Türklerin Kullanmış Oldukları Alfabeler ve Gelişim Aşamaları

Türklerin metinlerle belgelenebilen tarihte kullandıkları ilk alfabe Köktürk işaretleridir. Köktürklerin Ötükendeki hakimiyetleri sona erdikten sonra, Uygurlar döneminde farklı dinleri kabul eden Türk toplulukları tarafından Mani, Soğut, Uygur, Süryani, İbrani Alfabeleri; Brahmi, Tibet yazıları gibi farklı alfabe ve yazı sistemleri kullanılmıştır. Grek alfabesi de Hıristiyan Türkler ile misyoner, rahip ve tüccarlar tarafından Türkçenin yazımında kullanılmıştır. 10.yy’da İslamı kabul eden Türkler uzun bir süre Arap alfabesini kullanmışlardır. 19.yy’da başlayan yenileşme hareketleriyle birlikte, Arap alfabesinin Türkçe sesleri karşılamada yetersiz kaldığı ve başka gerekçelerle Arap alfabesinin ıslah edilmesi gerektiği fikri tüm Türk dünyasında dile getirilmeye başlamıştır. 20.yy’ın başında neredeyse çeyrek asırlık bir sürede Türk dünyası alfabe ıslahı ve yeni bir alfabe kabulü meselesi üzerinde durmuş, bu konuyla ilgili kurultaylar düzenlenmiştir. 

ALFABE KELİMESİ VE ALFABELERİN GELİŞİM SÜREÇLERİ   

 

Grek alfabesinin ilk işaretleri olan alfa ve beta’nın birleşmesinden oluşan alfabe çok eski ve uzun bir oluşum sürecinden sonra, her sese bir işaretin karşılık geldiği bugünkü fonetik biçimine kavuşmuştur. Alfabenin ortaya çıkmasına sebep olan bugün resim yazısı (pictography) olarak bilinen mağara duvarlarına kazılmış resimler MÖ.2500-2000 yıllarına tarihlendirilen ilk yazı örnekleri olarak bilinirler. Bu resim yazısı zamanla fikir yazısını (ideogram) oluşturmuştur. Fikir yazıları olarak bilinen Mezopotamya, Mısır, Girit ve Hitit yazıları aslında resim, fikir ve bu yazıların daha ileri şekilleri olan fonetik yazıyı da içlerinde barındırıyorlardı. 

Fonetik yazının ilk örnekleri olarak bilinen çivi yazısı Sümerler, Akadlar, Babiller, Asurlar, Hititler, Huriler, Elamlar, Mitanniler, Luviler, Urartular ve Persler tarafından kullanılmıştır. Aramice’nin ortak iletişim dili olmasıyla çivi yazısı kullanımdan kalkmıştır. Antik dönemde Mısırda kullanılmıştır. Dönemin en önemli yazı sistemlerinden biri olan Mısır Yazısı (hiyeroglif) MÖ.4000-MS.400 yılları arasında Mısırda kullanılmıştır. Bu yazının işlenmiş biçimi hieratic ve demotic adlarını alır. Hiyeroglif ilk olarak Champollion tarafından 1822 yılında çözülmüştür. Hindistan’ın İndus Vadisinde, sonradan Brahmi yazısına kaynaklık ettiği bilinen ideografik, çivi ve hece yazıları karışımı bir yazı sisteminin MÖ.2500 civarında kullanıldığı bilinmektedir. Alfabe yazısına girmeyen bir yazı da Çin yazısıdır. Çin yazısının en eski örnekleri MÖ.19-12.yy’a aittir. Alfabenin de en eski örnekleri MÖ.1700-1330 yıllarında Mezopotamya ve çevresinde bulunmuştur. Alfabenin ortaya çıkışı ve yayılışıyla ilgili olarak bazı teoriler ileri sürülmüştür. Bu teorilerde bugünkü alfabelerin ilk ve sonraki şekilleri arasında bağlar kurulmaya çalışılmıştır. Proto Sina yazısının Mısır hiyerogliflerine ve devamında Kuzey Sami alfabesine; Proto Sami alfabesinin Güney Sami, Kuzey Sami (Arami ve Kenan), İbrani, Palmira, Nasturi, Mani, Brahmi, Haroşti, Soğut, Ermeni, Gürcü, Uygur ve Tibet alfabelerine; Punik veya Pön olarak da adlandırılan Fenike yazısının Eski Libya, İberya, Grek, Slav, Etrüsk, Likya, Frigya, Pampilyon, Lidya, Kayra, Kıpti, Arap ve Latin gibi alfabelerin oluşumuna kaynaklık etmiştir. 

TÜRKLERİN TARİH BOYUNCA BİRÇOK ALFABE KULLANMALARININ SEBEPLERİ     

 

Türkler tarih boyunca birçok uygarlık kurmuşlardır. Birçok alanda hakimiyet göstermişlerdir. Birçok kültürü etkilemiş, birçok kültürden etkilenmişlerdir. Türklerin tarih boyunca birçok alfabe kullanmasının sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. Türklerin Gök Tanrı inancından İslam dinine geçmesi. 
  2. Birçok alanda hakimiyette bulunması sonucu yöredeki kültürlerden etkilenmeleri.
  3. Farklı devletler halinde hakimiyetlerini sürdürmeleri.

 

 

TÜRKLERİN KULLANMIŞ OLDUĞU ALFABELER

 

KÖKTÜRK ALFABELERİ (ORHUN ALFABESİ)

Köktürk işaretlerinin nerede ve ne zaman ortaya çıktığı üzerinde pek çok araştırma yapılmıştır. İlk olarak 7. ve 10.yy a tarihlendirilen Orhun ve Yenisey Abidelerinde karşılaştığımız bu yazıların, Issık Gölü yakınındaki Esik Kurganında bulunan MÖ.4-5.yy a tarihlendirilen gümüş bir tasın üzerinde Köktürk İşaretleriyle yazılı 26 harflik bir metin yer almaktadır. Bu gümüş tas bize Köktürk işaretlerinin milattan önceki yıllarda da kullanıldığını göstermiştir. Ancak tas üzerindeki 26 harflik yazının Türkologlar tarafından farklı okunması bu yazının henüz açıklığa kavuşturulamadığını göstermektedir. Bu nedenle şimdilik kaydıyla Türkçenin en eski yazılı belgesi olarak Çoyrın Yazıtı (687-692) kabul edilmektedir. 

Köktürk işaretleri yalnızca Köktürklerin yaşadığı Ötüken Bölgesinde değil, farklı coğrafyalarda metal veya taş eşyalarla, kaya, ağaç kabuğu ve kağıt üzerlerine yazıldığını yapılan çalışmalardan öğrenmekteyiz. 

Köktürk işaretlerinin kullanımı 30 milyon kilometrekarelik bir alana yayılmıştır. Köktürk işaretlerinin kökeni hakkında pek çok teori ileri sürülmüştür. Köktürk işaretlerinin İskandinav Runik yazısından doğduğunu kabul eden görüş bunların ilkidir. Bu görüşün temsilcisi Heikel’dir. Daha sonra Köktürk yazısı ile Grek yazısı, hatta eski Sami yazısı ve Likya, Firikya, Hitit yazıları arasında ilgi kurulan görüşler dahi ortaya atılmıştır. Bu görüşler Otto Donner, Heinrich Julius von Klaproth ve Altay Amanjolov tarafından kabul görmüştür. Köktürk işaretleriyle yazılmış Orhun Abidelerini ilk çözen Türkologlar V. Thomsen ve W. Radloff Köktürk işaretlerinin Arami veya Soğut alfabelerinden geliştiğini savunmuşlardır. Köktürk işaretleri hangi kökten gelirse gelsin Türkçenin yazımında en elverişli alfabelerden birisi olmuştur. Köktürk alfabesi 38 harften oluşmaktadır. Bu harflerden 4’ü ünlü, 31’i ünsüz, 3’ü de çift ünsüzdür (ligatür). Ünsüzlerin 20 tanesi kalın ve ince olmak üzere ikili şekillere sahipken, 7 tanesi tek şekillidir. 4 harf de ünlülerle çift oluşturmaktadır. 

MANİ ALFABESİ

 

Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabelerden biri de Mani alfabesidir. Maniheizm ya da Mani dini, Türkler arasında oldukça erken bir tarihte girmiş, Moğolistan’daki Uygur Kağanı Bögü Kağan (759-780) Maniheizm’i 762’de devletin resmi dini olarak kabul etmiştir. Maniheist Uygurlar, daha Doğu Türkistan’a göç etmeden önce, Mani alfabesi denilen yazıyı Türkçe için geliştirmiş ve kullanmaya başlamış olmalıdırlar. 

Mani alfabesi, Arami alfabesinin bitişik olmayan türü ile Süryani alfabesinin bitişik türü arasında bir geçiş şeklini temsil eden Estrangelo Yazısından çıkmıştır; hatta Mani yazısı Estrangelo yazısının biraz değişik bir türü sayılabilir. 

Mani alfabesinde ünlülerin yazımı Uygur yazısındaki gibidir. Yalnız söz başındaki I ve İ, elif’le değil de ayn’la yazılır. Söz sonundaki I ve İ çoğu kez tekrarlanır, yani iki ye ile gösterilir: İKİ yerine İKİİ gibi. Ünsüz işaretlerine gelince, Mani alfabesi, bu bakımdan Soğd ve Uygur alfabelerinden üstündür. Başka bir değişle, bütün bu ünsüzler için ayrı harfler vardır. Noktalama, Uygur alfabesindeki gibidir. Mani yazısı da, Uygur ve Soğd yazıları gibi, sağdan sola yazılır. Mani alfabesiyle yazılmış Eski Türkçe metinler azdır. 

SOĞD ALFABESİ

 

Türkler arasında yaşayan Soğut tüccarların etkisiyle kullanılmaya başlanmıştır. Türklerin runik yazıdan sonra kullandıkları ikinci alfabenin Soğd alfabesi olduğu söylenebilir. Orta Asyalı İrani bir kavim olan Soğdlar, bilindiği gibi, Türklerin Çinlilerden sonra en çok temas ettikleri ve kültürel etkileri altında kaldıkları önemli bir yabancı kavimdir. Daha önce de değindiğimiz gibi, I.Göktürk Hanedanı zamanından kalma Bugut Yazıtı (dikilişi: 581) Soğd yazısıyla ve Soğdca yazılmıştır. Gobi’nin güneyinde Sevrey Dağı’nın eteklerinde bulunmuş olan ve Uygur Kağanı Bögü’nün 762 yılında Çin’e yaptığı seferden söz eden Sevrey yazıtı da Soğdca ve Türkçe olarak iki dillidir. 9.yy başlarından kalma olduğu sanılan Kara Balasagun Yazıtı ise Türkçe, Çince ve Soğdca olmak üzere üç dilde yazılmıştır. Bütün bu veriler Soğdların ve Soğdca’nın eski Türklerin toplumsal ve kültürel yaşamında oynadıkları büyük rolü göstermesi bakımından ilginçtir. Soğd alfabesiyle yazılmış Türkçe (Uygurca) metinlerin sayısı azdır ve hepsi de Budist Uygurlardan kalmamıştır. 

UYGUR ALFABESİ  

 

Uygur alfabesinin Türkler arasında ne zaman kullanılmaya başlandığı konusunda net bir sonuca ulaşılamamıştır. Gabain’e göre ilk Uygur harfli metinler 750-827 yıllarında yazılmıştır. S. Çağatay kesin bir tarih belirtmenin mümkün olmadığı; S. G. Clauson, bu alfabenin 8.yy’dan önce tasarlandığı; Bu görüşlerden hareketle Uygur alfabesinin 8.yy’dan 18.yy’a kadar Sibirya-Yenisey, Kuzey Moğolistan, Türkistan’ın tamamı, İdil Nehri kıyıları, Transkafkasya, Azerbaycan, Gürcistan ve Osmanlı topraklarını içine alan sahada kullanılmıştır. Uygur alfabesi Soğutlardan alınmış fakat Türkçe ses yapısına uydurularak millileştirilmiştir. Hitay ve Moğol Devletleri Uygur alfabesini resmi alfabe olarak kullanmışlardır. Uygur Alfabesi sağdan sola doğru yazılır. 18 harften oluşan alfabede 3 işaret  ünlüleri, 15 işaret de ünsüzleri göstermektedir. Harfler seslerin içte, ortada ve sonda olmalarına göre 3 şekilde yazılmışlardır. 

BRAHMİ YAZISI 

Uygurlar bu alfabeyi tıpkı Toharlarda olduğu gibi Budizm’e ait dini metinlerden öğrenmişlerdir. Bu alfabeyle yazılan metinleri Gabain: 10.yy’a dayandırırken, G. Clauson: bu alfabenin daha öncelerde kullanılmaya başlandığını belirtmiştir. Soldan sağa doğru ve alt alta devam eden bu alfabeyle yazılan 79 parçalık metinler tespit edilmiştir. Uygur Türkleri bu alfabeyi Türkçeye uygun hale getirmek için bazı değişiklikler yapmışlardır. Brahmi yazısında bulunan 28 hece işaretine Uygurlar 7 işaret daha eklemişlerdir. Bu yazı Türkler arasında uzun bir süre kullanılmamıştır. Bugün Kütüphanelerde bu yazıyla yazılmış 100 metin bulunmaktadır.

TİBET YAZISI

 

Tibet yazısının Türkler arasında yayılması, Budizm’in yanı sıra, Tibet’in Doğu Türkistan Bölgesini işgal etmek istemesi gibi dini ve siyasi nedenlere bağlanabilir. Uygurlar Budizm’in de etkisiyle Tibet yazısını kullanmışlardır. Tibet yazısı hece ve alfabe sistemlerinin karışık olduğu bir yazıdır. Tibet yazısında 30 ünsüz, 5 ünlü, 1 ters çevrik İ, 3 tane de harf altı ünsüz içerir. Bu yazı Türkler arasında çok yayılmamış, kullanım sahası da Doğu Türkistanın bazı bölgeleriyle sınırlı kalmıştır. Dunhuang’daki Bin Buda mağaralarından çıkan 14 bin parçadan oluşan koleksiyonda Tibet yazısıyla yazılmış mahdut sayıda metinler bulunmaktadır. Bunlar Paris Biblioteque National ‘de bulunmaktadır. 

SÜRYANİ ALFABESİ

Doğu Türkistan’da Turfan dolaylarında az sayıda da olsa Uygurca Hıristiyan metinleri ve metin parçaları bulunmuştur. Berlin’de bulunan Uygur alfabesiyle yazılmış Hıristiyan metinleri dışında Süryani alfabesiyle yazılmış Türkçe metin parçaları da vardır. Bu yazmalardan başka, Yedisu (Semireçiye) yörelerinde ve İç Moğolistan’da Süryani yazısıyla ve Türkçe Hıristiyan mezar taşları da bulunmuştur. 13. ve 14.yy’dan kalma bu mezar taşları Yedisu Bölgesinde yaşayan Hıristiyan (Nesturi) Türklerle İç Moğolistan’da yaşayan Hıristiyan Öngüt Türklerine aittir. 

Sami kökenli bütün alfabeler gibi sağdan sola yazılan Süryani yazısının birkaç türü vardır. Bu yazının Yedisu ve Öngüt mezar taşlarında kullanılan türüne Estrangelo adı verilmektedir. Estrangelo alfabesi Mani alfabesine benzer; daha doğrusu Mani yazısı Estrangelo yazısından çıkmıştır. 

İBRANİ ALFABESİ

 

İbrani alfabesi, Abbasi Halifesi Harun Reşid devrinde (786-809) Museviliğin Karay Mezhebine giren Hazarlar tarafından kullanılmıştır. Fakat bugün için elimizde Hazarlara ait yazılı bir belge bulunmamaktadır. İbrani alfabesiyle yazılı metinler bu metinlerin Hazarların bugünkü devamı olduğu düşünülen Karaylardan kalmadır. Karay Türkçesinin sözlü olarak yaşamasından dolayı kullanım alanı oldukça daralmıştır. İbrani alfabesi köken itibariyle Sami yazısının Kenan kolundan gelmektedir. 

GREK ALFABESİ

Grek Alfabesi yakın çağ’da Hıristiyanların Ortodoks mezhebine bağlı olan ve Anadolu’nun iç kesimlerinde Nevşehir, Kayseri ve Karaman gibi bölgelerde yaşayan Karamanlılar tarafından kullanılmıştır. Karamanlılar bu dönemde oldukça zengin bir yazılı edebiyat eserleri bırakmışlardır. Bu eserler arasında dini metinler ağırlıklı olmakla beraber: gazete, dergi, ders kitabı gramer kitabı gibi basılı eserlerin yanı sıra kilise, mezar kitabeleri gibi kutsal mekanlarda kitabeler yer almaktadır. Grek yazısı Kuzey Sami yazısından gelişen bir yazı sistemidir. Asıl gelişimini Fenike Alfabesi etkisi altında tamamlamıştır. Alfabe, Suriye’nin Kuzeyinde kurulan Yunan sahil kolonisi tarafından geliştirilmiştir. Grek alfabesi Karamanlı Türkçesini tam olarak karşılayamıyordu. Türkçedeki I,Ü,Ö,C,Ç,J,Ş gibi sesler farklı harf birlikleriyle ve dia kritiklerle gösterilmiştir. 

ARAP ALFABESİ

 

Türklerin tarihte yaptığı en büyük olaylardan birisi de hiç şüphesiz İslamiyet’i kabul etmeleri olmaktadır. Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra tarih sahnesinde daha çok rol almaya başlamışlardır. Kurulan birçok devleti İslamiyet için savaşarak, devlet politikalarını bu yönde yürütmüştür. Durum böyle olunca da Arap Alfabesinin kullanılması kaçınılmaz olmuştur. Arap Alfabesi Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler içerisinde en uzun süreli olarak kullanılanı olmuştur. En son örneği olarak Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanı ve Harf İnkılabına kadar kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, Selçuklular ve öncesi ile başlayan bu dönem harf inkılabında son bulmuştur. Arap Alfabesi normalde 28 harften oluşmaktadır. Ancak Türkler bu alfabeye bazı eklemeler yaparak kullanmışlardır. Osmanlıca’daki bazı Türkçe karakterli harfler de bunun somut örnekleri olmaktadır. Türkler Arap Alfabesi’ni 31-36 harfli olarak kullanmışlardır. Türklerin ortaya koymuş olduğu birçok eser bu alfabe ile alfabeler içerisinde çok önemli bir yeri oluşturmaktadır. 

LATİN ALFABESİ

 

Dünya’da birçok devletin kullandığı alfabe Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler arasında yerini almıştır. İlk defa Azeriler tarafından kullanılan bu alfabe, 1928 yılındaki değişiklikle birlikte ülkemizde de kullanılmaya başlanmıştır. 8 sesli harften oluşan bu alfabede ülkemizde kullanılana göre 21 tane sessiz harf bulunmaktadır. Ülkemizde kullanılan alfabe içerisinde bazı değişiklikler uygulanmıştır. Diğer dünya devletleri Latin Alfabesi’ni kullanırken Q,X,W gibi harfleri kullanırken ; Ç,Ğ,Ö,Ü kullanmamaktadırlar. Bu anlamda Türkiye’de kullanılan Latin Alfabesi kısmi olarak değişikliğe uğramıştır. Latin alfabesi öğrenmesi son derece kolay olan bir alfabe olmaktadır. 

Türkler tarihleri boyunca birçok alfabe kullanmışlardır. Bu kadar çok alfabe kullanmalarının yukarıda da belirttiğimiz gibi birden fazla sebebi vardır. Türkler, yaşadıkları coğrafya’nın kültürlerinden etkilenmiş ve yaşadığı coğrafyanın kültürlerini etkilemişlerdir. Yapılan savaşlar, barışlar ve ekonomik, ticari münasebetler Türklerin değişik alfabe kullanmalarına etki etmiştir. Özellikle Uygurlar ile birlikte yerleşik hayata geçmeleri ile birlikte komşu ülkeler ile daha çok münasebet kurmaya başlamışlardır. Bir diğer sebebe değinmek gerekirse Türklerin başka din benimsemeleri de değişik alfabe kullanmalarına etken olmuştur. Bunu Uygurlar ve Hazarlar döneminde görmekteyiz. Türklerin İslamiyet’i benimsemeleri ile birlikte de alfabe değişimine uğramışlardır. 

Özellikle Selçuklu ve Osmanlı Devletleri ile beraber Türkler Arap alfabesini daha sıklıkla kullanmışlardır. Bu alfabe ile birçok ilmi eser yazılmıştır. Bu eserler ile birlikte ilim dünyasının önü açılmıştır. Ancak daha sonra değişen dünya şartları ile birlikte özellikle Avrupa Coğrafyasının değişimi zenginleşmesi ve gelişmesi birçok bilim eserinin Arapçadan Latinceye çevrilmesi Türkleri de bu yönden etkilemiştir. Bunda Arapçanın zor dil olması çevirisinin kolay olmaması gibi etkenler sayesinde Türkler arap alfabesini bırakıp daha kolay ve daha anlaşılır olan Latin alfabesini kullanmaya başlamışlardır.

KAYNAKLAR

 

KURBAN, Vefa, ‘’Türkler ve Yazı, Turan Stratejik Araştırma Merkezi Dergisi’’, Cilt: 5, Sayı: 1, Yıl: 2013

DEMİRCİ, Ümit Özgür, ‘’ Türk Dünyasında Latin Alfabesine Geçiş Süreci (Geçmişten Günümüze)’’, Türk Yurdu Dergisi, Sayı: 287, Cilt no: 31, Yıl:2011 (s.225-229)

ŞAHİN, Erdal, ‘’Türk Dünyasında Yazı’’

KARTALCIK, Vedat, ‘’Geçmişten Günümüze Türk Dünyasında Alfabe Gelişimi’’

KARA, Aytaç, ‘’Türklerin Kullandığı Alfabeler’’

Yazar
Fırat KÖSE

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen