Ömer Seyfettin ve Mefkûre

 

GPT-4 open AI algoritmasına, TDK 2016 yılında yayınlanan, Nazım Hikmet Polat’ın hazırladığı Ömer Seyfettin’in Bütün Eserleri – Fıkralar, Makaleler, Mektuplar ve Çevireler – kitabını okuyup, Ömer Seyfettin’e mefkûre nedir diye bir soru sorduğumu varsaysam aşağı yukarı şimdi okuyacağınız egüncemde ki şekilde yanıtlayabilirdi. Alıntıların başında kitabın sayfa numarası, yazıldığı tarih ve yayını ekleyeceğim, meraklısı arayıp kolayca bulsun diye.

Sayfa 593- Ekim 1918- Diken “ Bir vedaiye yazmak çok isterdim! Fakat bugün hava serin… Hayalimde ki kafiyeler buz gibi donmuş! Ama yine kendimi sıktım. Başladım;

Alamanlar, Alamanlar!

Tuttuğunu “hap” yapanlar

Şarkın size yaramadı

Ne armudu, ne ahladı

Varın gidin, güle güle

Arkanızdan lüle lüle

Gözyaşı döken var mı?

Varsa onlar…

Sakın “ var mı? Ya kafiye bulmadım zannetmeyiniz! Şahsiyat olmasın diye şiirimi yarım bırakıyorum.”

Sayfa 642-Aralık 1918-Tercümanı Hakikat “ En tabii mefkûreler hayatın hakikatine uyanlardır! Fikir cereyanlarıyla, büyük içtimalarıyla, ayinlerle bir mefkûre bütün bir millete telkin olunabilir. Fakat bir şe’niyete istinat etmiyorsa o cemiyetin felaketine sebep olur. İşte Almanya bize açıklı bir misal. Şe’niyet diye tercüme ettiğimiz realite, her göze görünmez bir hakikattir. “

Sayfa 718 – şubat 1919 – Tercumanı Hakikat “ Dünyada askeri kuvvet kadar çabuk fena bulan bir şey yoktur!…. son günlerde kayserin mağlup edilmez sanılan ordularını gördük… baki olan, ezeli olan ruhtur… fakat ruh, bütün fani kuvvetlerin membaı olan ebedi ruh insaniyetdir! İnsaniyet varlığı “ milliyet” şeklinde tezahür ettirir. İnsaniyet, yani milliyet hiçbir maddi tahakkümden müteessir olmaz. Çünkü ruhtur, çünkü ilahidir, çünkü manevidir… Cihan harbinin sarsıntıları bütün milletlerle beraber bizide uyandırdı. Artık Türklükten,  milliyetimizden başka itimad olunacak bir kuvvet bulunmadığını gördük.

Sayfa 1080 – ocak 1913 – Balkan harbi hatıraları “ Yunanlılara esir düştüm. Artık harp sayfasını kapamalı. Kaçamadım. Yirmi neferle esir düştüm. Bulunduğumuz tepeden efzonlar göründü. “ teslim olun” diye haykırdılar. Bizde ellerimizi kaldırdık. “teslim” diye bağırdık. Neferleri bağladılar, beni yüzbaşıya verdiler”

Sayfa 1041- temmuz 1913 – dördüncü mektup “ Türkiye’de kimse kimseyi anlamıyor. Şimdi avam edebiyatı yapmaya çalışan (…)   arkadaşları evvelce bizi hiç anlamamışlardı. Niçin? His ve fikir meselesi. Hissi ve akli mantığın birbirine hücumu… bütün kafalar hislerle, fikirlerin farkına varmıyor,  bir mesele karşısında hissimizle mi? Yoksa fikrimizle mi netice çıkarıyoruz, bundan kimsenin haberi yok.

Sayfa 454 – Mektep Çocuklarında Türklük Mefkûresi, Çocuk Dünyası Mecmuası Neşriyatı- şems matbaası İstanbul 1914 “ mefkûre… bu kelime daha yenidir. Eskiden Türkler gaflet uykusuna dalmışlardı. Mefkûreleri olmadığından bu manayı eda edecek bir kelimeleri de yoktu. Uyanırken bu kelimeyi de buldular. Bugün hala uyuyanlardan başka bu kelimeyi bilmeyen yoktur. Mefkure……. demek ki Türklerin iki türlü hayatları vardır.

  1. Şahsi… yani her Türk’ün ayrı ayrı hayatı
  2. Umumi… yani bütün Türklerin hep birlikte geçirdiği millet hayatı, Türklük…

İşte bu umumi hayati kuvvetlendirmek,  dünyadaki galiplerin üstüne çıkarmak,  ona yıkılmaz bir istikbal hazırlamak “Türklük mefkûresi” dir… bir milletin fetleri dağınık ve perişan kaldı mı mefkuresiz kaldı demektir. O milletin başına her türlü felaketler gelir…. Felaket ve mağlubiyet zamanlarında gaflet uykusuna dalmış millet birden uyanır. Bütün fertleri bir emel etrafında toplanırlar,  hepsinin kalbi heyecan ile çarpar. İşte bu umumi ve mukaddes heyecandan milli mefkûre doğar… cahil milletler toplanamaz. Birlik yapamaz. Mahvolur. Türkler de okuyup bilgi ve fen öğrenmezlerse milletlerini anlayıp terakki edemezler. Ve düşmanlarına esir olurlar. Onun için her Türk ilme,  fenne,  iktisada son derece ehemmiyet  vermelidir.”

Sayfa 468 – Yarınki Turan Devleti, Türk Yurdu Kitaphanesi yayını- kader matbası İstanbul 1914 “ bir insanın nasıl ruhu,  hissi ve vicdanı varsa milletlerin de içtimai ruhları, hisleri ve vicdanları vardır. Ve mefkûreler milletlerin bu vicdanlarından doğar. Asla birkaç kişinin eseri değildir. Her milletin kendi varlığını mukaddes bir hale içinde duyması ateşin bir idraktir ki buna mefkûre derler. Mefkûresi olmayan bir millet ölmüş demektir. Çünkü bu suretle fertler milletin varlığını duymuyor ve canını onun uğrunda fedaya hazır bulunmuyor demektir. Bir cemaatin mefkûresi, diğer cemaate göre şüphesiz taarruzidir. Tedafui bir mefkûre hatta tahayyül bile olunamaz. Bugün milletlerde ırk esası aramak “ elkimya” ile meşgul olmaktan ziyade gülünçtür. Millet; bir lisan konuşan, bir din,  bir terbiye,  bir maarifle birbirine merbut insanların mecmuudur. Bir milleti siyasi hudutlar asla ayıramaz”

Sayfa 563 – Kırım Mecmuası- Mayıs 1918 “ eskiden Türk milletini parçalayan iki kuvvet vardı. 

  1. Rus pençesi
  2. Milli gaflet

Birinci kuvvet artık kırıldı,  Fakat ikinci kuvvet hala duruyor. Bu kuvvete karşı uğraşmak,  bugün bütün milliyetini idrak etmiş Türkler için bir farzdır. Türk âlimleri, Türk edipleri, Türk şairleri,  Türk sanatkârları bu gaflet kuvvetine karşı birleşmeli,  onu öldürmeli. 

 

Kırmızılar sanal düşünce ağı  “yeni bir insan, yeni bir evren “medeniyet tasavvurunun kaynağı olan Türk kozmolojisinden,  gelecek uzgörüsüne – foresight; uzun vadeli strateji- bilimsel bağlantıları kuruyor sanal kurultayda. 

Kirmizilar.com sanal tamgası; Türk mefkûresi için gaflet kuvvetine karşı uğraşıyor, Ömer Seyfettin’in Mefkûresinin izini sürüyor.

Link- kırmızılar

https://www.youtube.com/watch?v=rZ-TpIBB-EA

 

 

Yazar
Cahit GÜNAYDIN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen