Avrupa Birliği ve Deniz Yetki Alanları

“Ege denizindeki sorun Türkiye ile Yunanistan arasındaki ihtilaf kadar eskidir. Bu örnekte, ortay hat Türk kıyılarına o kadar yakındır ki, deniz yetki alanının büyük bir kısmını Yunanistan’a ait olmasına yol açmaktadır. Bir ada devleti olan Kıbrıs’ın yakınlığını da gözönüne aldığımızda, Türkiye’nin deniz yetki alanı gerek ekonomik gerek jeo politik sorunlar yaratacak şekilde çok azalmaktadır”.

*****

Sinan ÜLGEN 

Avrupa Birliği’nin temel prensiplerinden biri egemenlik paylaşımıdır. AB kurumları üye ülkelerin AB’ye egemenlik devrini yaptıkları alanlarda sorumluluk ve yetki sahibidir. Örneğin dış ticaret politikası veya para politikası gibi. Dış ticaret politikasında üye ülkelerin yetkisi yoktur. AB adına politikayı Avrupa Komisyonu yürütmekte ve üçüncü ülkelerle müzakereyi de üye ülkeler adına Avrupa Komisyonu yapmaktadır. Keza para politikasında da Euro bölgesindeki ülkelerin yetkisi kalmamıştır. Para politikası Frankfurt’ta yerleşik Avrupa Merkez Bankası tarafından yürütülmektedir. Bununla bağlantılı bir diğer prensip de AB’nin kendi içinde yapmadığı bir yetki devri, başka bir deyişle üye ülkelerin AB kurumlarına açıkça devretmedikleri bir yetki alanı, AB’nin üçüncü ülkelerle ilişkileri açısından zemin oluşturamamaktadır.

Deniz yetki alanlarının paylaşımı halen üye ülkelerin egemenlik alanında bulunan bir konudur. Bu alanda AB’ye bir yetki devri yapılmamıştır. Deniz yetki alanlarının belirlenmesinden AB değil üye ülkeler sorumludur. Nitekim o nedenle örneğin Yunanistan ile İtalya kendi aralarında bir anlaşma yaparak deniz yetki alanlarını karşılıklı olarak belirlemişlerdir. Tersi olsaydı yani AB bu alandan sorumlu olsaydı, Atina ile Roma’nın kendi aralarında böyle bir anlaşmayı müzakere etmeleri söz konusu olmazdı. Avrupa Komisyonu bu sınırları belirler ve üye ülkelere tebliğ ederdi.

Bu temel hukuki zemin göz önüne alındığında, AB’nin Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarını belirleyen ve hukuki bağlayıcılığa sahip bir haritaya sahip olduğunu ileri sürmek doğru değildir.

O zaman Sevilla Haritası Nedir?

2007 yılında Sevilla Üniversitesinde görevli olan Juan Luis Suarez de Vivero adındaki bir akademisyen, “Atlas de la Europa Maritima  – Avrupa Denizler Atlası” adını taşıyan bir kitap yayınlamıştır. Bu kitapta ülkemizde Sevilla Haritası olarak tanınan haritaya da yer vermiştir. Ancak haritanın orijinalinde ülkemizi de ilgilendiren alanlara dikkatle bakıldığında, Ege ve Akdeniz’de deniz yetki alanlarını “varsayımsal ortay hat” yöntemi ile çizildiği ifade edilmektedir. Haritada bu bölge için kullanılan referans “hypothetical median line” olmuştur.

Şekil 1 Avrupa Denizler Atlası – Sevilla Haritasının Bulunduğu Orijinal Yayın

 

Sevilla Haritasi

 

Şekil 2 Orijinal “Sevilla” Haritası

Sevilla Haritasi

 

İspanyolca çıkan bu yayın sonrasında yazar aynı yıl bu kez İngilizce bir yayın daha çıkarmış ve orijinal eserindeki haritaları referans göstermiştir[1]. Üstelik bu kez bu haritanın altına şu şekilde bir yazım daha eklemiştir.

“The conflict in the Aegean is as old as the rivalry between Turkey and Greece itself. In this case, the equidistant line is so close to the Turkish coast that it leaves the majority of the sea’s jurisdictional waters in the hands of a neighbouring country (Greece). If we then include the proximity of an island-state such as Cyprus in the mix, we see that Turkey’s jurisdictional waters are excessively small, which poses both economic and geo-political problems”.

“Ege denizindeki sorun Türkiye ile Yunanistan arasındaki ihtilaf kadar eskidir. Bu örnekte, ortay hat Türk kıyılarına o kadar yakındır ki, deniz yetki alanının büyük bir kısmını Yunanistan’a ait olmasına yol açmaktadır. Bir ada devleti olan Kıbrıs’ın yakınlığını da gözönüne aldığımızda, Türkiye’nin deniz yetki alanı gerek ekonomik gerek jeopolitik sorunlar yaratacak şekilde çok azalmaktadır”.

Dolayısıyla haritayı hazırlayan Prof. Suarez orijinal haritasında hem bu coğrafyadaki deniz yetki alanlarının tartışmalı olduğunu kayda geçirmekte hem de ortay hat gibi geleneksel yöntemler uygulanacak olursa bunun sorunlara yol açacağını açıkça ifade etmektedir.

AB’nin Pozisyonu ve Türkiye’nin Tepkisi

Sonuçta AB müktesebatı oluşturacak şekilde AB hukukuna uygun biçimde kabul edilmiş bir “Sevilla” haritası bulunmamaktadır. Nitekim Hürriyet gazetesi Brüksel temsilcisi Güven Özalp tarafından Avrupa Komisyonuna yöneltilen bir soruya cevaben Komisyonun ilettiği yazım da bu tespiti teyid etmektedir. Komisyon yanıtında ““Kurumlar tarafından hazırlatılan harici raporlar AB’nin resmi belgeleri değildir ve AB için hukuki ve siyasi değerleri yoktur” demiştir[2]. Hürriyet gazetesi de bu yoruma istinaden haberinde “AB’den Yunanistan’a kötü haber: O harita geçersiz” başlığını kullanmıştır.

Buna karşılık AB’nin siyaseten kendi üyesi Yunanistan’ın deniz yetki alanlarına dair pozisyonunu desteklediği doğrudur. Nitekim ülkemiz ile yaşanan ihtilaflarda mütteadit defalar AB Konseyi, Yunanistan’ın pozisyonunu destekler nitelikte açıklamalarda bulunmuştur. Ayrıca Avrupa Komisyonu’nun balıkçılık politikasından sorumlu Genel Müdürlüğü gibi bazı idari birimlerinin de bu haritayı referans mahiyetinde kullandıkları da keza bir vakıadır. Ancak Komisyonu’nun yanıtında da belirttiği gibi “Sevilla” haritası üzerinden AB’nin hukuki tutumuna dair bir okuma yapmak mümkün değildir.

Bu noktada Türkiye’nin tepkisi ne olmalıdır?

Öncelikle AB’ye hak etmediği bir önem atfedilmemelidir. Dolayısıyla öncelikle kullanılan terminolojide dikkatli olunmalıdır. AB’nin “Sevilla” haritası demek, AB’nin deniz yetki alanlarının paylaşımında bir yetkiye sahip olduğunu kabullenmektir. Oysa ki yukarıda da izah edildiği üzere, AB böyle bir yetkiye sahip değildir. Hatta zaman zaman Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda da ifade edildiği üzere tam tersini dile getirmek gerekir. Yani AB’nin bu alanda yetki sahibi olmadığından dolayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu soruna taraf olamayacağını vurgulamak gerekir. Bir yandan AB’nin “Sevilla” haritası diyerek diğer yandan bu yetkisizlik argümanını ileri sürmek mümkün değildir.

Benzer şekilde, AB’nin “Sevilla” haritası ifadesi, muhatabımızın da AB olduğu görüşü ile eş anlamlıdır. Bu durumda da deniz yetki alanlarının paylaşımında AB’yi bir taraf olarak kabul etmiş oluyoruz. Oysa ki AB bu müzakerede bir taraf değildir. Müzakere Türkiye ile Yunanistan arasındadır. Nihayetinde Türkiye ile Yunanistan nasıl bir harita üzerinde uzlaşırlarsa, AB’nin de kabul edeceği harita o olacaktır.

[1] http://ocwus.us.es/geografia-humana/handbook-on-marine-policy-in-the-us-and-the-eu-an-approach-to-emerging-issues/handbook_web/6.htm/skinless_view ; http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:YS2Jz8Rh3k0J:ocwus.us.es/geografia-humana/handbook-on-marine-policy-in-the-us-and-the-eu-an-approach-to-emerging-issues/handbook_web/6.htm&hl=en&gl=tr&strip=1&vwsrc=0

[2] https://www.hurriyet.com.tr/dunya/abden-yunanistana-kotu-haber-o-harita-gecersiz-41591335

—————————————————-

Kaynak:

https://edam.org.tr/avrupa-birligi-ve-deniz-yetki-alanlari/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen