Gönül Yolculuğu

Bu sabah kavuşmalar, buluşmalar, bir’leşmeler ve hasret üzerine dokundu cümleler…

Gönüllerin yolculuğu. Öyle sıradan olmaz ki. Ziyana gelmez. Edepsizliği, şımarıklığı kaldırmaz. Kesip biçiverir. Çünkü sahibi büyük hatrı âli. Varsa böyle yoldaşım kutluyum bin şükür. Varsa böyle bir yoldaşınız, kutlusunuz binlerce şükür.

Yolculuk okul o zaman. Tahtasız, sırasız, mektepsiz, mürebbiyesiz. Ama hepsinde, hepsiyle…

Her buluşma bir vakte düğümlü. Belki ayrılıklar da.

Marifet o vakitleri ve iki vaktin arasını olgunlukla tamamlamak. İstifade ile.

Öz saygıyı zedelemeden. Varlığı bereketlendirip yokluğu aydınlatarak.

Öyle olmalı diye düşünüyorum. Arada beklemek düşüyorsa role, beklemek büyütsün, öğretsin, aziz ve azize kılsın. Hasretse, yoldaşı özletirken kıymetlendirsin. Ya bitirir tüketir avare ederse..?

Yol her zaman kutlu. Yoldaşlar da öyle. Ancak dizginlerin sahibi imtihanda. Sadakat ve dürüstlük en çetini. Dizginler akılda mı olacak, yoksa biri akılda, biri kalpte mi, yoksa bazen hep akılda bazen hep kalpte mi..?

Marifet bunları kestirebilmek değil mi?

Hepsi hakkı ile aşıldığında gönüller sarmaşdolaş oluyor zaten.

Beden ise mağrurca izlemeyi belki de hak etmiş bir seyirci.

Bekleyelim mi?

Buluşturup kavuşturacak olanın takdirini.

Bize hak etmek düşecekse.

Eşikler kolay, yolculuk mübarek, yolcular bahtiyar olsun diyelim.

Kolay gele…

Anahtar

Belki de hiç farkında olamadan hayat yolculuğumuzu karambole tamamladığımız iki ciddi detay var.

Kendini Tanımak ve Kendini Bilmek.

Kendini tanımak; keşif ve kapasiteyi anlamak hatta zorlamakla alakalı olabilir.Hem akli, hem ruhi, hem fiziksel.

Olabilir ve olamaz olanlar.

Nasıl bir anahtarız, hangi tip kilitlere uyabiliriz?  gibi belki.

Ancak kendini bilmek kendini tanımanın bir nevi tamamlanma tarafı. Olmadığında birçok şeyin eksik kaldığı, hatta hem kendimize hem de çevremize ki, o çevre ‘ben’den evrene kadar etki edebilen. Sonuçları,  zaman ve mekânla sınırlı kalamayan …

Ne garip ki, terazinin bir tarafı o kadar çok şey, bir tarafı o kadar çok hiç şey.Bir taraf varlıkla alakalı iken bir taraf yoklukla…

Ne bilmek ne de tanımak? 

Derdimiz olamamış oysa ki.

Şöyle bir arkanıza yaslanıp etrafınıza baktığınızda içimizde ki bu dengeyi  hall  edememiş insanların başına geçtiği her iş, her kurum, her yerin de kendileri gibi şirazeden çıkmış olduğunu görüyorsunuz…

Kocaman bir hayıf kocaman bir kederle…

Şimdi kime yazık?

Bence geçmişe, şimdiye ve geleceğe.

Yani cümleye.

Ah, ah!

Cuma hikmetine hep beraber bir kendini bilme, bilebilme niyazı edelim istedim. 

Yakaran aminlerle…

Dememiş üstad boşuna  yıllar yıllar önce

“İlim kendini bilmektir.” diye.

Rabbim nasip eder inşallah ‘okumaya kendimizden başlamayı’ ve bilmenin en zorunu başarmayı.

BU NİCE YAŞAMAKTIR 

sorusu gelip çatmadan…

Canan Aslan

Yazar
Canan ASLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen