Orman Yangınlarının Düşündürdükleri

Türkiye Temmuz ayında pek çok yerde aynı tarihlerde çıkan orman yangınlarıyla sarsıldı. Ekranlara yansıyan görüntüler gerçekten korkunçtu. Yok olan ormanlar… Ormanlarda yok olan hayvanlar, börtü böcek… Canının malının derdine düşen orman köylüleri… Yaklaşık 20 gün boyunca televizyon ekranlarında, haberlerde, tartışma programlarında orman yangınları konuşuldu…

Ama orman yangınlarının tartışıldığı program konukları arasında, gazeteciler, hukukçular, börtü böcek uzmanları, siyasiler vardı. Ama Orman Mühendisleri yoktu…

Konuyu uzmanları değil de, kendi siyasi görüşüne puan kazandırma peşindeki kişiler tartışınca, her olay gibi yangınlar da siyasallaştırıldı… Ve orman yangınları tek bir konuya indirgendi… Tartışmaların temel konusu yangın söndürme uçaklarının yokluğu/yetersizliği idi. Konuyu uçağa indirgemek hem muhalif katılımcıların hem iktidar yanlısı katılımcıların işine geldi. Muhalif katılımcılar, konuyu uçak üzerinden tartışarak sık sık Cumhurbaşkanlığının 13 uçağı olmasının, üç bakanın aynı anda üç ayrı uçakla Rize’ye gitmesinin büyük bir savurganlık olduğunu gündemde tuttular… İktidar yanlısı katılımcılar da uçak üzerinden THK’nda,  kendilerini Atatürkçü diye tanımlayan emekli subaylar tarafından yapılan yolsuzlukları gündeme getirerek, yolsuzluğu her düşünceden insanın yapabileceği algısını yaratmaya çalıştılar…

OGM yangınlarla etkin mücadele amacıyla ilk kez 1986 yılında Fransa’dan 7 helikopter satın aldı. Bu helikopterlerde yangına su atma aparatı (Bambi) olmadığından yangına müdahalede kullanılamadılar, yalnızca yangın yönetimi, sevk ve idare amacıyla görevlendirildiler.  Yangın dönemi dışında da çok keyfi bir şekilde kullanıldılar. Bir helikopter, Ankara’dan Antalya’ya Başbakan Turgut Özal’ı almaya giderken Kızılcahamam Polatlı arasında düştü. Helikopter işletmeciliği OGM’nin yangın ödeneklerinin çoğunu tüketirken, istenilen ölçüde verimli olamadı. Daha sonraları bazen Türk Hava Kurumundan (THK) bazen de başka kaynaklardan helikopter ve uçak kiralandı. Her seferinde başka kuruluştan başka hava araçları kiralanması ve farklı personel tarafından kullanılması ve orman arazilerinin genellikle çok engebeli yapıya sahip olması gibi nedenler istenilen faydanın alınmasını engelledi. 2007 yılında THK ve OGM arasında varılan mutabakat sonucu tanesi 3 milyon USD olan Kanada yapımı CL 215 uçakları alınmasına karar verildi. Beş uçak için ek donanımlarla 16.5 milyon USD kaynak gerekmekteydi ama THK’nın böyle bir kaynağı yoktu. Sonunda 2009 yılında THK, OGM ile beş yıllık kiralama sözleşmesi yapılınca, THK banka kredisi kullanarak bu uçakları satın aldı. Beş yıllık anlaşma üç yıl daha uzatıldı. THK’nın elinde bulunan tartışma programlarında kimilerinin hurda dediği, kimilerinin dört tanesi hizmet verebilir dediği uçaklar bunlardır.

Yangın konusunda uzman orman mühendislerinin deneyimlerine göre; helikopterle yangın işçilerinin ilk müdahale amaçlı olarak yerden müdahalesini sağlamak üzere yangına en yakın noktaya araziye bırakılması, helikopterlerin su kaynaklarına ulaşım kolaylığı, yangına daha fazla yaklaşabilmesi gibi özellikleri helikopter için bir avantaj teşkil ediyor. Türkiye Ormanlarının engebeli bir yapıya sahip olması yangınlara manevra kabiliyeti helikopterlere nazaran sınırlı olan uçakla müdahaleyi çok riskli bir duruma getiriyor[i]. Ayrıca uçakların ihtiyacı olan suları denizden temin etmesi nedeniyle tuzlu olması ve bitki örtüsüne zarar vermesi gibi hususlar; helikopter ile müdahaleyi cazip kılan diğer hususlardan birisi olarak izah ediliyor. 

Öte yandan; 08 Ağustos 2012 Günü de Köyceğiz’de bir yangın söndürme helikopterinin düşerek 5 kişinin hayatını kaybetmesi, Rusya’dan kiralanan bir yangın söndürme uçağının 15 Ağustos 2021 tarihinde Kahramanmaraş civarında bir yangını söndürürken düşmesi ve beşi Rus üçü Türk sekiz mürettebatının hayatını kaybetmesi; yangına havadan, müdahalenin ne kadar riskli olduğunu da göstermektedir…

Bütün bunların yanında; hava araçları, özellikle orman yangının çıktığı ilk yarım saatte daha etkili olduğu bilinmektedir. Yangın şiddetlendikten sonra hava araçlarının özellikle uçakların etkisi azalır. Çünkü şiddetli yangınlarda açığa çıkan ısı yangına atılan suyun önemli bir bölümünü toprağa ulaşmadan havada iken buharlaştırır. Bu sınır geçtikten sonra orman yangını ancak yer ekipleri tarafından söndürülebiliyor. Dozer ve motorlu testere, tırmık ve şaplak gibi el araçlarıyla, yanan alanla yanmayan alan arasında bir şerit açılarak yangınların söndürülmeye çalışılması en yaygın ve en sonuç alıcı yangınla mücadele yöntemlerinden birisidir… Ayrıca uçak ve helikopterlerin yangına müdahalesi de yerden verilen komutlarla gerçekleştirildiği dikkate alındığında yangınla asıl mücadelenin yerden yapıldığını göstermektedir…

Bütün bunlar gözetildiğinde yangınların bu ölçüde büyük olmasının nedenleri araştırılırken, uçak sayısından ziyade; yangın öncesi tedbirlerin alınıp alınmadığı, personelin gerekli yangınla mücadele eğitimlerinden geçirilip geçirilmediği, yangına zamanında ve gerekli hızda deneyimli ekiplerle müdahale edilip edilmediği, hazırlanan yangın planlarına uyulup uyulmadığı, yangınla mücadele sevk ve idaresinin deneyimli ormancılarla yapılıp yapılmadığı gibi teknik konular üzerinde durulur. Ama bu da yapılacak sağlıklı bir soruşturma sonucu tespit edilebileceğinden bu konuların da yangın devam ederken televizyonlarda sağlıklı olarak tartışılması mümkün değildi…

Tartışmalarda, teknik aksaklıklara yol açması muhtemel siyasi ve idari uygulamalar gündeme getirilebilirdi. Mesela;

1956 yılında çıkarılan 6831 sayılı Orman Kanunu 2020 yılı sonuna kadar tam 42 kez değiştirildi. Bu değişikliklerin 27’si 2003-2020 döneminde yapılması, yine son 19 yılda Turizmi Teşvik Kanunu’nu 8 kez, Millî Parklar Kanunu’nu 7 kez, Maden Kanunu’nu 21 kez değiştirerek, ormanları turizm ve madencilik şirketlerinin yolgeçen hanına çevrilmesi pek tartışılmadı. 

Orman hizmetlerinin bağlı olduğu bakanlıkların teşkilat yapısının sürekli değişmesi, bağlı olunan bakanlığın ~Gıda, Çevre, Şehircilik, Tarım vb- ilgisiz hizmetlerle ilişkilendirilmesi, bakanlık bürokratlarının ormancılık sorunlarına yabancı olmasının getirildiği problemler üzerinde durulmadı…

OGM personeli arasında uygulanan rotasyon nedeni ile yangınla mücadelede uzmanlaşmış personel uzmanı olmadıkları görevlere atanırken, yangında uzman olmayan personelin yangın bölgelerine ve yangınla mücadele edecek görevlere atanmasının ve atamalardaki partizanlık sonucu yeteneksiz yöneticilerin çoğalmasının sakıncalarına değinilmedi.

Orman Muhafaza Memuru sayısının yetersizliğinden ve Orman Muhafaza Memurlarının “Ormanları Muhafaza” görevi dışında pek çok ilgisiz işle görevlendirilmelerinden, fiiliyatta Orman Muhafaza Memurlarının muhafaza işinden ziyade üretim işi yaptıklarından, hayatında orman ağacı görmemiş kişilerin orman muhafaza memurları atanmasından ve yaş ortalamalarının yüksekliğinden hiç bahsedilmedi…

Bir zamanlar, Tıp Fakültesini terk eden öğrencilerin tercih ettiği bir okul olan Orman Fakültesi sayısının ihtiyacın çok üzerinde açılması, mezunların iş bulamaması doğal sonucuna yol açınca, talebin, puanların düşmesine ve dolayısıyla mesleğin sıradanlaşmasına yol açması ile yangınlarla mücadele arasında bir ilişki olup olmadığını kimse sorgulamadı…

Ve yangınlarla ilgili birkaç not;

Her orman yangını sonrası yangın mahallerine “ gönüllüler”in akın etmesi takdir edilecek, çevreci ve insani bir yaklaşım. Ancak orman yangını ile mücadele yalnızca orman yangını ile mücadelede deneyimli OGM personelinin işi… Geçmişte deneyimsiz ormancıların bile yanlış müdahaleleriyle ölümlere, yangının büyümesine, yön değiştirmesine neden oldukları bilinir. Şehir yangınında deneyimli itfaiye personelinden bile gerekli verim alınamazken, iyi niyetli ancak konudan habersiz gönüllülerin faydadan çok zarar getirecekleri açıktır… Gönüllü kisvesi altında teröristlerin, yankesicilerin, yağmacıların bölgeye sızması muhtemeldir. Son orman yangınlarında yangınlar başladıktan çok sonra doğru bir kararla gönüllülerin yangın sahasına girişi yasaklandı… [ii]

Sadece gönüllüler değil, keşke siyasiler de yangın mahalline gelmeseler. Neden mi? Bakanların, milletvekillerinin yangın alanlarında arzı endam etmeleri, kendilerini siyasilere göstermek bağlılıklarını sunmak amacıyla onların etrafında dolaşmalarının, ayrıca yangın konusunda bilgisi olmayan siyasilerin ve bakanlık-genel müdürlük bürokratlarının yangın komutanlığı yapmaya heveslenmelerinin, işlerini aksatmalarına neden olduğu zaman zaman sahadaki görevliler tarafından ifade edilmektedir.

Her ağzı olanın konuşması, bazen yangınla mücadele üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Örneğin; Gündoğmuş Belediye Başkanı, yangına karşı hükümetin ne kadar duyarlı olduğunu anlatmak için, “Buraya TOKİ evleri yapılacak, çok güzel olacak, öyle ki evleri yanmayanlar ‘Keşke bizim de evimiz yansaydı’ diyecekler” Bu siyasetçi sözlerinden ne vahim sonuçlar doğurabileceğini hiç düşünmüş müdür acaba?

Show peşindeki siyasiler, iyi niyetli gönüllüler, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan tartışmacılar gündemde yer alırken, canları pahasına mücadeleyi sürdüren ormancılar unutuluyor…

Bir kurum veya kuruluş; Yaptığı doğru şeyleri kamuoyuna doğru aktarabiliyorsa, Halkla İlişkiler Politikası iyidir. Yaptığı doğru şeyler bile kamuoyunca yanlış gibi algılanıyorsa Halkla İlişkiler Politikası yoktur… OGM’nin temel sorunlarından biriside personelinin yaptığı fedakârca çalışmaları kamuoyunun bilgisine sunamaması. Siyasi müdahaleler nedeniyle OGM üst yönetimi hatalar yapıyor, Halkla ilişkileri yönetemiyor… Sonuçta canları pahasına fedakârca çalışan OGM personelinin kanını, terini, gözyaşını kimse görmüyor.

ABD’de bir orman yangınında ölen 10 orman yangın personelinin hayatını anlatan 2017 yapımı KORKUSUZLAR isimli bir film var… Defalarca izledim. Müthiş bir film. Gerçek bir olaydan uyarlanmış.. Bizde de orman yangınlarıyla mücadele ederken, yangın işçisinden bölge müdürüne kadar her unvandan pek çok ormancı şehit oldu… Onların mücadelesini; filme çekmek isteyen yönetmen, romanını yazacak romancı, şiirini yazacak şair, bestesini yapacak besteci neden çıkmaz?

Bakanlık, Orman Genel Müdürlüğü ve Ormancıların mensup olduğu STK’lar neden bu konularda yarışmalar açmaz. Onların mücadelesini anlatan filmler çekilmesine, romanlar yazılmasına, besteler yapılmasına öncülük etmezler. Ve bizler; Onların mücadelesini alkışlamak yerine, cahili olduğumuz konuda ahkam keseriz..

Bu vesile ile ülkemin ormanlarını korumak için şehit olan KORKUSUZLAR’ı rahmetle anıyor, mücadeleyi korkusuzca sürdürenleri alkışlıyorum…

 

[i] Kahramanmaraş’ta düşen uçağın, Türkiye’de bu güne kadar kullanılan su taşıma kapasitesi en yüksek (10 ton) uçaklardan olup manevra kabiliyeti çok düşük olduğu ifade edilmektedir

[ii] Geçmişte Orman Kanununda orman köylülerine orman yangını konusunda mükellefiyet getiren hükümler vardı Bu mükellefiyet kaldırıldı. Eğer, orman yangınlarına daha fazla insan ile müdahale edilme imkânı araştırılıyorsa, burada gönüllülükten ziyade, ormanı daha iyi tanıyan ve bilen orman köylüsünden yararlanmak daha doğru yaklaşımdır. 

Yazar
Fazlı KÖKSAL

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen