Deryâdan Damlalar  

        Bazılarına göre denizin mevsimi vardır. Deniz onlar için geçici  bir hevestir. Kapatıp sezonu, bir sonraki yaz mevsiminde buluşmak için vedalaşırlar denizle. Kimileri sadece fotoğraf almak, çekindiği fotoğrafla ilgi odağı olabilmek için denizle yakınlaşır, pozlarını verip arkalarına bakmadan, ayrılırlar oradan.

        Oysa deniz her mevsim, her saat ve her an, farklı bir yanıyla sevilmeye lâyıktır. O, yakından da uzaktan da güzeldir. En çok da fısıldadığı nâmeler içine dokunur insanın. Şiir gibi sesi, hayat bahşeden neşesi, burâm burâm sînelere çekilir nefesi. Seyrine dalan gözler, kaybeder kendini katre misali…

            İnsan ve deniz, ne kadar da birbirine benzer aslında. Kimi zaman öfkeden köpürür, çılgınca hışımla çarpar kayalalara. Bir tokat da size atacak gibi gelir, yaklaşamazsınız yanına. Kapkara kesilmiştir hiddetinden. Kasvet peçesini çekmiştir, bakamazsınız yüzüne. Beşerin  şirret ve şiddetinden kaçan masum canlar, onun derin sularına gömülür. Bunun için midir bilmem, ama bu hâle sanki en çok da deniz üzülür. Dövündükçe dövünür…

Bazen sessiz, sakin ve dingin. Usul usul sokulur, nazlı nazlı süzülür. Fırfırlı eteklerle,  beyaz bir gelin gibi sahilleri süpürür. Baktıkça bakasınız, şarkılar söyleyip, şiirler yazasınız gelir. Gece olunca, gökteki yıldızları dalgalı saçlarına taç yapar. Mehtâbı gerdanına takıp, kınalı elleriyle şıkır şıkır oynamaya başlar. Göz bu güzelin seyrine dalarken, semâvarde çay, közde kahve kaynar… Şâir şiirler yazar, dertlilere dür saçar… Deniz şiirleşir, şâir denizleşir, dertli derinleşir. Bir girdabın içinde, yazılar ve yazgılar birleşir…

            Denize bakarken yapılan dua kabul olurmuş, saatlerce el açıp dua edesiniz gelir. Gurbet gelir ufuklarına baktıkça. Gözünüz sevdiklerinizi arar, dalgalara kapılıp yanınıza gelecek gibi olurlar. Deniz müşfik bir sevgili, cefâkar, vefâkar bir dost… Çöpümüzü atsak, pisliğimizi akıtsak, kanlar döksek üstünde, hepsini sîneye çeker. Yeri gelir hazinelerini, inci mercanlarını söküp alırız bağrından, her an yine, yenisini üretir. Nice insana ekmek sunar, teknelerine yol verir. Cömertlik âbidesi, Rezzâk isminin tecellîsi…

            Açıklarında fırtına kopsa, bir yanı hep süt liman. Kendisine sığınanlara kol kanat gerer, sarıp sarmalar. Selâmete ermiştir sâhiline varanlar. Seherde deryâya dalan, gizli cevherler bulur. Aşıklara yol açılır, Hüdâyî rehber olur. Tevhîdden burhan vardır dâvetkâr nefesinde.

“Hüdayî’ yi gûş eyle, şevke gelip cûş eyle

Bu kevserden nûş eyle, tevhîde gel tevhîde.”

Deniz tevhîddir, vahdettir, dâvettir…

            El-Emîr’in, emrindedir deniz. Bir âsânın işâretiyle firavunları yutar. Nuh’un âsi kavmini, el-Kahhâr onda boğar. İki denizin kavuşması, ölmüşlere hayat olur.  El-Hayy isminin tılsımıyla cansızlara, cân dokunur. İlm-i ledün sırları, âyân olur enginlerde. Yunuslar yetiştirir erenler mektebinde. Kırgın, kovulmuş, yaralanmış Yunus’lara yoldaş olsunlar diye…

Deniz, ilmin temsilcisi… Âyetlere konu olmuş, muhteşem teşbih unsuru. Ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa, yedi denizin mürekkebi daha olsa, Allah (c.c.)’ın kelimeleri tükenmez ama ağaçlar ve denizler tükenir.[1]  Belki de bunun için denize bakarken insan sessizliğe bürünür. Diller kifâyetsiz, akıl irâdesiz, kalpler şikâyetsiz kalır. Bir “Hû” çıkar insanın ağzından, esen meltemlerle bir olup Rahmân’a yönelir… Akıl derin girdaplara düçâr olurken, gönül kanatlanıp fezâyâ yükselir…

                                                                                                           Sevil DAĞCI

 

[1] Lokman / 27.

Yazar
Sevil DAĞCI

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen