Türk Tabipler Birliği Demişken…

Hafızam beni 9 yıl öncesine kadar götürdü. Başhekimlik görevi tevdi edileli iki ay yeni dolmuştu. Ramazan bayramının ikinci günü idi. İl Sağlık Müdürlüğü’nün e-postamıza gönderdiği sağlıkla ilgili haberleri gözden geçiriyordum. Aaa bir de ne göreyim, bazı gazetelerde benimle ilgili haberler vardı. Habere konu olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, bayram günü kendi aralarında bayramlaşma ve tabiplerin bayramını kutlamak için değil, muhtemelen hastane içinde kendilerine mensup biri/birilerinin! haberdar etmesiyle basın açıklaması yaparak bayram tebrik mesajımdan dolayı şahsımı “İmamın Başhekimi” olarak tanımlıyor, suçlayıcı, tahkir ve tezyif edici ifadelerle beni Sağlık Bakanı’na hedef gösteriyordu (1). Evet TTB ile fikrim zikrim farklı idi ve birkaç yıl önce de İstanbul Tabip Odası üyeliğinden istifa etmiştim. TTB’ye öteden beri hâkim olan zihniyetle, Türk ve Tabip olmam dışında başka bir ortak noktam da yoktu. Ben de söze sözle yani biraz uzun da olsa bir yazı ile yanıt verdim (2). Cevabi yazım iki hafta sonra TTB sitesinde yayınlandı. Bunun üzerine ben de hukuk yoluna başvurmaktan vazgeçtim ve olayı kapattım. TTB de yazıyı yayınlama dışında ne bir özür diledi ne de başka bir şey yaptı. (Not: Vakit ayırıp TTB basın açıklamasını ve benim yanıtımı okursanız sevinirim).

Dönemin TTB başkanını bir süre sonra bir Göğüs Hastalıkları Derneği olan Türkiye Solunum Hastalıkları Derneği (TÜSAD), bir kongresi sırasında sağlık politikaları ile ilgili bir panelde konuşma yapmak üzere çağırmıştı. Panel sonrası söz alarak kendisine bu olayı sordum, zira TTB’nin basın açıklamasının olduğu günlerde kendisi ile görüşmek istememe rağmen bir türlü görüşme imkânım ol-a-mamıştı. Bir şeyler söylemeye çalıştı, özür dilemeye filan yanaşmadı, özeleştiri yapmayı bilmemeleri ve her daim karşı tarafı eleştirmede mahir oldukları için soruyu geçiştirmeye çalıştı. Ben de protesto mahiyetinde bağırışlar, haykırışlar ve ıslık sesleri arasında salonu terk ettim. 

TTB’ye 2011 yılında basın açıklaması nedeniyle verdiğim yanıtta; TTB ile ilgili olarak söylediğim “…tabiplerin onur ve haysiyetlerini de korumakla yükümlü bir birliğin, bir meslekdaşlarını kamuoyu önünde alay edip küçük düşürmeye çalışmasını, hedef göstermesini iyi niyetle izah etmekte zorlanıyorum / Her fırsatta Sağlık Bakanlığı ve Hükümet’e muhalefet eden, bu uğurda en küçük bir fırsatı dahi kaçırmayan TTB, bir fırsat daha yakaladığını sandı / Eğer sağlık ortamı bugün düne göre daha iyi bir halde değilse, kendilerinin de üzerlerine düşeni yapmadığı ve üstüne üstlük üzerlerine vazife olmadığı halde ilgisiz konularla uğraştıkları gerçeğini gözlerden kaçırmaya, başta tabipler olmak üzere kamuoyundan saklamaya çalışıyor demektir…” şeklindeki tespitlerimde aradan geçen zaman zarfında çok da yanılmadığımı ve bu tespitlerin hâlâ geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum. 

Bütün bu olan bitene rağmen 2018 yılı başında TTB Merkez Konseyi’nin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı basın açıklaması sonrası büyük bir tartışma olmuştu (3). TTB Merkez Kurulu üyeleri şiddetli tepki ve eleştirilere maruz kalmış, yargılanmaya başlanmış ve TTB karşıtı bir oluşum için harekete geçilmiş idi. Bu minvalde hocalarımızdan biri bu konu ile alakalı olarak beni de görüşme ve istişare için çağırmıştı. Ben de kendisine şu ana kadar size anlattıklarım yönünde malumat verip bu türlü bir girişimi doğru bulmadığımı, haklı ve meşru çizgiden ayrılamayacağımızı, bir yerlerden emir ve tavsiye ile yola çıkılamayacağını, bertaraf olmamak adına ille de her konuda taraf olmamız gerekmediğini, hekimlerin karşı karşıya getirilmesinin mesleğimiz adına kayıplara sebebiyet vereceğini, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının çözüm bekleyen bir sürü sorunları olduğunu, şiddete başvurmadıkça düşünceyi ifade etmenin herkes için bir hak (ve hatta görev) olduğunu, çok sesliliğe ve katılmasak bile farklı fikirlere tahammül etmemiz gerektiği yönündeki görüşlerimi belirttim. Mutabık kaldık ve hoş bir sohbet sonrası ayrıldık.

TTB ve İstanbul Tabip Odası(İTO)’nın son ortak basın açıklaması ve sonrasında TTB’nin kapatılma ve üyelerinin yargılanma talebi konusunda da o günkü gibi ve aynı şekilde düşünüyorum (4,5). Bu yılki TTB ve İTO seçimlerinde de bugüne kadar yönetimde bulunan topluluğun kazandığını da hatırlatayım. 

Elbette birileri muhalif, farklı, rahatsız edici, çatlak ses/sesler istemiyor olabilir, dikensiz bir gül bahçesi arzuluyor olabilir, kendisi gibi düşünmeyenlerin sesini kısmak ve susturmak için bin bir türlü gerekçe ileri sürebilir. Fakat şahsen TTB (ve İTO)’nin da aradan geçen bunca yıl sonra bile olup bitenlerden gerekli dersleri çıkardıklarını ve zihniyet olarak pek de değiştiklerini sanmıyorum. Keşke esaslı bir özeleştiri yapıp kendilerini toparlayıp bu ülkedeki hekimlerin tamamının değilse bile büyük çoğunluğunun sesi, nefesi, sözcüsü olabilselerdi. Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, TTB çok iyi bildiği ve uyguladığı taktiklerin birgün kendisine de dönebileceğini bir türlü anlamadı, kabullenemedi. Etme bulma dünyası bu dünya demek de yüreğimi soğutmuyor.

Kapatmakla, yok saymakla, yargı yoluyla göz dağı vermekle, ibret-i alem olsunla nereye kadar sorunlar halledilebilir, çözümler üretilebilir bilmiyorum. Ama eğer “meseleleri mesele etmezseniz, ortada bir mesele kalmaz” diyen bir siyasi bakış açısına sahipseniz ya da “ortalık güllük gülistanlık, her şey günden güne iyiye gidiyor, tünelin ucunda ışık bile görünüyor” diyorsanız zaten ortada bir mesele de yoktur. Dua edelim de tünelin ucundaki ışık üzerimize doğru gelmekte olan trenin ışığı olmasın.

 

Kaynaklar

1.      https://ttb.org.tr/haberarsiv_goster.php?Guid=66d18a12-9232-11e7-b66d-1540034f819c&1534-D83A_1933715A=e6b84a5eaf2253d7bb57e492f7ee865daa488b1b

2.      https://www.ttb.org.tr/haberarsiv_goster.php?Guid=66d1a2b8-9232-11e7-b66d-1540034f819c

3.      https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=28de85da-00e5-11e8-a05f-429c499923e4

4.      https://www.evrensel.net/haber/414100/ttb-ve-itodan-ortak-aciklama-yonetemiyorsunuz-oluyor-tukeniyoruz

5.      https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/09/16/devlet-bahceli-ttb-derhal-ve-gecikmeksizin-kapatilmali/

Dr. İrfan Yalçınkaya / 20.09.2020

Yazar
İrfan YALÇINKAYA

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen