Türkiye’nin S 400 Resti

 

Nihayet beklenen oldu, Başkan Biden’ın 24 Nisan Ermeni soykırım açıklamalarından sonra adeta pamuk ipliğine bağlı hale gelen ABD-Türkiye ilişkileri kopma noktasına gelmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan tam bir kararlılık gösterisi içerisinde hem de Newyork’tan ABD’ye S 400 restini çekmiş, sadece rest çekmekle de kalmamış, bir anlamda ABD’ye kendi evinde ama Türkevi’nde ABD’ye doğrudan meydan okumuştur. ABD’nin en pahalı Manhattan yarımadasında, Doğu nehrine bakan, BM yerleşkesinin karşısında 20 dönümlük arsası Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil tarafından 3 milyon dolara satın alınan, dört yılda bitirilen 36 katlı Türkevi’nden ABD’nin yapmış olduğu yanlışlıkları bir bir açıklamıştır. Aslında Newyork’tan yükselen bu ses Türk toplumunun ortak ahlakî vicdanının da bir göstergesi olmuştur.  Kuşkusuz bu sadece bir düşüncenin belirtisi değil, proaktif bir aksiyonun yalın bir meydan okumasıdır. Görünen odur ki, S 400 kararı bir hükümet politikasının yanı sıra bir devlet politikası olarak tüm ülkece benimsenmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için gittiği ABD’de, CBS televizyonundan bütün dünyaya Türkiye’nin kararlı dik duruşunu göstermiştir. “Rusya’dan yeni S 400 sistemi alacak mısınız?” sorusuna Cumhurbaşkanı “Ne demek? Tabii ki evet. Kimse bizim hangi ülkeden ne alacağımıza müdahale edemez” demiş, çevirmen bile büyük bir şaşkınlıkla “Of course evet” demek zorunda kalmıştır. (1)  

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sergilemiş olduğu bu söylem biçimiyle, 2021 NATO Liderler Zirvesi esnasında 14 Haziran 2021 tarihinde Biden-Erdoğan görüşmesinde ABD ile mutabakat içerisinde olduğunu açıklayan Türkiye’nin bu akil duruşu kimi çevrelerde şaşkınlık yaratılmasına da neden olmuştur.  Röportajda ABD ile yaşanan S 400 krizini gündeme taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bağımsız bir ülkeye özgü duruşu ile “Bundan sonraki dönemde kimse bizim hangi ülkeden ne alacağımıza müdahale edemez. Bunun kararını verecek olan biziz” demesi hegomonik güce karşı duruşun da bir simgesi olmuştur. Son derece hazırlıklı bir ABD gezisi planlamış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Daha Adil Bir Dünya Mümkün (A Fairer World is Possible)” kitabıyla da BM’nin yeniden yapılanmasına dair önerilerini dünyaya ifade etmiştir. Erdoğan,‘Dünya beşten büyüktür’ betimlemesiyle İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri, daha doğrusu veto yetkisiyle güçlendirilmiş beş ülkeden oluşan Güvenlik Konseyi’nin daimî üye sayısının 5 yerine 20’ye yükseltilmesi, Genel Kurul’un yetkilerinin artırılması ve Güvenlik Konseyi’nin tek belirleyici olmayan bir yapıyı da önermiştir.

ABD’nin açıkça istemiş olduğu Türkiye’nin S 400 aktivasyonunda vazgeçmesi, 2,5 Milyar Dolarını toprağa gömmesidir. Bu durumda açıkça sormak gerekmez mi? Hava savunma zafiyetinizin olduğu bir zeminde sınırın 500 km ötesinde uçan uçakları takip edebilen, onların niyet ve maksadını okuyabilen, hatta onları 250 km’den düşürebilme yetisiyle donanımlı bir silah sistemine hem de savunma amaçlı zemine sahip olmuşsunuz, ABD baskı yaptı, korkuttu diye bu silah sistemini kullanmaktan kolaylıkla vaz geçebilir misiniz? Hiç böyle bir şey olabilir mi? Bir kere söyleyelim, Türkiye’nin sahip olduğu bu olanak ve yeteneği büyük harflerle ifade edelim, TÜRKİYE CUMHURİYETİ S 400’LER SAYESİNDE LİG ATLAMIŞTIR, BÖLGESEL GÜÇ OLARAK, SÜPER LİGE ÇIKMIŞTIR. S 400’ler Türkiye’yi jeopolitik bakımdan büyütmüştür. En son söyleyeceğimizi en başta söyleyelim.  Yaptırımlar ne kadar ağırlaşırsa ağırlaşsın her ne pahasına olursa olsun Türkiye S 400’leri aktive etmeli ve de bunu dosta düşmana göstermesini bilmelidir. Etmezseniz n’olur? Onu da söyleyelim. Etmediğiniz takdirde insan bunu düşünmek bile istemiyor, bırakalım, kısa, orta ve uzun vadeli açılımları, bu coğrafyada kalıcılığınız bile tartışmalı hale gelir, gelir haberiniz olsun. Kuşkusuz bu arada söyleyelim, Millî Savunma Bakanlığı, tamamen politik kaygılar nedeniyle konu hakkında açıklama yapmayınca doğal olarak farklı görüşler sahayı doldurmaktadır. Oysa hava savunma sistemlerinin çalışma, vardiya ve hazırlık durumları farklı bir bilgi birikimini gerektirmektedir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin 1,4 milyar dolar ödenilmiş olunmasına karşın, Türkiye’ye hala F-35’lerin teslim edilmemesini de eleştirmiştir. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın uluslararası basın önünde söylediği “Türkiye bize bu parayı verdi, neden onlara F-35’leri vermiyoruz?” sözlerini anımsatmıştır. Ayrıca NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’ün konuyla ilgili açıklamasına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan Stoltenberg’ün “Biz ortaklarımızın kimden, nereden, ne kadar, herhangi bir sistem aldığına müdahale edemeyiz” dediğini de vurgulamıştır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali’den bu yana ABD’nin ayıplarını kapatan stratejik ortağı Türkiye’nin ABD’ye yapmış olduğu dolaylı katkıyı Afganistan ve Afgan mülteciler konusuyla da göstermiş ve şu şekilde özetlemiştir. “ABD, Afgan mülteciler konusunda daha fazlasını yapmalı” vurgusu ile Türkiye’de kayıt dışı 300 binden fazla Afgan göçmen olduğunu ifade ettikten sonra, “Ülkemizin hala Afgan mültecileri almaya gücü yetmez” diye konuşmuştur. Erdoğan, “Mülteci ambarı olmak istemiyoruz, yapabileceğimizi fazlasıyla yaptık” ifadelerini kullanmıştır. 

Türkiye yaklaşık 70 yıldır NATO zemininde oyunu kuralına göre oynamış, NATO envanterine göre istemlerinde meşruiyet zemininden hiçbir zaman ayrılmamıştır. Türkiye bir yandan orta ve yüksek irtifa hava savunma zafiyetini tüm NATO zirvelerinde ve hemen her seviyedeki toplantılarında açıkça ifade ederken, Türkiye’nin tüm komşuları tarafından bilinen bu duyarlılığı istismara açık hale getirilmiştir. Şu gerçeği unutmayalım ki İran ve Suriye dahil tüm komşularımızda bu tür füzesavar hava savunma sistemi bulunmaktadır. Bıçak kemiğe dayanınca Türkiye Cumhuriyeti kendi bekasında meydana gelen bu zafiyeti giderme yoluna gitmiştir. Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde eski nesil, çakar almaz “Patriot alımı” konusunda Washington ile uzlaşma sağlanamaması üzerine Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almaya karar vermiştir. Daha doğru bir ifadeyle Türkiye’nin doğrudan bekasını ilgilendiren bu karar akşamdan sabaha alınmış bir karar değildir. Ulusal savunma konseptinin Ömür Devri Sistemi (Life Cycle System)kapsamında “Kavrama Dayalı İhtiyaçlar Sistematiği” nin bir gereği olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin gereksinimi olan hava savunma sistemi satın alınmıştır. Sistemin milli ve yerli olması genel bir ilke olmakla birlikte ‘Ömür Devri Sistemi’nde “ihtiyaç ortaya konulur, adı konulmaz” prensibi uygulanmıştır. Ömür Devri Sisteminde tanımlanan silah, araç ve gereçler devreye alınırken, hizmette kalma ömürlerini tamamlayan donanımlar devreden çıkarlar. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik Lojistik sistem bir “Ömür Devri Çarkı” biçiminde devam eder. 

Şimdi gelelim S 400 hava savunma sisteminin alınma öyküsüne. Aslında NATO ilkelerine tam bağlı olan Türkiye bu silah sistemi alımında düşünce iklimini Yunan-Rum ortaklığından kopya çekerek edinmiştir. Bu düşünce iklimi Yunan-Rum ortaklığı tarafından geliştirilmiştir. Gerek Yunanistan’ın gerekse GKRK’nin Türkiye’den NATO silah ve araç platformlarıyla yapılacak olası füze saldırılarına karşı RF’nin füzesavar hava savunma sistemiyle karşılık verilmesi stratejisine dayanmaktadır. Daha önceden Yunanistan tarafından RF’dan S serisi hava savunma sistemini satın alınması, Güney Kıbrıs Rum Kesiminin de aynı silah sistemini edinmesiyle başlamış bir olgudur. Bu kapsamda Rusya ile Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında 1996 yılında’da S 300 alımı için bir antlaşma imzalanmıştır. Güney Kıbrıs’a yerleştirilmek için alınan ‘S-300PMU-1’ hava savunma sistemi, ortaya çıkan Yunan/Rum-Türk gerginliği ve İngiliz-ABD baskısı sonucu Girit Adası’na yerleştirilip Yunanistan Hava Kuvvetlerinin envanterine ve kullanımına girmiştir. ABD’nin baskısıyla NATO mahfillerinde Yunanistan’ın S 300 endişe ve kaygıları hiçbir şekilde dile getirilmemiştir. 

NATO sistemleri ile uyumlu olmadığı ve Rusya’nın S 400’ler üzerinden NATO uçaklarıyla ilgili önemli bilgileri elde edilebileceği endişeleri ile Batılı müttefiklerinin itirazlarına karşın, Türkiye 2,5 milyar dolara S 400’leri satın almıştır. Bir kere daha söylemekte yarar var, S 400’ler Patriotlarla ya da kendi emsalleri ile karşılaştırıldığında en iyi hava savunma sistemidir. Sistemler içerisinde teknik, olanak ve yetenekler açısından Patriotlar dördüncü sırada yer almaktadır. Birçok çekici teknik özelliği olan S 400’lerin Patriotlara göre açık ara öndedir. Sistemin sorun olmasının nedeni Rus olması, ABD savunma sanayiinin ürünü olmamasıdır. S 400’ler nedeniyle yaptırım kararı alan Washington, Türkiye’yi sadece F-35 savaş uçakları programından çıkartmakla kalmamış aynı zamanda Türkiye Savunma Sanayi Başkanlığı’na ABD’den ihracatı da yasaklamıştır. Bu ikinci durum Türkiye’de pek fazla tartışılmamaktadır.  

Bütün bunlardan sonra demem odur ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin hava savunma sistemine ihtiyacı yadsınamaz bir gerçektir. S 400 füzesavar hava savunma sistemi bitmiş, aktivasyona hazır Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girmiş kalıcı bir silah sistemidir.  ABD tarafından Türkiye’ye uygulanan yaptırımlar ne kadar ağırlaşırsa ağırlaşsın, her ne pahasına olursa olsun Türkiye S 400’leri aktive etmeli ve de bunu dosta düşmana göstermesini bilmelidir. Ayrıca geleceğe yönelik yerli ve milli sisteme bağlılık çerçevesinde Türkiye ile Rusya ikinci S 400 anlaşmasını bu sene içinde imzalanmalıdır. Soçi’de bu konunun da görüşülebileceği değerlendirilmektedir. 

İkinci yadsınamayan bir gerçek de Donald Trump ile birlikte ABD-Türkiye arasında liderden lidere özel diplomasinin sona erdiği bu dönemde kapalı kapılar arkasında Türkiye’nin örselenmesi projesinin Biden yönetimi tarafından açıkça ortaya konulduğunun bilinmesidir. Türkiye bu durumda Yunanistan’ın Girit modelini uygulamalıdır. Türkiye’de Girit sistemine benzer bir sistem ile Türkiye de S 400 füzesavar hava savunma sistemini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) yerleştirmelidir. Şunu da unutmamak gerekir ki devletler arasında kapalı kapılar arkasındaki ilişkiler de dostluklar da sabır isteyen uzun ince bir iştir, sevgili okurlar.

Dipnotlar

(1) SonDakika.com, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ABD basınına S-400 açıklaması: Kimse bizim hangi ülkeden ne alacağımıza müdahale edemez. ; https://www.sondakika.com/ekonomi/haber-cumhurbaskani-erdogan-dan-s400-aciklamasi-14419829/Erişim Tarihi 26.07.2021/

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen