ABD ile Ermenistan Arasında Nükleer İşbirliği Anlaşması ve Düşündürdükleri

Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkenti Whashington’da konuk eden Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ ın, enerji güvenliği sektöründeki işbirliklerini artırmak ve iki ulus arasındaki ekonomik ve diplomatik ilişkilerin daha da güçlendirilmesinin hedeflendiği görüşmesi, liderler tarafından Stratejik Sivil Nükleer İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı’nın (MOU) imzalanması ile sonuçlandı. Bu anlaşma akıllarda bir takım soru işareti ve beklentiye sebep oldu. Bu soru işaretleri arasında belki de en önemli olanı Ermenistan’ın Türkiye sınırına 16 km uzaklıkta yer alan Metsamor şehrinde bulunan Metsamor Nükleer Santrali’ nin geleceğinin ne olacağıdır. Çünkü Ermenistan’ın, Batı Asya Transkafkasya bölgesinde bulunması ve öncelikle Türkiye-Azerbaycan; daha sonra ise Rusya, Gürcistan, İran ve Orta Asya ülkeleri ve bölge coğrafyası açısından büyük bir sorun teşkil etmektedir. 

Metsamor Nükleer Santrali 

Ermenistan’ın Türkiye sınırına 16 km uzaklıkta yer alan Metsamor şehrinde bulunan nükleer santralde biri işlevsel olmak üzere 2 adet 408 MW güce sahip VVER-440/230 tipi reaktör bulunmaktadır. Ermenistan’ın başkenti Erivan’a 32 km, Kars’a 100 km, Iğdır’a ise 30 km uzaklıktadır.  

Santralin ilk reaktörü 1976, ikincisi ise 1980 yılında hizmete girmiştir. 

Santralin planlarının gündeme ilk olarak geldiği 1960’larda hem Sovyet bilim dünyasında hem de Ermenistan içerisindeki çevreler, santralin Ağrı Dağı fay hattı üzerinde bulunduğu gerçeği ve bölgedeki yeraltı sularına radyasyon sızdırması, böylece Ermenistan’ın ana su şebekesini kirletme potansiyeline sahip olması dolayısıyla santralin inşasına karşı çıkmıştır. 

1988 Spitak depreminin merkezi, santralin 100 km uzağında yer almıştır. 1989 yılında “sismik güvenlik açığı” gerekçesiyle santral kapatılmıştır. Hatta birinci reaktörün içindeki uranyum korumasız olarak reaktörün içinde bırakılmıştır. O dönemde Ermenistan’ın önde gelen aydınları ve çevre gönüllüleri, Metsamor Nükleer Santrali’nin gerek insan sağlığı gerekse doğal çevre açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu dile getirmelerine rağmen hiçbir güvenlik önlemi alınmadan 1994 yılında Rusya’yla yapılan anlaşma çerçevesinde Metsamor-2, ekonomik gerekçelerle yeniden faaliyete geçirilmiştir.

2005 yılında planlanmış ömrünü tamamlayan santralin 2016’ya kadar faaliyetini sürdürmesi planlanmıştır. 

Taşıdığı tüm risklere rağmen 2015 yılında Rusya’yla imzalanan bir anlaşma çerçevesinde bakımının yapılması planlanan santralin kullanım süresinin 11 yıl daha uzatılacağı açıklanmıştır. Rusya ile Ermenistan arasında Metsamor’la ilgili yapılan anlaşmaya göre, Rus şirketi “Rosatom”, nükleer santralin genel tamir ve ekipman değişiminden sorumlu olacaktır. Aynı zamanda bakım ve personel yetiştirme işlerini de yürütecektir. Dolayısıyla Ermenistan ile Metsamor konusunda yapılan işbirliği, Rusya’ya ekonomik gelir sağlamakta ve Erivan’ın Moskova’ya olan bağımlılığını artırmaktadır. Santralin Ermenistan’ın ihtiyaç duyduğu enerjinin %40’ını karşıladığı düşünüldüğünde, Rusya’nın Ermenistan üzerinde sadece Metsamor üzerinden kuracağı nüfuz daha net anlaşılabilir. Konu ile ilgili olarak 28/07/2021 tarihinde Doç.Dr. Esma Özdaşlı ile yapılan “Ermenistan’dan Gelen Büyük Tehdit: Metsamor Nükleer Santrali” röportaj detaylı bilgileri vermektedir. 

2016 yılında, Ermenistan’ın %40 oranında enerji ihtiyacını karşıladığı için santralin 2026 yılına kadar kullanımına karar verilmiştir.

2018 de Ermenistan, santralin işlevsel ömrünün 2040’a kadar uzatılması için çalışmaların yapılacağını duyurmuştur. 

2020’de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) , santralin uzun süreli kullanım için güvenlik incelemesini (SALTO) tamamlamıştır. 

2021 yılında Rosatom liderliğinde santral 141 günlüğüne kapatılarak santralin işlevsel ömrünün uzatılması için çalışmalar gerçekleştirmiştir. 

Tüm bu gelişmeler yine de santralin alanda uzman birçok uluslararası kuruluş tarafından dünyadaki en tehlikeli ve güvenlik unsurlarından yoksun nükleer santral olarak gösterilmesi gerçeğini akıllardan çıkaramamıştır. 40.000’i aşkın kişinin ölmesine ve binlercesinin de engelli kalmasına neden olan Çernobil ile aynı teknolojiye sahip Metsamor’un akıbeti en önemli merak konusu olarak uzun vadede akıllarda kalacağı aşikârdır. 

2015 yılında Metsamor ile ilgili imzalanan Rusya-Ermenistan Antlaşması Rusya’nın Ermenistan üzerinde kuracağı ekonomik nüfuzu arttırmıştır. Ancak ABD ile 2 Mayıs 2022 tarihinde imzalanan Stratejik Sivil Nükleer İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı’nın (MOU) Rusya nüfuzunu ciddi anlamda etkileyebilecek düzeyde olduğu ihtimal dâhilindedir. 

Bir diğer ihtimal ve soru işareti de ABD açısından Rus enerji nüfuzunu etkileme durumunun bu ve benzeri antlaşma ve işbirlikleri ile zarara uğratma ihtimalidir.  

ABD’nin Rusya enerji nüfuzunu bölgede zarara uğratması mümkün mü? 

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ile beraber Rusya ile ciddi enerji antlaşmaları ve işbirlikleri yapmış olan Avrupa Birliği’nin (AB) bu duruma tepki göstererek Rusya’ya uzak bir tutum sergilemesini beraberinde getirmiştir. Bunun üzerine 2 Mayıs tarihli anlaşma da göstermektedir ki ABD ve AB ortak tutumu Rusya tarafını ciddi ekonomik zararlara uğratmaya devam edeceğini göstermektedir. Bölge ülkeleri açısından tüm bu gelişmeler doğrudan ve dolaylı olarak uzun vadede ülke politikalarını etkilemeye devam edecektir. Kuruluşundan beri Rusya bağımlısı bir devlet olan Ermenistan’ın ABD ve AB yakınlaşması Rusya açısından olumsuz gelişmelerden birini daha beraberinde getirir vaziyettedir. 

Fırat KÖSE 

Yazar
Fırat KÖSE

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen