Ebu’l‐Hasan Harâkânî Ve Bir Dervişin Hikâyesi

 

Mesnevî‐i Şerîf’teki bir kıssanın ilhâmıyla

Gönüller sultanı Ebul Hasan Harâkânî

Aşk ve tevhid nûruyla müzeyyen kılmış cânı

Bir derviş var imiş hazretin aşkına yanan

Pîrin sevdasına yola çıkmış Horasan’dan

Nice müşkülleri o derviş aşarak gelmiş

Hazreti görmeyi mübarek bir maksat bilmiş

Hep riyâzetle yürümüş upuzun yolları

Tâkâti kesilmiş, bir yana düşmüş kolları

Muhabbet gâlip gelmiş de hazrete yürümüş

Bu niyetle onun gönlünü sevinç bürümüş

Harâkânî’yi görmek imiş onun murâdı

Bu niyet ile meşgûl imiş dervişin yâdı

Şehirler ve nehirler geçerek gelmiş Kars’a

Unutmuş yolda çektiği çileden ne varsa

Sanki nehir imiş derviş deryâya kavuşmuş

Bir Mecnûn gûyâ çöllerde Leylâ’ya kavuşmuş

Varınca hemen o sormuş evini hazretin

Tatmak dilemiş meyvesini bunca gayretin

Derviş, saadethâneden bulunca bir nişan

Revân olmuş Harâkânî’nin evine hemân

Edeple varmış o Hazret-i pîrin evine

Bu sefer de tâkâti bitmiş sevinçten yine

Kapıda durup edeple çekilmiş kenâra

Boyun büküp derviş muntazır durmuş o yâra

Bir müddet geçip de evin kapısı açılmış

Dervişin gönlüne vuslat neşesi saçılmış

Hazretin hanımı dervişi görmüş de öyle

Demiş ki, “Kimsin ve niçin geldin hemen söyle”

Derviş o mübârek pîri görmeyi dilemiş

Sebeb‐i ziyâretini gönülden söylemiş

Firak derdiyle âh edip nasıl da inlemiş

Kadın ise boş nazarla dervişi dinlemiş

Sözü bitince sükût etmiş sevdâlı derviş

Harâkânî’yi bir kerecik görmek dilemiş

Bir kahkaha atmış kadın dervişin sözüne

Bir tuhaf nazar kılmış o garibin yüzüne

Kadın, hazret için olmadık laflar savurmuş

Edep defterini hemen utanmazca dürmüş

Derviş duyduklarına asla inanamamış

Kadın o çirkin sözlere doyup kanamamış

Neler neler demiş o mübarek aziz için

Kahırla o garip derviş sanki yolmuş saçın

Demiş “Yeter kötü sözlerin kifayet etti”

Derviş, maskaralıktan Hakk’a şikâyet etti

“Öyle bir azizin bu kadınla işi nedir

Nedir Ya Rabbi lutfet bunda hikmetin nedir”

“O pîr bir deryâdır ki nehirler ona hasret

Eşiğine yüz sürmek kullara büyük devlet”

“Ya Rab, bunca hakaret o azize revâ mı

Hazretin lâyıkı bunun dilinden ezâ mı”

Şüpheye düşmüş o derviş bunları diyerek

Yürümüş evden sanki içi içini yiyerek

O zaman uzaktan görmüş ki gelmekte biri

Kaplamış nûru o gelen kişinin her yeri

Bakmış derviş heybetli arslan üzerinde

Elinde bir yılanla o kimse görünmede

Anlamış o derviş ki gelen Harâkânî’dir

Gönüllerin sultanı ilim ve aşk kânıdır

Heybetinden düşüp yere öpmüş eteğinden

Hazret anlamış hâli onun gözbebeğinden

Mübârek dilinden dökülünce onun sözü

Velâyet nûruyla dolmuş o dervişin özü

“Hakk’ın bunca nimeti ki sabırdandır bize

Kalma sen ondan duyduğun bunca hakir söze”

“Biz ona göstermeseydik böylece tahammül

Bahçemizde gezinmezdi aşk ile bülbül”

“Sabır ve tahammül iledir bunca kerâmet

Hakk’a o sözlerden bir zerre etmem şikâyet”

“Haydi sil şimdi gönülden şüpheyi ey derviş

Bunca yolu geldiysen aşk ve irfana yetiş”

Derviş türlü niyâzlarla özür beyân etmiş

Gönülde büyüyen derin elemleri gitmiş

Aşkına yandığı o hazrete vâsıl olmuş

Gam denizinde yüzmüş de cânânını bulmuş

*

Ey dertlere dermân Ebu’l‐Hasan Harâkânî

Ey canlara cânân Ebu’l‐Hasan Harâkânî

Bunca sözünü katında hoş gör hakirin

Himmetini diriğ etme üstünden fakirin

Şubat 2021, Dörtdivan

Yazar
Yasin ŞEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen