Niçin 29 Ekim 1923?

Ölüm fermanı Mondros’tan (30 Ekim 1918) bir gün önce; diriliş fermanı Cumhuriyete(29 Ekim 1923), silinmenin(30 Ekim) tarihinden silkinmenin (29 Ekim) şuuruna yükselmektir. Çünkü: “GÜN OLUR ASRA BEDEL[1]

Araştırmacı yazar Taylan Sorgun’unun yakın tarihimize ışık tutan değerli eserlerinden biri de; “MÜTAREKE DÖNEMİ VE BEKİRAĞA BÖLÜĞÜ*” isimli araştırmasıdır. Bu eserinde Atatürk tarafından Cumhuriyet bayramı için niçin 29. Ekim tarihi seçilmiştir? Fahrettin Altay Paşa’nın hatıralarından ve görüşmelerinden yola çıkarak bunun muhteşem sebebini bizlerle paylaşır: “Anadolu’daki “Büyük İhtilâl Hareketi” “Kaderi kabullenmeyen, ona istediği biçimi veren, ama yine de kaderin de içinde olduğu esatiri bir kuvvete sahip olan sarışın kurda benzeyen Paşa’nın da kaderi” olarak ortaya çıktı… Yanında “Mefkûreye inanmış” insanlar vardı… Millî Mücadele’nin komutanlarının 15’i Albay, 8’i Paşa rütbesindeydi…

İtilâf Devletleri’nin orduları ile savaşmak, Saray’ın çıkarttırdığı idâm fetvalarına karşı durmak bir tarafa, 3 Haziran 1919’dan 1921 yılı sonlarına kadar tam 17 iç isyanla boğuşuldu… Ve beş yıl süren bir müthiş mücadelenin sonunda Cumhuriyet’e kadar gelindi.
Büyük İhtilâl devam ediyordu… 1925 yılının Ekim ayında Mustafa Kemal Paşa cephelerden tanıdığı Millî Mücadele’nin Süvari Kolordusu Komutanı sonra Cumhuriyet’in cephe de rütbe alan Paşasını Çankaya’ya davet etti. On bir günlük bir misafirlik yaşandı… 

Cumhuriyet’in bütün isimleri Çankaya’da Mustafa Kemal Paşa’nın yanında oluyorlardı… 

İşte yine öyle gecelerden birisinde Fahrettin Altay Paşa’nın “hiç bitmeyen meraklarından birisi” de “Bu tarihi tesadüf acaba nereden doğdu?” sorusuydu…

Sıra gelecekti. Mustafa Kemal Paşa daha Adana’dan ayrılmadan önce sağlam kalabilmiş kuvvetlerini Ankara civarına intikâl ettirmeye çalışmış, sonra 20. Kolordu’nun Ankara’ya naklini gergef dokur gibi dokumuştu. İstanbul’dan Anadolu’ya geçmeden önce Harbiye Nezareti ile son temaslarından birisi Ali Fuat Paşa’nın 20. Kolordusu’nun Ankara’ya tam naklini temin için oldu… Ekim 1923’de İstanbul’da bazı hâdiseler yaşandı. İstanbul’un yine Payitaht kalması üzerinde münakaşalar başladı. Fakat, Mustafa Kemal Paşa Ankara’yı 20. Kolordu’nun oraya intikalini temin ederken seçmişti bile, nihayet 13 Ekim 1923 günü İsmet Paşa’nın teklifi ile TBMM, “Türkiye Devleti’nin makkarı idaresi Ankara şehridir.” şeklindeki kanun maddesini kabul etti. İstanbul’da yine bazı hâdiseler yaşanıyordu. 

Mustafa Kemal Paşa birden kararını verdi, 28 Ekim 1923 günü gecesi Çankaya’ya davet ettiği arkadaşlarına ertesi günü Cumhuriyet’in ilân edileceğini söyledi, Kanun layihasını İsmet Paşa ile başbaşa hazırladı… Sonra mesele Fırka Grubu’nda müzakere edilerek Meclis’e indirildi ve 29 Ekim’i 30 Ekim’e bağlayan gece saat 8.45’de Cumhuriyet ilân edildi… 

Arkasından Mustafa Kemal Paşa, Reisicumhur seçildi. İşte tam iki yıl sonra Fahrettin Altay Paşa Çankaya’daki on bir günlük misafirliğinin bir gecesinde kafasındaki soruyu ortaya koymadan edemedi. Mustafa Kemal Paşa’nın yemek masası dağılmıştı, sordu. “Paşam benim dikkati nazarımı bir şey celbetmiştir. Hep düşündüm 30 Ekim 1918 günü Mütareke (Mondros) ilân edildi. Adana’daki karargâhınızdan Payitahta verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum. Şimdi aradan zaman geçti. Cumhuriyetimizin ilânının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel beş gün sonra da olabilirdi.” 

Mustafa Kemal Paşa bir an durup Fahrettin Altay Paşa’ya bakmıştır. Sonra elini masanın üzerine vurarak: “- Deyiniz ki bu da tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…”


“- Ama bundan hiç söz etmediniz” 

“- Övünmek olur, övünmek, benimle beraber mefkûreye  inananların, milletin, ordumuzun hakkıdır.” 

Mustafa Kemal Paşa övünmeyi sevmezdi… Sözlerini burada kesmiştir…” [2](s.289-291)

Türk milleti nice savaşlardan sonra dört yıllık bir ölüm kalım mücadelesi vermişti. Ölüm fermanı Mondros’tu. Diriliş destanı ise “Cumhuriyet”. Türk’ün matem günlerinden biri hıçkıran, ağlayan 30 Ekim gününe karşı; Türk milleti ve Ordusu  29 Ekim’de adeta  “zamanın çarkını durduruyor” ve bu tarihi  “bayram’a” dönüştürüyordu.

 Dipnotlar

[1] Cengiz Aytmatov

[2] Taylan Sorgun, Bekir Ağa Bölüğü ve Mütareke Dönemi, Kum Saati Yayınları, 2003.

Yazar
Hilmi ÖZDEN

Prof.Dr. Hilmi Özden, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyesidir. Aynı üniversite Türk Dünyası Araştırmaları Merkezi Kurucu Müdürü de olan Özden, Türk kültürü ve medeniyet çalışma... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen