Neo-Tekno-Milliyetçilik İçin Tersine Beyin Göçü Şart

Ali Emiri Efendi sahafta gördüğü Divanü Lügatit Türkü kitabını anlamasa, Kaşgarlı Mahmut bu günlere ulaşabilir mi? Karahanlılar Hükümdarı Tavgaç Buğra Han Kutadgu Bilig anlamasa Yusuf  Has Hacip olabilir mi? Mir Ali Şir in şiirlerini Sultan Süleyman anlamasa Kanuni olabilir mi? Gazneliler devleti hükümdarı Mahmut , Biruni yi desteklemese Türk Uygarlığı varlığını koruyabilir mi? Selçuklular sultanı Melikşah Ömer Hayyam gibi bilim adamlarını desteklemese ne olurdu? Hârizm’de bir kasaba olan Gürgenç’de vezirlik yapan ve felsefî bilimlere meraklı olan Ebü’l-Hüseyin es-Süheylî  İBN-SİNA yı yerel bir emîr olan Ali b. Me’mûn’a takdim etti. Veziri gibi kendisi de filozof tabiatlı bir kişi olan Emîr Ali  İbn Sînâ’ya Gürgenç’te kaldığı müddetçe maaş bağladı. Emîrin sarayında Bîrûnî, Ebû Sehl el-Mesîhî, İbnü’l-Hammâr ve İbn Irâk gibi bilim adamları da  bulunuyordu. İbn Sînâ ile Bîrûnî arasında fizik ve astronomiye dair bilimsel tartışmalar  bu sırada gerçekleşti. Bilim adamlarına değer vermeyen bir devlet ayakta kalabilir mi? Ulug beyin öğrencisi Ali Kuşçu Horasan aydınlanma çağının tüm kaynaklarını yüzlerce deve ile İstanbul a getirip, Fatih Sultan Mehmet’e teslim etmeseydi, Osmanlı imparatorluğu olabilir mi?

Atatürk “Hayat da en hakiki mürşit BİLİM dir,” derken Teknolojik gücün önemine işaret ediyordu. Neo-tekno – milliyetçilik ; sadece ticari başarı değil, gerektiğinde jeopolitik liderlik ve tam bağımsızlık anlamına geliyor. Tayvan varlığını teknolojisine borçlu. Tayvan  Industrial Technology Research Institute (ITRI) UMC adında küresel yarı iletken pazarını hedefleyen bir yarı iletken üreticisi kurarak ABD’de bulunan RCA’den 7 mikroçip teknolojisi satın aldı. UMC daha sonra bağımsız bir üretici oldu. ITRI aynı zamanda bugün dünyanın en büyük yarı iletken üreticileri arasında olan TSMC’nin kurulmasını sağladı. TSMC 1985 yılının soğuk kış günlerinde 56 yaşındaki, ABD’de yarı iletken konusunda uzun yıllar çalışmış MIT mezunu, Morris Chang tarafından kuruldu. Morris Chang ABD’de gayet rahat koşullarda yaşamakta  iken1980’lerin ortalarında ona Industrial Technology Research Institute liderliği teklif edildiğinde çok uzun düşünmez, ABD’de denemeye başladığı yarı iletken iş modelini Tayvan’da hayata geçirebileceğine inanır ve 1985’te TSMC’yi kurar. Bugün Tayvan’ın TSMC’si küresel yarı iletken pazarında en iddialı şirketlerin başında geliyor. MORRİS CHANG Çin in Huawei sini durdurabilir, tek başına. Morris Chang  Samsung un tüm parlak tekliflerini red etti, ülkesi için.Neo-Tekno-Milliyetçidir Morris Chang.

Çin şirketleri; inovatif  beyin açığını kapatmak için TSMC’den 100 kadar yüksek kademedeki mühendisleri yüksek maaşlarla transfer etti. Onun ötesinde yaklaşık 3000 mühendis de Tayvan’daki diğer yarı iletken şirketlerinden Çin yarı iletken pazarına geçti.20.yüzyılda Japonya, Kore ve Tayvan yarı iletkenlerde pazar liderliği pozisyonları elde ederek 21. Yüzyıla en gelişmiş ekonomiler olarak girdiler. Türkiye sanayi devrimini yapmak ve DİJİTAL TÜRKİYE yol haritasını gerçekleştirmek için TERSİNE BEYİN GÖÇÜNE çok önem vermelidir. Artık BEYİNler savaşıyor, yapay zeka ile, chip üretimi ile, 5g ile, mekatronik, nanoteknolojik, biyomekanik, sbergüvenlik, blockchain teknikler ile .Dijital ekonomi yaratılıyor, çok hızlı bir şekilde. Covid19 dijitalleştirmeyi çok hızlandırdı. Ekonomik ve politik dönüşümleri teknoloji, yapay zeka yönetiyor artık. Dijitalleşen ayakta kalır. Siber güvenliktir, yeni savaşın adı.Neo-Tekno-Milliyetçi sanayiciler dijital ekonominin mimarıdır.

Telenity CEO su ODTÜ Elektrik Mühendisi  İLHAN BAĞÖREN diyor ki “Bizim teknoloji üretmesini umduğumuz firmaların çoğu ArGe’de takılmış, pek az firma global rekabetçi üretime geçebilmiş durumda. Dünyada ArGe harcamasında 18’inci, bu harcamanın GDP’ye oranında ise ilk 5’deyiz. Peki, o zaman bu ArGe desteklerini neden ticari başarıya çeviremiyoruz? Destek programlarında örnek aldığımız, ArGe faaliyetlerinde lider olan Avrupa Birliği, günümüzde bu liderliği neden inovasyona ve ticari kazanca çeviremediğini anlamaya çalışıyor. TÜBİTAK, bu problemin farkında olduğu için ürünleşmeyi destekleyecek programlar oluşturmaya başladı. “ Neo-Tekno-Milliyetçi inovasyon stratejileri Türk Diasporasında alternatif kaynaklara çok hızlı ulaşabilir.

LİNK-1 ARGE yazısının tamamını okumak için
https://turk-internet.com/arge-paralizi-teknoloji-firmalarinin-afyonu-arge/

“Son yıllarda çeşitli stratejik yapılanmalar sonucu, savunma sanayimizden bir çok başarı hikayesi çıkıyor – son teknolojilerin başarıyla uygulandığı silah ve savunma sistemleri, dost ülkelere ihracatlar. Ülkemizin geleceği için en öncelikli sektör olduğunda fikir birliğine varılan teknoloji sektörünün diğer alanlarında da bu başarının örnek alınması gerekiyor. Savunma sektöründeki eleman kalitesi diğer sektörlere göre çok yüksek olduğundan başarı  geliyor. Dünyanın her yerinden inovatif  beyinleri şirketlerimize çekmek için neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejilerini uygulamak gerek.

LİNK-2 SAVUNMA SANAYİ BAŞARISI yazının tamamını okumak için.
https://turk-internet.com/savunma-sanayinin-basarisi-sivil-sektorlere-ornek-olmali-mi/

ASELSAN’ın  stratejik hedefleri ve bu hedefler doğrultusunda yürütülen projeler kapsamında Türkiye’de bulunan beyin gücünün geliştirilip güçlendirilmesine ek olarak; yurtdışında bulunan Türk Mühendislerinin de ülkemize geri kazandırılması yönünde örnek bir kurum olarak SAVUNMA SANAYİMİZİN başarında büyük bir rolü var.

Aselsan Yöneticileri; Amerika Birleşik Devletleri’de Silikon Vadisi’nde tanıtım çalışmaları yapılarak; Stanford, Berkeley, Ohio State ve MIT Üniversiteleri’nde kariyer etkinlikleri düzenledi. Yaklaşık 100 mühendisimiz bu çalışmaların sonucunda Türkiye’ye dönerek ASELSAN a katıldı. Söz konusu çalışanlarımızın projeleri için Avrupa Birliği fonlarından yararlanmak üzere götürülen on teklifin altısı bu fonlardan yararlanmaya değer görüldü.Neo-Tekno-Milliyetçi inovasyon strateji uygulamasında Aselsan benchmark yapılabilir.

CSIS Teknolojik ve askerî sürpriz 2025-2030’un ‘siyah kuğuları’, yani mevcut düzeni ve dengeleri değiştirme potansiyeline sahip ama öngörülmesi güç gelişmeler konusunda bir makale yayınladı. Senaryoları hazırlayanlara göre, teknolojinin askerî alana uygulanması, devrimselden ziyade evrimsel olacak ancak teknolojik sürpriz de göz ardı edilemez ve  birçok bakımdan kaçınılmaz olabilir.

 Muhtemel stratejik önem sırasına göre izlenecek kilit teknolojiler arasında geleneksel ve nükleer hipersonik silahlar, otonom sistemler, sibergüvenlik, nanoteknoloji,  biyoteknoloji var.

LİNK-3 CSIS strateji senaryolarını okumak için

https://fikirturu.com/jeo-strateji/2025-2030a-dair-dort-senaryo/

Yerli ve Milli Sanayimizin, Türk Savunma Sanayisini örnek alarak dijitalleşmesi şart. Türk Sanayi Devrimi ve Dijital Türkiye yol haritasında yol almak isteyen sanayicilerimiz TERSİNE BEYİN GÖÇÜ için Aselsan gibi yapmak zorunda, eğer şirketlerinin varlığını sürdürmek istiyor ise. Neo-Tekno-Milliyetçilik konusunda Mühendisinden, İş adamına, akademisyeninden bürokratına AB ve ABD de beyinlerimizi kazanmak için neler yapabileceği konusunda düşünmek gerekiyor. 

LİNK-4 Dijital Türkiye yol haritasını okumak için

https://www.gmka.gov.tr/dokumanlar/yayinlar/2023_Dijital-Turkiye-Yol-Haritasi.pdf

TÜRKİYENİN SANAYİ DEVRİMİ VE DİJİTAL TÜRKİYE YOL HARİTASI sunuşundan bir alıntı ile devam edelim “Teknolojik Milliyetçilik için tersine beyin göçü şart “ yazımıza.

“TOBB  de danışma kurulu başkanlığını yürüttüğü Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu, İmalat Sanayinin Dijital Dönüşüm Yol Haritası çalışmasını tamamladı. Bu platform, Türkiye’nin Yeni Sanayi Devrimi’nin kazananlarından olabilmesi ve kamu ile özel sektörün birlikte çalışmasını sağlamak için kuruldu. Bundan sonraki dönemde, platformun ortaya koyduğu bu yol haritası ile Türkiye, dijital teknolojileri etkin olarak kullanan ve bu teknolojileri geliştiren bir ülke olacaktır.” Diyor TOBB yönetim kurulu başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu. 

Teknoloji kullanmak çok kolay, paranız var ise satın alırsınız.

Teknoloji üretmek, yaratmak ise Türk Mühendislerinin tersine beyin göçüne bağlı.

Neo-Tekno-Milliyetçi inovasyon stratejileri olmadan Baykar gibi firmalar doğamaz. Baykar ın başarı hikayesi neo-tekno-milliyetçiliğin en iyi göstergesidir. Selçuk Bayraktar’ın babası Özdemir Bayraktar makine mühendisi.Özdemir Bayraktar iki kardeşi ve üç oğluyla BAYKAR şirketini 1984’de kuruyor. Selçuk Bayraktar o zaman 5 yaşında.1984 yılında kurulan BAYKAR otomativ yan sanayi sektöründe faaliyet gösteriyor. Şirket 2000 yılında İnsansız Hava Aracı Sistem ve Alt Sistem Bileşenleri için Ar-Ge’ye başlıyor. 2004’de ise İHA Milli ve Özgün Elektronik ve Yazılım Sistemleri İle İlk Otomatik Uçuş denemesini gerçekleştiriyor. 2005 yılı çok önemli çünkü Milli Savunma Bakanlığı Hava Fotoğrafı Çekimi Amaçlı Mini İHA Sistemi Projesine teklif vermesi için BAYKAR’ı çağrı yapıyor. Özdemir Bayraktar 2005’e kadar gelen yıllarda İHA konusunda bir çok sıkıntı çekiyor. Böylesine önemli bir girişim herkes tarafından dikkat çektiği için güvenlik endişesi had safaya çıkıyor. Güvenlik endişesi de bu projenin kesinlikle devlet destekli olmasını gerektiriyor. 2005 yılı bu anlamda önemli çünkü şirket artık Milli Savunma Bakanlığı ile ortak hareket etmeye başlıyor. 2007 yılında ilk Mini İHA Milli Savunma Bakanlığı’na teslim ediliyor. 2009’da insansız helikopter aracı teslim ediliyor. 2010’da BAYKAR, Tübitak 9. Teknoloji Ödülüne layık görülüyor. Bugün Dünyanın sayılı şirketlerinden biri Baykar.

Her ülkenin kendi ekonomik, sosyal, coğrafi ve demografik özellikleri temelinde şekillenmekle birlikte, neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejilerinin ana hatlarını şu şekilde tanımlamak mümkün: Kamu veya en azından devlet tarafından yönlendirilmiş sanayi politikaları ve yatırımları; geleceğin endüstrilerine yapılan pahalı yatırımlarla ulusal güç projeksiyonu; bugüne değil, yarına yatırım; savunma sanayisinde özerkliğe ulaşmak için ileri teknolojilere yatırım; diğer ülkelerle daha az veya sınırlı/koşullu iş birliği.Neo-Tekno-milliyetçi inovasyon stratejilerinin birçok ülkede yayılmasının arkasında iki akım var. Bunlardan ilki, verinin ve bu verinin getirdiği gücün öneminin artması. Devletler, dev teknoloji şirketlerine ellerindeki verileri paylaşmaları için baskı uyguluyor, uygulanan bu baskılar yeterli olmadığı takdirde de regülasyon veya yaptırım yollarıyla veriyi yerelleştirmeye çalışıyor. Neo-Tekno-milliyetçi inovasyon stratejileri bu iki akımla beraber son dönemde yaygınlaşmış olsa da aslında yeni bir fenomen değil. İnternet, bilgisayar ve akıllı telefon gibi teknolojilerin birçoğu, ABD hükümeti ve özellikle Pentagon tarafından yapılan yatırım veya iş birliği yoluyla mümkün olmuştu. Örneğin İnternet ve PC’ler için gerekli yarı iletkenler, Amerikan ordusu tarafından kullanılacak yeni teknolojiler üretmekten sorumlu ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı DARPA adlı kuruluşun fonlarıyla geliştirilmişti. Doğası gereği tekno-milliyetçiliğin ana hedefi, ülke sanayisinin uluslararası rekabet kapasitesini arttırmakdır. Neo-Tekno-milliyetçi inovasyon stratejilerin en önemli ilkesi, yerli piyasayı teşvik etmek ve bunu olabildiğince ulusal sermaye ile yapmak. Neo-Tekno-milliyetçi inovasyon stratejilerini farklı kılan bir başka özelliği de, geliştirilme yöntemi. Neo-Tekno- milliyetçi inovasyon strateji temelinde tamamının veya bir kısmının devlet tarafından karşılandığı inovosyona yatırım var. Bugünkü uluslararası güvenlik bağlamı Türkiye’yi özellikle savunma teknolojilerinde neo-tekno-milliyetçi inovasyon strateji izlemeye itti. Bu alanda büyük bir atılım gerçekleştirerek Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinin yüzde 68’ini yerli üretimden karşılamayı başardı. 

Ankara, yerli üretimi millileştirmek ve Türk savunma sanayisinin olabildiğince bağımsızlaştırmak için başka ülkelerle yapılan ortak üretim anlaşmalarında özellikle teknoloji transferi üzerinde duruyor. Hem devlet destekli ve merkezi bir stratejinin takip edilmesi hem de yapılan ortaklık ve doğrudan yabancı yatırımlara getirilen koşullar, Türkiye’nin savunma sanayisinde  neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejileri takip ettiğinin en belirgin göstergesi. Ancak savunma sanayisindeki birkaç başarı hikâyesi dışında, maalesef teknolojik altyapı konusunda Türkiye hâlâ çok geride. Son yıllarda Türkiye bu durumu değiştirebilmek için “Milli Teknoloji Hamlesi” adı altında bir savunma ve teknoloji stratejisi belirledi. Bu stratejinin temel amacı, ekonomik ve teknolojik anlamda daha bağımsız bir ülke olmak. Milli Teknoloji Hamlesi’nin belgelenmiş hali, 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi olarak kağıda döküldü ve bir yol haritasına dönüştürüldü. Belge birçok tekno-milliyetçi politikayı barındırıyor. Ar-Ge yatırımının arttırılması, beşeri sermayenin güçlendirilmesi, veriye verilen önem, fikri mülkiyet haklarının güncellenmesi bu belgede yer alan politikalardan birkaçı.Postcovid19economy sanayi politikaları “tersine beyin göçünü” sağlayarak tarımdan, gıdaya, tekstilden beyaz-kahverengi eşyaya, makine sektöründen, kimya sektöründe yüksek teknolojiye odaklanarak, neo-tekno milliyetçilik ruhunu 1923 Türkiye sinde ki gibi uyandırmalıyız. Bu sefer Türkiye‘nin mühendis gücü vardır. Sanayici ve iş adamlarımızın elinde ,Türkiye’nin sanayi devrimi ve dijital Türkiye yol haritası vardır. Sadece ucuz iş gücü ve ithalata dayalı büyüme yerine “yerli ve milli üretim “ için neo-tekno- milliyetçi olmak şart. Kendi teknolojisini üretemeyen bir şirketin varlığını sürdürmesi çok zor. Morris Chang  TSMC  ile devlere meydan okuyabilir. TSMC ler yaratmanın zamanı geldi.Covid19 tüm sanayici ve iş adamlarımızı bu gerçekle öyle bir sarstı ki. Artık inovatif beyinleri geri getirmek için bir yol bulacak tüm CEO lar. Yoksa ortada bir şirket kalmayacak. Kendi tohumunu ekenin karnı doyacak, covid19 aşısını bulan sağlığa kavuşacak, Üreten kazanacak.

Kamil Taşçı ve Gökhan Güder ‘in Makalesi tersine beyin göçünün nasıl yapılması konusunda neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejileri konusunda çözümler öneriyor.

LİNK-5- NEO-TEKNO-MİLLİYETÇİ DİASPORA İNOVASYON STRATEJİ makalesini tamamen okumak için.

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/40496

Dijital ekonomi sürecinde  neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejileri covid19 sonrası ekonomi-politik krizde çok hayati olmaktadır. Neo-tekno-milliyetçilik ; küreselleşmenin sunduğu fırsatlardan azami düzeyde faydalanan, kamu-özel kesim işbirliğini öne çıkartan, küresel rekabette diasporaları aktif olarak değerlendiren yaklaşımı ifade etmektedir. Küreselleşen dünya ekonomisinde ağ yapıların (networks) giderek önem kazanması, bu bağlamda neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejilerin bir aracı olarak diasporalar ve kısaca diasporaların yüksek teknoloji endüstrilerinin gelişimine olan etkileri çok inovatifdir. 
“Bugün dünyada Ar-Ge ve yenileşim alanında ön planda olan ülkelere bakıldığında özel kesimin inisiyatif aldığı, ancak, devletin de Ar-Ge ve yenileşim gelişiminde etkin rol aldığı görülmektedir. Hem kamu hem de özel sektör tarafı kendi rollerini kendileri tanımlamakta ve ülkenin yenileşim yeteneğinin geliştirilmesi, ekonomik büyümenin itici gücü olması için kamu ve özel kesim arasındaki işbirlikleri gün geçtikçe önemini artırmaktadır. Neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejileri, küreselleşmenin sunduğu olanaklardan azami düzeyde faydalanmayı hedefleyen fakat ulusal menfaati de göz ardı etmeyen kamu tarafından temel stratejisi belirlenen ancak özel kesimin de destek verdiği yeni teknoloji politikası türüdür. Neo-Tekno-Milliyetçi inovasyon strateji yaklaşımı , iletişim teknolojilerinin dünyayı tek bir küreye dönüştürdüğü pazarın tüm dünya olduğu yeni sistemde küreselleşmeyi fırsat olarak gören ancak milli duyarlılıklarından da vazgeçmeyen TÜRKİYE gibi ülkeler tercih etmektedir. Nitelikli uzmanların tersine beyin göçü giderek teknoloji transferinin etkin bir yolu olarak görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerden çalışmak veya yüksek öğretim görmek amacıyla teknoloji yoğunluğu yüksek olan ülkelere giden kişiler üst düzey teknolojik ve bilimsel bilgiye erişme imkanı bulabilmektedir. Aynı zamanda kültürel olarak da yaşadıkları ülkeyi tanımakta ve kendi sosyal ağlarını oluşturmaktadır. Kendi ülkelerine dönmeleri durumunda sahip oldukları bilimsel ve teknik bilgi birikimi ile sosyal ağlarını kullanabilecekleri firmalara ve araştırma laboratuarlarına yönelmektedir . Gelişmekte olan ülkeler için beyin sirkülasyonu, beyin kazanımı veya beyin avcılığı olarak adlandırılan bu yaklaşım iki temel varsayıma dayanmaktadır. Birincisi, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için gelişmiş ülkelerde eğitim görmüş ve/veya çalışmış insan gücü kalkınmanın sürecinde önemli etkilere sahiptir. Bu nedenle ülkenin en yetenekli insan kaynağı gelişmiş ülkelerin en iyi eğitim kurumlarında ve/veya ileri teknoloji firmalarında belirli bilgi birikimi ve tecrübeye sahip olabilmeleri için bu ülkelere gitmeleri desteklenmeli ve belirli bir süre sonunda kendi ülkelerine dönmeleri teşvik edilmelidir. İkincisi, gelişmiş ülkelerden geri dönmeseler bile kişisel ağlarını ve sahip oldukları servetleri kendi ülkelerinin gelişimi için kullanabilmelidir Bu kavram  “neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejileri de  içermektedir. Diasporaların ulusal ekonomiye etkisi özetle üç yolla olmaktadır. Diasporanın sahip olduğu finansman gücünün anavatanda yatırım olarak değerlendirilmesi, ƒ Anavatanla ihracat ve ithalatın geliştirilmesi, ƒ Geri dönen nitelikli insan kaynağından; eğitim, yerel firmaların ve kamunun kapasitesinin artırılması, araştırma merkezlerinde istihdam edilerek ülkenin bilimsel ve teknolojik gelişimlerine katkı sağlanmasıdır. Firma düzeyinde ise teknik, yönetimsel yetenekler ile firma stratejileridir. Bireysel düzeyde ise matematik ve mühendislik becerileri, değişime uyum, kültür, esnek düşünebilme, yaratıcılık ve girişimciliktir. Dışsal faktörler ise demografik ve kültürel olarak iki gruba ayrılmaktadır. Sektörü etkileyen kültürel faktörlerin başında dış pazarlarla iletişim kurabilmenin ana öğesi olan yabancı dil bilgisi gelmektedir. Bir milletin diğer ülkelerde yaşayan parçası olan diasporalar da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Kişiler, gruplar, firmalar ve ülkeler arasında coğrafi, kültürel, dil ve etnik sahalardaki ortak unsurlar daha güçlü dış bağlantıların kurulmasına imkan vermektedir. Bu bağlantılarda, diasporalar önemli roller üstlenmektedir. Türkçe dünya dilleri arasında en çok konuşulan 4’ncü dildir. Lehçeleri de dahil olmak üzere dünyada 133,2 milyon kişi Türkçe konuşmaktadır. Almanya’da yaşayan yabancı uyruklu 7,4 milyon kişinin yüzde 25,6’sına karşılık gelen 1,9 milyon Türk Vatandaşı yaşamaktadır. Yüksek öğrenimde kayıtlı Türk öğrenci sayısı ise 23,5 bin düzeyindedir. 50.000’den fazla Türk’ün kendine ait işyeri bulunmakta, yıllık ciroları 23 milyar Avro’ya ulaşan bu işyerlerinde toplam 230.000 kişi istihdam edilmektedir. Almanya’daki Türk diasporasının, Türk Teknolojisi imajının yaratılması ile ihracatta önemli bir etken olabileceği düşünülmektedir. Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikasını dünyadaki değişen eğilimlere uygun şekilde akılcı hale getirmesi gerekmektedir. Diasporalar Türk ileri teknoloji sektörlerinin küresel pazardan daha fazla pay alması için aktif hale getirilmelidir. Tersine beyin göçü programlarıyla yüksek öğretim amacıyla yurtdışına göçenlerin Türkiye’ye dönüp  firma kurmaları özendirilmelidir. Türk diasporasının, Hindistan örneğinde olduğu gibi Türkiye’deki TGB’lerde firma kuracak genç girişimcilere çekirdek sermaye (seed capital), başlangıç sermayesi (start-up capital) gibi risk sermayesi fonlarını sağlaması konularında özendirici programlar geliştirilmelidir. Türkiye’nin dünyada gelişen bir güç olarak öncelikle kültür birliği olan Türk Cumhuriyetleriyle ve diasporasının bulunduğu Almanya, ABD, Hollanda, Fransa ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde yaşayan Türklerle daha güçlü bağlar kurması gerekir. Bu kapsamda, Almanya ve ABD’de yaşayan ve ileri teknoloji firmalarında çalışan Türklerin sayı, pozisyon ve niteliklerine ilişkin envanter çıkarılmalıdır. İhracatı artıran en önemli unsurlardan ikisi imaj ve güvendir. “Türk Teknolojisi” imajının oluşturulmasında gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri ve ABD’de Türk diasporasından yararlanılabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, bu ülkelerde işyeri sahibi olmuş Türklerin “Türk Teknolojisi” kullanmalarını özendirici faaliyetlerde bulunulması uygun olacaktır. Türkiye ile aralarında kültürel yakınlık bulunan  Türk Cumhuriyetleri ve hızlı gelişen Afrika ülkelerine yönelik, üniversiteler ve yerli eğitim firmalarıyla işbirliği halinde bilgi teknolojileri alanlarında teknik eğitimler verilmelidir. Bu tür eğitim programlarını halen Çin, Hindistan, Kore ve Malezya gibi ülkeler uygulamaktadır. Türkiye Türkçe’sinin Türk Cumhuriyetlerinde yaygınlaşmasını desteklemek amacıyla ekosistem etkisi yaratan işletim sistemleri, ofis yazılımları, veritabanı sistemleri ve internet yazılımları açık kaynak kodlu yazılımların verdiği olanaklar değerlendirilmelidir. Bu alanda hizmet verecek yazılım firmaları teşvik edilmelidir Bunun yanısıra, Türk yazılım firmalarının e-Devlet uygulamalarında başarılı uygulamalar (Ulusal Yargı Ağı Projesi, Kimlik Paylaşım Sistemi vb.) geliştirdikleri bilinmektedir. Başarılı e-Devlet uygulamalarının doğru pazarlama stratejileri sayesinde kolaylıkla ihraç edilebileceği düşünülmektedir .” Dijital Türkiye yol haritası ile önce BRI orta koridor ekonomik kuşak ile birleşebilir.Neo-tekno-milliyetçi inovasyon stratejileri geliştirmek için, açık yenileşim ağlarında inovatif beyinlerin bir araya gelerek, inovatif çözümler geliştirebilir. “İnnovate or evaporate “  yenileşim mühendislerin motto sudur. 

LİNK-6-TÜRK İŞ DÜNYASI AÇIK YENİLEŞİM AĞI yazının tamamını okumak için

https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/guncel-yazilar3/4152-turk-i-s-dunyasi-acik-yenilesim-agi

Keñeşliğ bilig üyreşür, keñeşsiz bilig obraşur(Danışılmış bilgi güzelleşir, danışılmamış bilgi yıpranır.) 

Yazar
Cahit GÜNAYDIN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen