Mirasyedinin Serveti

MKE’nın özelleştirileceğine ilişkin haberleri izlerken tüylerim diken diken oldu. Bizden başka geçmişi çabuk unutan, hatalardan ders almayan bir millet var mıdır? 

1980’lerden bu yana, ekonomi ile kalem oynatanlar sürekli olarak “Özelleştirme” şakşakçılığı yaptılar. Siyasi partilerin çoğu tüzüklerinde, programlarında “Özelleştirmenin yanında” olduklarına dair cümlelere yer verdiler. Özelleştirmeye karşı olanlar; “ekonomi bilmez”, “komünist kafalı”, “çağdışı”, “ülkenin önündeki engel” gibi suçlamaların muhatabı oldular. Türk Telekom’un özelleşmesine karşı çıktığı için rahmetli Mümtaz Soysal hakkında yazılanlar toplansa çok kalın bir kitap olur. Keza Enis Öksüz hakkında yazılanlar da öyle…

Özelleştirme şakşakçılarına göre, özelleştirme sayesinde; mülkiyet halka yayılacak,  zarar eden kuruluşlar kâr etmeye başlayacak, halk, ekonomiye doğrudan doğruya katılacak, ekonomiye canlılık gelecek, sanayileşme hızlanacak, KİT’ler artık devlete yük olmaktan çıkacak, istihdam artacak, devletin vergi gelirleri artacak, yolsuzluklar azalacaktı.

Özelleştirmeler birbiri ardından yapıldı; ama bu öngörülerin hiçbiri gerçekleşmedi.

Mülkiyet halka yayılmadı. 80 yılın birikimi kuruluşlarımız ya yabancıların, ya da iktidara yakın zenginlerin eline geçti.

Zarar eden kuruluşlar özelleşince kâra geçmedi. Kapılarına kilit vuruldu. Üretimleri durduruldu. Binaları arsaları satıldı. Kâr edenlerin (Petrol Ofisi, Türk Telekom, Tüpraş vb.) kurumlar vergi listelerindeki sıraları sürekli geriledi.

Halkın, ekonomiye doğrudan doğruya katılması hayali de gerçekleşmedi. Özelleşmelerin çok küçük bir bölümü halka arz yoluyla gerçekleşti.

KİT’ler artık devlete yük olmaktan çıkacağı öngörüsü de fos çıktı. Özelleşen kuruluşlar yeni sahiplerine dikensiz gül bahçesi olarak devredildi. Memurlar başka kamu kuruluşlarına aktarıldı. Devletin personel giderleri arttı. 

İstihdam da artmadı.  KİT’lerde çalışan işçiler işsiz kaldı. Özelleşen kurumlar sürekli işçi çıkardılar. İşgücü ihtiyacını taşeronlaştırma yoluyla karşıladılar. Sendikalı, sigortalı işçi sayısı azaldı.

KİT’lerin; istihdam, bölgeler arası dengesizliği giderme, planlama, yönlendirme, piyasayı düzenleme, ilgili sektöre öncülük etme vb. onlarca çok önemli fonksiyonunu göz ardı edilerek, olaya yalnızca kârlılık ve verimlilik kıstasıyla baktılar.

“Devlet kasaplık mı yapar, süt mü satar?” dediler; 1995 yılında, Et Balık Kurumu’nun Ankara kombinası satışa çıkarıldı. Tesisin en cazip yanı Yenimahalle semtine yakın 100 dönümlük arsasıydı. Tesis ve 100 dönüm arsası Gimat adlı bir kooperatife çalıştırma şartıyla 22,3 milyon dolara satıldı. Satış gerçekleşir gerçekleşmez kooperatifi dağıtan işadamları anonim şirket kurdular ve kombinanın arsasının 50 dönümünü 126 milyon dolara Migros’a devrettiler. Arsaya Balkanlar’ın en büyük alışveriş merkezi kuruldu. Arsanın kalan 50 dönümlük bölümü de bir Alman şirketine 100 milyon dolara devredildi.

EBK ‘nun diğer tesisleri de benzer akıbetlere uğradı. SEK’in fabrikalarını da akıbeti aynı oldu.

Et ihraç eden Türkiye et ithal eder duruma geldi. Hayvancılık sekteye uğradı. Angus eti yemek zorunda kaldık. Süt üreticileri ya sütleri yok pahasına satmak ya da hayvancılığı bırakmak durumunda kaldılar…

İşin yürümediği, hayvancılığın yok olmaya doğru gittiği görülünce 2013 yılı Mayıs ayında Et ve Süt Kurumu kuruldu.

“Devlet kumaş, ayakkabı mı üretir?” dediler; Sümerbank’ı özelleştirdiler. Sümerbank fabrikalarını alanlar da arsaları sattılar. Fabrikaları farklı yerlere taşıdılar. Nazilli’nin gelişimi durdu. Kayseri’nin en eski ve büyük ilçelerinden Bünyan Kayseri’nin en küçük ilçelerinden birisi haline geldi.

“Devlet kerestecilik mi yapar?” dediler; Ormancılığın ve orman sanayinin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla kurulan ORÜS İşletmeleri, arsa bedellerinin onda biri fiyatlarla özelleştirildi. Örneğin, 210 dekar arazi üzerine kurulu ORÜS Vezirköprü işletmesi 21 milyar liraya satıldı. Birkaç gün sonra da ihaleyi alan şirket Vezirköprü İşletmesi’ni 364 milyar liraya sattı. ORÜS’e ait işletmelerin tamamına yakını arsaları satıldıktan sonra kapatıldı. ORÜS tesislerinin bulunduğu yerleşim yerleri ölü şehirlere dönüştü. 

“Devlet Şeker mi üretir?” dendi; Şeker fabrikaları özelleştirildi. Pancar üretimi ve pancar üreticisi köylünün geliri azaldı. İnsanımız sağlığa zararlı nişasta bazlı şekere, mısır şurubuna mahkûm edildi.

“Devlet sigara, içki mi üretir?” dendi; Tekel özelleştirildi. Tekel işçileri işsiz kaldı. Tütün üreticisi perişan oldu.

Özelleştirme sayesinde tam rekabet sağlanacak dendi; Yapıları itibariyle doğal tekel olan Elektrik Dağıtımında ve Telekomünikasyonda özel sektör tekelleri oluşturuldu…

Seka, Tüpraş, Petrol Ofisi, Petkim, Paşabahçe, Etibank, Tügsaş, Tümosan, Taksan…..  Say say bitmez. Her özelleştirme ayrı bir talan hikâyesi… Bu kuruluşların çoğu, devletin elinden çıkmakla kalmadı. Bir kısmının içi boşaltıldı. Çoğu yabancı sermayedarın eline geçti. Bir kısmı da kapandı. 

Özelleştirmelerin en ilginci, en tartışılanı Türk Telekom özelleştirmesiydi şüphesiz. Türk Telekom özelleştirmesini tüm boyutlarıyla TÜRK TELEKOM ÖZELLEŞTİRMESİ-BİR TALAN’IN HİKÂYESİ başlıklı çalışmamda anlatmıştım.

Özetle, özelleştirmeler sonrası, istihdam ve üretim azalmış; yolsuzluklar ve siyasi kayırmacılık artmış; devlet vergi kayıplarına uğramış; sendikalı işçi sayısı azalmış;  tarım sektörü özelleştirmelerden olumsuz etkilenmiş; bankacılık, telekomünikasyon gibi stratejik sektörler başta olmak üzere Türk Milletinin çarık giyerek, yamalı elbiselerle yaşayarak 80 yılda oluşturduğu KİT’ler yabancı sermayenin ve yeni yetme zenginlerin eline geçmiş; Reji idaresinin sömürüsünden kurtarılan TEKEL ve yabancı sermayenin elinden alınan telefon idareleri yıllar sonra yine yabancılara altın tepsi içinde sunulmuştur.

Pekiyi başta MKE olmak üzere özelleştirme gündeminde olanlar da satıldıktan sonra ülke ekonomisi ne olacak? Mirasyediler babalarından kalan malları sattıktan sonra ne oluyorsa, o olacak.

Üstelik vergi gelirleri azaldığı, istihdam olumsuz yönde etkilendiği, kaynaklar yurt dışına transfer edildiği için devletin yükü daha fazla artacak. Devasa bir kuruluş haline gelen Özelleştirme İdaresinin kamuya yük olduğunu konuşacağız bu kez. Belki Özelleştirme İdaresi Başkanlığını tasfiye etmek için başka bir kurum kuracağız.

Ve hatalı özelleştirilen (yabancılaştırılan, peşkeş çekilen) değerlerimizin satışında yaptığımız hatayı o zaman idrak edeceğiz. Ama iş işten geçmiş olacak.

Fazlı KÖKSAL

Yazar
Fazlı KÖKSAL

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen