Sınava Davet  

Neden belki de hiç bize uğramaya niyeti olmayan sınavları dürteriz. ‘Buraya iyi çalıştım buradan sorabilirsin’ meydan okumaları…

‘Aa onu yapamam, kesinlikle yaparım, veririm, alırım, satarım, bana bi şey olmaz, öyle olacaksa şöyle şöyle olsun tercih ederim…’ İçimize sinmiş, dilimize oturmuş gizli egolu açık özneli cümleler…

Ne büyük tehlike. Saatli bomba gibi. Kur. Sal evrene. Gelsin seni bulsun, elinde patlasın cinsinden…

Şöyle desek. Ya da hiç demesek bile.

Usulca izlesek hayatı. Sahne sırası bize geldiğinde, o oyunda rolümüz varsa sükunetle gereğini yapsak. ‘Ne düşerse üzerime- üzerimize, olgunlukla karşılasak, hakkını versek, gereğini yapsak… Sessizce. Hâl ile.

Düşününce korkunç geliyor. ‘Asla’ ile başlayan cümleler. ‘Kesinlikle’ eklenmiş yargılar…

Kendi kapanımızı kendimiz kurmak kurduğumuz kapana hazırlıksız kısılmak gibi…

Galiba uslu bir öğrenci olmanın yolu sessizlikte ve gönlün sükununda gizli. 

Dilin hadsizliğinin ucu tehlikenin çanına bağlı gibi.

Öyle mi?

Işıklar

Bazen ne kuracak cümleniz kalır ne ardına ekleyecek noktanız, virgülünüz.

Söz biter, yazı biter, dil susar.

Ve kalp yüzleşir bir kez daha yine kendisiyle…

Tüm yeşil ışıklarda kırmızı ile yüzyüze.

Geçmek ve durmak arasında miyadı dolmuş kalmaklarda…

Ne eksik ne fazla, ne yarım ne tam, ne dolu ne boş, ne uzun ne kısa…

Öylece!

Bir yokmuş, bir yokmuş.

Başı üç nokta, sonu soru işareti.

Şimdisi mi?

Sarı ışıkta ‘sessizlik’.

Hep hazır, hep tetikte.

Deme de Dur

Deme de dur hadi…

Olmuyor ki, şişiriyor insanı bazı nadide şahsiyetler…

Uzak durmak lazım azizim. Olabildiğince uzak.

Misal; 

Tebessüm etmesini unutmuş olanlardan.

Misal;

Gözlerindeki ışık kaybolmaya yüz tutmuş olanlardan. Hani can çekişir gibi yaşayanlardan.

Misal;

Ânı, ânına uymayanlardan. Nam-ı diğer esiriklilerden. 

Misâl;

Kendi kıymetinin farkında olmayanlardan.

Misâl;

Teşekkür etmesini, rica etmesini, af dilemesini bilmeyenlerden.

Misâl;

Dilini tatlı kullanamayanlardan. Nefesini ateş püskürtmekle ziyan edenlerden.

Misâl;

Hayatla, en çok da kendiyle kavgalı olanlardan.

Misâl;

Kendisinden ziyade, yakın çevresi ve dahi el ve alemle uğraşanlardan.

Misâl;

Günü birlikçilerden, neme lâzımcılardan. Tüm varlığını kendisi için tüketip, kendisi için biriktirenlerden.

Misâl;

Az bir imkân küçük bir makamla dününü unutanlardan. Nam-ı diğer sonradan görmelerden.

Misâl;

Içine de, dışı kadar yatırım yapmayanlardan.

Misâl;

Gönül yıkmanın Kâbe yı yıkmakla eş değer olduğunu bilmeyenlerden.

Misâl;

Cebinin yolunu bilmeyenlerden. Cüzdanında daima bütünlük(!) taşıyanlardan.

Misâl;

Konu-komşunun, eşin-dostun, çoluk-çocuğun kıymetini bilmeyenden.

Misâl;

Devlet malını derya bilenden.

Misâl;

Öğrencisinin, öğretmeninin, öğreteninin, öğrenmek isteyeninin kıymetini bilmeyenden.

Misâl;

Sözünü, bakışını, hâlini, emaneti namus bilmeyenden.

Misâl;

Sevmesini bilmeyenden…

Başta Yaratanını, sonra kendisini ve sonra kaderini…

Misal;

Sürekli olumsuzluktan beslenen şükrü kıtlardan,

Uzak durun,

Kendileriyle birlikte sizi de tüketiyorlar çünkü.

Uzak durun işte.

Öyle ya…

Körle yatan şaşı kalkardı ya hani.

Yanyana denk gelen atlar, ya huyunu paylaşırdı ya suyunu ya hani.

Arkadaşıydı insanın kimliğini ele veren hani.

Bülbülle  güldü en çok yakışan.

Dosttu, dosta ayna olan.

Eh…

Demedi demeyin,

Günü, zamanı, kendinizi tüketmeyin.

Eller uğruna,

Yapmasaydın denmeden önce!

Canan ASLAN

Yazar
Canan ASLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen