Gümüşleri Kim Çaldı?

Din karşıtlığıyla ünlü düşünür Voltaire’in “Hizmetçilere Tanrı’nın var olmadığını söylemeyin, yoksa gümüşleri çalarlar” dediği kaydediliyor.

Benzer şekilde ateist Freud’un da “Bir Yanılsamanın Geleceği” isimli eserinde “cinsellik ve saldırganlık güdüleriyle davranmalarına engel olmak için, kitleler için dinin gerekli olduğuna inandığı” kaydediliyor.

Bu zihin yapısını paylaşan yeterince sayıda insan biliyorum. yani kendileri dine inanmadığı ve kendilerini dine inanmayacak kadar aydınlanmış/gelişkin bir bilinç düzeyinde görmelerine karşın etraflarındaki “daha aşağı” insanlara kolaylıkla dini telkinlerde bulunan insanlara. yani bu “benim gibiler için değilse bile avam için dine gerek var” zihniyetine…

Şimdi direktman yerini gösteremeyeceğim ama Kuranda buna değinen ayetler vardır. Ve Allah (CC) başkalarına yaptıkları tavsiyelerden kendilerini ayrı tutanların tutarsızlığını gösteriyordu.  Bu “çok akıllı” ların aptallığı veya körlüğünü vahiy sayesinde anlayabiliyorduk.

Fazla derine dalmadan bile bu iddiaların hastalıklılığı ayan edilebilir; sadece hizmetçiler mi çalmakta bir şeyleri? Dünyanın en büyük şirketlerinin skandalları ikide bir duyulmaz mı? Dünyanın en büyük bankaları değil mi gizli anlaşmalar yaparak bir dünyanın parasını çalan? Hizmetçiler bir-iki gümüş çalar seçkinler bir ülkenin tüm gümüş (veya petrol, altın her ne ise) madenine el koyabilirler, önlerine engel oluşturursa hükümetlerini devirebilirler vb.

Şiddet konusunda da öyle; avam yumruk tekme, bilemediniz tabanca-bıçak şiddet yapar, seçkinler nükleer silahlarla, plutonyum 212 ile, insanların özel hayatlarını dinlemekle, medya imparatorlukları kurmakla vb vb. Dünya savaşlarını seçkinler başlatmıştır şüphesiz ki…”Geniş kitleler” nasıl başlatsın? Mesela seri katillerin de kendilerini “özel, “ayrıcalıklı, ziyadesiyle zeki”  görme konusunda sicilleri var..Seyrettiğim bir belgeselde kimi zaman bu zaaflarından (başkalarını ahmak zannetmek) dolayı gafil davranıp bir açık verdikleri için yakalandıklarını söylüyordu.

Cinsel güdü konusu iyice komik… Zira onun kadar seçkin meslektaşı ve bir dönem favori talebesi Prof Jung bile önce hastası sonra talebesi olan Sabina Spielrein ile gayri meşru ilişki yaşamış. Karl Marks’ın da hizmetçisinden bir çocuğu varmış. (bakın hizmetçilerle seçkinler  nasıl da aynı geminin yolcusu) Jean Paul Sartre gibi seçkinler seçkininin eşine sadakatı öylesine rezalet düzeyindeki, bu işi öyle sık yapmış ki bir ara eşi  büyük feministimiz Simone de Beauvoir ne yapacağını şaşırmış, ayrı yaşamış filan… Bill Clinton’lar, IMF Başkanları, parti liderleri, başbakanlar  geniş “kitleler” miydi? Eğer bunu esas itibariyle kendi ahlaki prensipleriyle uyumsuz görmüyorlarsa o zaman niçin bildiğimiz geleneksel evlilikler yaptılar? Karılarına “Bak kızım ben ateistim..Sadakat ilkesi filan tanımam.. Fırsatını bulduğumda seni aldatırım” dediklerini hiç zannetmiyorum.

Ama örneklerin ötesine gidersek seçkinlerin kendilerini insanların geri kalanını bağlayan kayıtların üzerinde  hissetmesinin adı aslında kibirden başka bir şey değil. Özü itibariyle “çünkü ben ondan üstünüm” den ibaret..

 

 

Yazar
İbrahim YILMAZ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen