Terk Durakları

Görgüsüzlüğün panzehiri tahsîl, diploma veyâ ikbâl değil. Olgunluk ve irfânın uğramadığı yerde, görgüden de bahis açılamıyor. 

            Fakir görgüsüzlüğü, zengin görgüsüzlüğünün yanında pek mâsûm, hattâ sevimli kalıyor. Aynı hükmü, diplomasız-diplomalı görgüsüzler için de verebiliriz.

            Tasavvuf yolunun insan-ı kâmil istasyonuna çıkan terk durakları; terk-i Dünyâ, terk-i Ukbâ, terk-i terk diye sıralanıyor. Bu duraklardan birincisinde yeterli puanı alamayanı ikinciye, ikincidekini de üçüncüye geçirmiyorlar. Yâni, her durakta ciddî imtihân var. Ham-ervâhlıktan, görgüsüzlükten, pişmemişlikten elini-eteğini çekemeyen kişi, terk-i Dünyâ edemez. Bunu beceremeyenin, ilerideki duraklarda işi yoktur. Peki, terk-i Dünyâ diploması alabilmek için, terk edilecek olanların başında neler var? Hiç şüpheniz olmasın, görgüsüzlük listenin ilk sırasında.

            Terk-i Dünyâ etmek, Dünyâ’dan göçmek mânâsına da geliyor. fakat, burada tasavvufî nüans, terk fiilini yaşıyorken işlemeyi gerektiriyor. Hani Ahmed Yesevî’nin, 63 yaşına geldiğinde:

“Allâh Resûlü’nün ömründen fazlasını yaşamak, bana haramdır.”

deyip yer altında hazırlattığı mekâna girmesi gibi. 

                 Hem bu Dünyâ’da yaşayacaksın, hem de nîmetlerine yüz çevireceksin. Bunu, Yûnus’un dilinde: 

“Hamdım, piştim, yandım…”

şeklinde telhîs edilmiş görüyoruz.

            Yaşadığımız günlerde, elbette Yesevî gibi yer altında yaşama imtihânları teklîf edilemez. Ama Yûnus’un yaptığını söylediği üç fiil, herkes için, en çok da ricâl-i devlet namzetlerine ilâç hükmündedir.

           Çiğ et yemenin insan organizmasında husûle getireceği metabolizma bozuklukları, çiğ söz dinlemenin sosyal bünyedeki tahrîbâtı yanında oldukça hafif kalıyor. Yûsuf Hâs Hâcib, kuyumcu terâzisine koyarak bir araya getirdiği kelimelerine Kutadgu Bilig (Kutluluk Bilgisi) ismini boşuna vermemiş. O büyük eserin ilk msırâını bilir misiniz?

            “Bayat atı birle sözüg başladım”

            Yâni, “Allâh’ın adı ile söze başladım.” diyor. Bunun, Besmele demek olduğunu haykırıyor. Gâliba, bugünkü en temel eksiğimiz burada yatıyor. Okyanus hacmindeki kendi öz değerlerimizi yok sayıp, çorbacı kâselerine imrenmeye başladık.

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen