Sabrımız Tükendi Tükeniyor

                                         

ayta

Dedemiz Korkut’tan miras kalan bir Türk atasözümüzde şöyle der, “Âlemde şer Oğuz’da er tükenmez”. Evet, Türk yurtlarında erler, yiğitler, mert kahramanlar tükenmedi, tükenmiyor, tükenmeyecektir de EvelAllah. Maalesef ki, cani, vahşi, kurnaz düşman da bitmiyor. Ancak bu malum şer güçler, düşmanlar, haydutlar, çeteler ve onların ayağımıza dolaşan Yunanistan, Ermenistan, Güney Kıbrıs Rum yönetimi gibi şımarık veletleri, uşakları sabrımızın tükendiğini ve Türk Osmanlı’dan miras kalan meşhur Osmanlı tokadını, Azerbaycan lehçesindeki adıyla “beş kardeşi”mizi yiyeceklerini yani vurduğumuz sillelerle onları uslandıracağımızı bilmelidirler. Nitekim son yaptıkları kalleşliklerine aldıkları cevaplarla artık tokadımızın tadını bildiklerini de söyleye biliriz. Türkiye ve Azerbaycan’ı hedef aldıkları her dönemde bunun cevabını layık oldukları tarzda alacaklarından emin ola bilirsiniz. Yine, “kimlerin?” diye sorabilirsiniz. Cevap açık ve net dünyanın 5′ den büyük olduğunu bir türlü anlayamayanlar, anlamaktan kaçınanlar hedef tahtasına özellikle Müslümanları ve İslam’ın bayraktarı olan Türkleri koyanlar, Kafkasları, Orta Doğu’yu kan gölüne çevirenler, kendi hedefleri, çıkarları uğruna her şerefsizliği yapanlar, her türlü haydutluğu yapanlar, her türlü eşkıyalığı yapanlar, insanlığın yüz karası olan ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık ve Fransa. Kendilerini dünyanın, yeryüzünün efendisi, sahibi zanneden bu ülkelerin kendi içlerinde hedeflerine ulaşmalarının karşısında engel olarak Türkiye’yi, kutlu Türk devletini gördükleri sır değildir. Doğal olarak da Türkiye Türk Cumhuriyeti, Türklerin ve Müslümanların hedef tahtasına konulduğunu biliyor. Tam da bu anda aklıma ünlü Türk yazar, düşünür Cemil Meriç’in bu sözleri geldi:

Kıyasıya bir savaştı bu,

Haç’la Hilal’in, Batı’yla Doğu’nun,  imanla inkârın”.

Aslında Cemil Meriç’in bu değerli sözleri tamda durumun özetidir diyebiliriz. 

 

Özellikle kaydetmeliyiz ki, Türkiye her defasında, daima dış politikasını, siyasetini Türk Yurdu Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmaksızın yürütmeyeceğini belirtiyor. Bu hususta siyaset yürütüyor. Hal böyle olunca Akdeniz ve Kafkasya hattından yeni bir dönemin başlayacağını burada yönetimin Türklerin elinde olacağını bu bölgeyi Türklerin adil bir şekilde idare edeceğini bilen malum 5’li şer birliği, çıkarcı beşli boş durmuyor, hemen işe koyuluyor ve sahaya önceden de bahsettiğimiz şımarık veletleri, yani Yunanistan’ı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, Ermenistan’ı sürüyor. Öncelikle doğal kaynaklarını, petrolünü elde etmek için yeryüzünün cehennemine, ateş topuna çevirdikleri Orta Doğu’yu özellikle Irak’ı, Suriye’yi kendilerinin arka bahçesi olarak görüyor, gövde gösterisi yapıyorlar. Vatansız, evsiz kalan göçmenleri kaderine terk ediyorlar. Türkiye ise tam aksini yaparak, insancıl ve vicdanlı davranarak, 400 yıldan aşkın zaman diliminde Osmanlı Türk devletinde aynı çatı altında huzur ve refah içinde yaşadığı Suriyeli kardeşleriyle evini, ekmeğini bölüşüyor. Böylece Türkiye kapılarını açıyor ve Suriyeli milyonlarca göçmene, sığınmacıya ev oluyor, sığınak, barınak, yuva oluyor. Allah’ın (C.C) verdiği yaşama şansını onların elinden almıyor, hayata tutunmalarına destekçi, yardımcı oluyor. Yunanistan tam aksini yapıyor, ağababalarının (ABD, Rusya, Fransa)kışkırtmasıyla önce Ege denizindeki Türk adalarını işgal ediyor, silahlandırıyor, sonra da yurdundan, yuvasından ettikleri göçmenlere zulüm ediyor, tüm dünyanın gözü önünde gasp ediyor. Bu da yetmezmiş gibi Türkiye’ye de insancıl, vicdanlı davrandığı için düşman kesiliyor. Ağababalarından aldığı küstahça, hadsizce cesaretle Şanlı Türk bayrağını bile görmeye tahammül edemeyecek kadar kuduruyor (1). 

Hemen ardından boş durmayan şer kuvveler Akdeniz’de işe koyuluyorlar. Doğu Akdeniz’deki gerginliğin fitilini hiç şüphesiz ilk kez, Kıbrıs Rum kesimi adanın etrafındaki doğal zenginlikleri işletmek için kuzeydeki Türk tarafının hukuki ve meşru haklarını hiçe sayarak “uluslararası anlaşmalar” yapmasıyla ateşledi(2). Hâlbuki coğrafi açıdan da bölgeye sınırı olan ülkeler (İsrail, Mısır,  Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Lübnan, Suriye ve Libya) gibi Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) de Doğu Akdeniz’de etkin politika yürütme, bölgenin enerji kaynaklarından faydalanma hakkına sonuna kadar sahip olması gerekirken dışlanıyor. Hakikaten tabiri caizse Türkleri Doğu Akdeniz’de olta atamayacak hale getirmeyi planlıyorlar. Diğer tarafta ise bölgeye sınırı olmamasına rağmen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkeler de Akdeniz’deki enerji denkleminde ağırlığını korumak istiyor ve koruyor. Türkiye ise bu haksızlığa haklı olarak sesiz kalamıyor. Kıbrıs’ta, Türklerin Rumlarla eşit haklara sahip olduğunu ve adanın zenginliklerinden ortak faydalanılması gerektiğini savunuyor.

2003’te Mısır, 2007’de Lübnan, 2010’da İsrail ile sözde MEB anlaşmaları imzalayan Kıbrıs Rum yönetimine karşı Türkiye ve KKTC’nin uyarıları sürmüştür.

Buna karşılık olarak Rum yönetimi ise Batılı şirketlerle Türkiye ve KKTC’nin hak sahibi olduğu alanlarla çakışan şekilde hidrokarbon alanında çalışmalarına devam etti.

Mısır, Yunanistan, Rum yönetimi ve İsrail, Kahire’de oluşturdukları Doğu Akdeniz Gaz Forumu üzerinden Türkiye, Libya ve Lübnan gibi aktörleri saf dışı bırakmaya çalıştı.

Ayrıca Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin adanın tamamını temsil eden bir devlet olmadığı için münhasır ekonomik bölge oluşturma ve ihale etme hakkı da bulunmadığını muhataplarına iletmiştir ve hala iletmeye devam ediyor (3). Bir de “Sevilla haritası” diye saçma bir harita ortaya çıkarmış oldular. Malum harita, Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de kıta sahanlığı olarak hak iddia ettiği alan ile Kıbrıs Rum yönetiminin 2004 yılında ilan ettiği MEB’in sınırlarının AB’nin resmi sınırları olduğunu öne sürüyor. Buna göre, Meis Adası’ndan başlayan Yunan kıta sahanlığı güneye doğru Akdeniz’in ortasına kadar iniyor ve Türkiye’ye Antalya körfezi dışında bir çıkış fırsatı tanımıyor. Türkiye, yüz ölçümü 10 kilometrekare olan, Anadolu’ya 2 kilometre, Yunan ana karasına ise 580 kilometre uzaklıkta olan bir adanın 40 bin kilometrekare genişliğinde kıta sahanlığı alanı yaratmasının gerçekçi ve uluslararası hukuka uygun bir tez olmadığını vurgulayarak bu iddiaları reddediyor. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise Ege’de ve Doğu Akdeniz’de kışkırtıcı adımlar atıyorlar, ağa babalarından aldığı destekle şımardıkça şımarıyorlar. 

Son olarak da 5’li şer kuvveleri Türkiye’nin kan damarı, kalbi olan Azerbaycan üzerinde oyunlar oynamak için Kafka’daki maşası Ermenistan’ı işe koydular. Azerbaycan Türk yurdunun topraklarının yüzde 20’si Rusya’nın desteği ile Ermenistan tarafından işgal edilmiş, bunun sonucu olarak on binlerce silahsız sivil katledilmiş, 1 milyona yakın insan göçmen konumuna düşmüştür. BM Güvenlik Konseyi’nin Dağlık Karabağ sorununa dair Ermenilere karşı verdiği karara rağmen, Tarihi Azerbaycan toprakları, Ermenistan tarafından hala 30 yıla yakın süredir işgal altında tutuluyor.

Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını teşvik etme amacıyla, 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından AGİT Minsk grubu kurulmuştur. Ama maalesef Minsk üçlüsü olarak adlandırılan malum grubun eş başkanları Amerika, Rusya, Fransa sorunu çözmüyor, çözmek yerine Ermenistan’ın yararı için sorunları bastırıyor, görmezden geliyorlar. Kendi çıkarlarına uygun olarak çözümsüzlüğü sürdürüyorlar. Azerbaycan’la Ermenistan arasında 1994 ‘den beri sözde ateşkes var, ama Ermenistan sürekli ateşkesi Rusya’nın siparişiyle desteğiyle bozuyor. Bu konuda hatırlatmamız gerekir ki, Ermenistan 2016 Nisan’ında,2020 Temmuz’unda ve son olarak da 2020’nin 27 Eylül’ünden bugüne kadar devam eden saldırılar yaparak işgal ettiği Azerbaycan topraklarından yine sınırdaki Azerbaycan topraklarına saldırıyor, hatta Ermenistan daha da kudurarak resmi sınırları içinden Azerbaycan topraklarına haydutça saldırarak sivilleri hedef alıyor, katliam yapıyor. Tüm bu olanlara karşı uluslararası toplum üç maymunu oynuyor ve Ermenistan’da bundan aldığı cesaretle şımardıkça şımarıyor, kudurdukça, kuduruyor. Azerbaycan ise uluslararası hukuka uygun olarak meşru müdafaa hakkını kullanarak haklı olarak topraklarını kahramanca, mertçe savunuyor. Önceden de söylediğimiz gibi dünya Ermenistan’ın bu adaletsizliğine, saldırganlığına, eşkıyalığına sesiz kalıyor, Azerbaycan’ın mağduriyetini önemsemiyorlar.

Azerbaycan Türklerinin kullandığı çok güzel bir atasözümüzde “dost dar günde tanınar” deniyor, yani hakiki dost zor zamanda bilinir, tanınır. Can Azerbaycan’ımızın da zor gününde sadece hakiki dostu Pakistan ve kan kardeşimiz, can kardeşimiz can Türkiye’miz destekçisi oldu ve oluyor. Diğer ülkeler ise ya suskun kaldılar ya da Ermenistan’ı destekleyici imalarda bulundular. Azerbaycan’ın Ermeni saldırılarına karşı topraklarını kararlı bir tarzda savunduğunu görenler, Fransa, İtalya, Almanya gibi ülkeler, “olayları kaygıyla izliyoruz ” diyorlar, biz Azerbaycan Türkleri de olayları 30 yıldır kaygıyla izledik, Ermeniler tarafından işgal edilmiş Vatan toprağımızın geri verilmediğini gördük, şimdi de toprağımızı savaşarak geri alıyoruz. Artık kaygıyla izleme sırası ABD’ de, Almanya’da, İtalya’da, Fransa’da, Rusya’da ve diğer ortakları da, istedikleri kadar kaygıyla izleyebilirler. İsrail’i, eşkıya faşist çete PKK’yı Ortadoğu’da hangi amaçla kullanılıyorlarsa, Ermenistan’ı da Kafkasya’da aynı amaçlar için kullananlar hedeflerine ulaşamayacaklar. Suriye’nin kuzeyinden Ermenistan’a binlerce tır silah taşındığı malumdur. Mısır’dan, Lübnan’dan, Suriye’den, Irak’tan, İran’dan faşist eşkıya çetesi ‘PKK’lı teröristlerin de Karabağ’a getirildiği bilinmektedir. Rusya’nın da Ermenistan’a uçaklarla askeri malzeme sevkini çok yakın bir zamanda yaptığı her ne kadar kabul etmeseler de bilinen bir gerçektir. Bu da bellidir ki, 300 den fazla PKK’lı terörist Ermenistan’a yöneltilmiş, sevk edilmiş ve aralarında ASALA terör örgütündeki teröristlerin de olduğu bilinmektedir. Ellerinde ise batı yapımı silahlar var. Diğer taraftan Azerbaycan’ın topraklarını işgal eden Ermenistan “demografik yapı” diye adlandırılan bölgenin toplumsal yapısını, getirilen faşist teröristler ve getirdikleri aileleriyle faşist terörist Ermeniler Kürtler ve asala terör örgütündeki teröristleri bölgeye toplayarak değiştirmeye uğraşıyor. Aslında söyleye biliriz ki, Ermenistan Rusya’nın, Kıbrıs Rumları ve Yunanistan da Fransa’nın ve ABD’nin kucağında oturuyor, bunlardan cesaret alıyor. Ama tüm bu çabaları boşa çıkacak. Layık oldukları cevaplarını alacak, tokadımızı yiyecekler. Artık sabrımız tükendi tükeniyor!

Azerbaycan’ın davası hak davasıdır ve Azerbaycan Türkleri haklı olduğu bu hak davasına işgal altındaki topraklarına kavuşuncaya kadar devam edecektir, savaşacaktır. Yani şairin söylediği gibi;

Kafkaslar’dan aşacağız

Türklüğe şan katacağız

Türk’ün şanlı bayrağını

Turan ile asacağız

Azerbaycan bayrağını

Karabağ’da asacağız!

Tarihi Türk yurdu olan Karabağ Türk’ündür, Türk’ün olarak kalacak, Azerbaycan’a kavuşacaktır. Kutlu Türk Devleti Azerbaycan’ın güçlü devlet başkanı, başkomutan İlham Aliyev’in söylediği gibi; “Karabağ bizimdir, Karabağ Azerbaycan’dır” sözünü, bütün Türk milleti yıllardır cani gönülden, inanarak söylemektedir. Türk dünyasının ulu önderi Mustafa Kemal AtaTürkün; “Vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez” sözlerini kılavuz ederek topraklarımızı kaderine terk etmiyoruz, işgalden kurtarmak için savaşıyoruz. Allah c.c haklı davamızda, savaşımızda daimi zaferler nasip eylesin. Amin, Amin. Kutlu Türk Devleti’nin güçlü devlet başkanı başkomutan R. T. Erdoğan’ın sözlerini asla unutmayalım. “Dünya Beşten Büyüktür”. Allah c.c. yar ve yardımcımız olsun.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene!

P.S: Türk komutan İshak ÇELİK beye, her zaman verdiği değerli bilgiler ve destek için özellikle teşekkür ederim. Saygılarımla.

Yararlanılan kaynaklar:

1. Aynur Talıblı’nın “Şanlı TÜRK Bayrağının Üzerinden Kirli Ellerinizi Çekin!” isimli makalesinden.

2. ANADOLU AJANSI. Tevfik Durul “5 soruda Doğu Akdeniz’de neler oluyor?” 15.09.2020.

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/5-soruda-dogu-akdenizde-neler-oluyor/1973679

3. TRT Haber. “10 soruda Doğu Akdeniz’de enerji denklemi” Kaynak: AA.

https://www.trthaber.com/haber/gundem/10-soruda-dogu-akdenizde-enerji-denklemi-419315

 

Aynur Talıblı: Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı, İstanbul 

Yazar
Aynur TALIBLI

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen