İmza

Hiçbir anne çocukları büyüdükten sonra geriye dönüp baktığında “dört dörtlük bir annelik yaptım” duygusunu yaşamamıştır herhalde. Ama özlüyorsa çocuklarıyla geçirdiği zamanları, paylaştıklarını, hatta paylaşamadıklarını… 

Ve huzuru, şükrü keşkelerinden fazlaysa, yüreğinden yayılan esenlik duygusu yüzüne tebessüm olarak yayılıyorsa… 

Ve en kıymetli dostluğu kurabildiyse çocuklarıyla,

daha ne olsun ki..?

Geçmişin huzurlu izi anneler ve evlatları arasında oluşan bağda en önemli imza.

Ne mutlu ilişkilerine o imzayı sevgiyle atabilen annelere… 

Ve o imzayı hakkıyla taşıyıp yansıtabilen evlatlara…

Nesillerin sağlam inşaası ve kuşaklar arasında kurulabilecek denge sanırım bu sırrın bereketinde gizli.

Nerede O Nesil

Hayat durmadan göz kırpıyor sanki bana. Hadi bunu da gör, bunu da duy, bunu da yaz diye… Konuşuyor ki her şey. Dilleniyor işte… Kumaşlar, çamaşırlar, ipler, yumaklar,ağaçlar, eskiler, yeniler, güneş, rüzgar, deniz, çiçek, böcek… Hâl frekansında ne varsa,

Bugün kocaninesi (annem, şimdiler de yetmişli yıllarına merhaba dedi) en küçük torunu için çarşıya gitmiş. Çarşı, öyle bizim usül alış veriş merkezi değil. İnternet alış verişi hiç değil. Yılların dostluğu, muhabeti kurulmuş, otuz yıldır çamaşır, çorap ihtayıcımızı giderdiğimiz  cânım eski esnafımız. Eski hanlarımız, kapalı çarşımız. En eski hâli ile en eski usül ile. Yüz yüze. Muhabbetle, kartsız nakit parayla. Yok ki kredi kartı falan. Alış verişi de, tercihleri de, yaşınca, görgüsünce, bilgisince… En hasından.

Divitin, pazen, basma almış. En eski manifaturacılardan. Yüzdeyüz organik metre işi kumaşlar. İnsana uyumlu. Rengiyle, deseniyle, dokusuyla, dokumasıyla. Entari dikeceğiz bakalım Nilüş’e. Robadan. Belki fistolu, belki kurdelalı. Az açık renk olanla eski usul bir gecelik, bir de alt pijama dikeriz muhtemel. Sağlıklı… El işi, kişiye özel tasarım. 

Öyleymiş ya eskiden. Zıbınlar, çamaşırlar, içlikler, bluzler, gömlekler, pantolonlar, mantolar… Yeni doğandan, yetmişe kim varsa. Elde, evde dikilir gereğinde, elde oyalanır süsleri tamamlanırmış. Nerede o nesil o maharet, nerede şimdiki nesil, şimdiki hazırcılık..? 

Diyor ki annem;” Ne makbuldü bu kumaşlar, hiçbir şey olmasa bundan hediye götürürdük yarım metre olsa da, ya da hediye gelirdi. Her hanım için de kıymetliydi.” Kumaşlara bi de alt üst çamaşır eklemiş kocanine. En beyazından, zarif dantellisinden. Nerede şimdikerin çıtçıtlı, renkli, baskılı, çizgifilim karakteri resimli, koskocaman marka yazılı, baskılı badileri, nerede canım bembeyaz, sakız gibi, yıkandığı temizliği belli kaynatılabilen mis gibi çamaşırları… Hem sevdik çamaşırları, hem yâd ettik eskileri, hem bi’ tarttık kaybedip, kazandıklarımızı… 

Hazırı, kolayı, tüketiciliği kazanırken kaybettiğimiz temizliği, zevki, zerafeti… Eskinin gücü mü kaldı ki yeniye meydan okuyabilsin? Annem de olmasa, az ucundan yetiştiğim hâlde o zamanlara, benim bile aklıma gelmeyecek…

Ne canım divitinler, basmalar, pazenler… Ne de sakız gibi bembeyaz güzelim çamaşırlar. 

Annem, eksik olma, kesen bereketli, sıhhatin afiyetin daim olsun. Sizler bir dönemin belki de en nadide güzelliğisiniz. Bize azıcık da olsa dokunmak nasip oldu da… Bizden sonrakilerin vay hâline. Zevk ve estetik nasıl bir dönüşümde Allah bilir… 

Pek hayra değil gibi,

Bugünden yarınlara efendim.

canan’ca,

Yazar
Canan ASLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen