet, bir birçok milletin ortak malı olarak teşekkül etmiştir. Çünkü her medeniyeti, sahipleri olan birden fazla millet, müşterek bir hayat yaşayarak vücuda getirmişlerdir. Bu sebeple her medeniyet, mutlaka beynelmileldir. Fakat bir medeniyetin, her millette aldığı hususi şekiller vardır ki bunlara hars denir.

2.2. Hars ile Medeniyet Arasındaki Farklar

Ziya Gökalp’te hars ve medeniyet kavramları arasında bir takım ortaklıklar olduğu gibi farklılıklar da mevcuttur.Özellikle bunlar arasındaki farkı fark edebilirsek, geleceğin inşasının ancak geçmişin anlamlı ve tutarlı bir şekilde değerlendirilmesiyle mümkün olacağını görürüz. Bunları maddeler halinde sıralacak olursak; 

1. Medeniyet beynelmilel olduğu halde, hars millidir.

2. Medeniyet bir milletten başka bir millete geçebilir, fakat hars geçemez.

3. Bir millet, medeniyetini değiştirebilir; fakat harsını değiştiremez. 

4. Medeniyet, usûl ve akıl vasıtalarıyla yapılır. Hars, ilham ve hads vasıtalarıyla yapılır.

5. Medeniyet, iktisadi, dini, hukuki, ahlaki, fikirlerin mecmuudur. Hars, dini, ahlaki, bedii duyguların mecmuudur.

Öyle gözüküyor ki, düşünürümüze göre kültür, bir toplumun iç gelişmesinden meydana gelen bir unsur olarak belirir. Medeniyet ise birçok kültürün bir araya gelip kaynaşmasıyla ortaya çıkar. Kültür bir toplumun ortak değeridir. Medeniyet ise toplumların oluşturduğu akla, bilime dayanan ve duygu içermeyen bir kurumdur. Medeniyetler arası geçiş mümkünken kültür yani harsta geçiş yoktur. Harsta duygular ön planda iken medeniyette duyguya yer yoktur. Kısacası bunu bir insana benzetecek olursak; kişideki karakter harsı oluştururken, akıl medeniyeti temsil eder. Çünkü Ona göre hars millidir, medeniyet ise uluslararasıdır. Medeniyet aynı medeniyet coğrafyasına sahip birçok kültürün/ulusun (hars) ortak yaşam biçimidir. Medeniyet akıl, bilim aracılığıyla; hars ise ilham, sezgi ve duygular aracılığıyla yayılır. Pozitif bilimler, teknik, bilimsel çalışmalar uygarlığın alanına girer.

SONUÇ

Ziya Gökalp, Türkiye Cumhuriyetinin fikir babası olması hasebiyle, kültür ve medeniyet tasavvuruna da etki etmiş bir şahsiyettir. Onun yaptığı hars/kültür ve medeniyet ayrımı bugün bizlerin Batı ve Doğu ayrıştırması arasında sıkışmadan Türk ve Müslüman kimliği ile temsilini sağlama noktasında önem arz etmektedir. Bu kavramların doğru okunması durumunda Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin kültür ve medeniyet arasındaki ilişkiden hareketle, Türkleşmekten, İslamlaşmaya İslamlaşmaktan Muasırlaşmaya nasıl bir seyir ortaya koyduğunu da anlamış oluruz. Bu nedenle Ziya Gökalp bizim fikir tarihimizin önemli şahsiyetlerinden  biridir.

Kaynakça

AKYOL, Aygün, İbn Haldun’da Kültür ve Medeniyet Tasavvuru, Elis Yay., Ankara 2019.

GÜRSOY Şahin, ÇAPCIOĞLU İhsan Dr. A. Ü. Sosyal Bil. Ens. A. Ü. İlahiyat Fakültesi, “Bir Türk Düşünürü olarak Ziya Gökalp, hayatı kişiliği ve düşünce yapısı” 47 (2006), sayİ 2

Özakpınar, Yılmaz, Ziya Gökalp’te Kültür ve Medeniyet Kavramı, Milli Mecmua sy.6, 2019

Korhan, Ozan, Gökalp ile Ağaoğlu Arasında: Hars ve Medeniyet, Milli Mecmua sy6 2019

Gökalp, Ziya, Türkçülüğün Esasları, Akvaryum yayınları, İstabul, 2010

Gökalp, Ziya Türk Medeniyeti Tarihi, haz. İsmail Aka- Kazım Yaşar Kopraman Kültür Bakanlığı Ziya Gökalp Yayınları, İstabul, 1976

Gökalp, Ziya, Hars ve Medeniyet, haz. Yalçın Toker, Toker Yayınları, İstanbul,2013

Okay, Mehmet Orhan, “ziya Gökalp”, TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, (Ankara, Tdv Yay.,1989)

UYANIK, Mevlüt, “Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak –Türk Felsefesine Giriş”, Muhafazakâr Düşünce Dergisi, sayı: 54, s. 184.

Yazar
Dursun ÇÖRDÜKÇÜ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen