Biden yönetiminin yeni dış politika vizyonu ve S-400’ler meselesi

Dışişleri Bakan adayının yaklaşık beş saat süren bu oturumda yaptığı açıklamalarda kayda geçirdiği politikaların kuşkusuz Türkiye’ye dönük sonuçları, izdüşümleri var. Örneğin ittifak bağlarının güçlendirileceğini vurgulaması, NATO ittifakının ABD dış politikasında yeniden ağırlık kazanması anlamını taşıyor. NATO dayanışmasının güçlendirilmesi bu ittifakın en büyük müttefiklerinden biri olarak Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor. Ayrıca unutmayalım ki, Blinken bu perspektifi öncelikle Rusya tehdidinin çevrelenmesi bağlamında ortaya koyuyor.

*****

Sedat ERGİN

ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden’ın geçen çarşamba günü Kongre binasının önündeki ant içme töreninde yaptığı konuşma, Amerikan toplumuna verdiği uzlaşma, ulusal birlik mesajlarıyla örülüydü. Böyle bir konuşmadan bekleneceği gibi içe hitap eden bir metindi.

Dış dünyaya verdiği mesajlar çok küçük bir yer tuttu Biden’ın konuşmasında. Bu kısa bölümdeki ana vurgu da “ittifakların onarılması” temasıydı.

Şöyle dedi bu bölümde Biden: “İttifaklarımızı onarıp, dünya ile bağlarımızı yeniden kuracağız. Dünün değil, bugünün ve yarının sınamalarına karşılık vermek üzere… Ve yalnızca gücümüzün yarattığı örnek üzerinden değil, ama oluşturduğumuz örneğin gücü üzerinden önderlik edeceğiz. Barış, ilerleme ve güvenlik için güçlü ve güvenilir bir ortak olacağız.”

TRUMP’IN TAHRİBATINI ONARMAK

ABD’nin müttefiklerine ve aynı zamanda dahil olduğu çok taraflı kuruluşlardaki ülkelere giden bu mesaj, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde bu örgütlerde yaptığı tahribatın düzeltileceği, yarattığı belirsizliklerin giderileceği taahhüdünü içeriyor.

Trump, ABD’yi başta iklim değişikliği alanındaki uluslararası taahhütlerinden geri çeken,  Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkaran, NATO gibi ABD’nin başını çektiği bir uluslararası savunma örgütüne bile mesafeli duran politikalar izlemişti.

Yeni Başkan ise geçen dört yıl içinde bir kısmı kopan, bir kısmı gevşeyen, sorgulanan bu bağları yeniden kurma ve güçlendirme yönünde süratli adımlar atıyor.

Biden’ın geçen çarşamba günü Beyaz Saray’dan içeri girer girmez yaptığı ilk tasarruflar çerçevesinde ABD’yi Paris İklim Antlaşması’na geri döndüren ve ayrıca Dünya Sağlık Örgütü’ndeki (DSÖ) üyeliğini yeniden tesis eden kararları imzalaması bu açıdan yeteri kadar anlamlıydı.

KÜRESEL LİDERLİĞİ GÜÇLENDİRME HEDEFİ

Biden’ın bu kısa mesajı dışında, yeni yönetimin Amerika’nın dünyadaki rolüne bakışı ve dış politikadaki ana vizyonuna dönük perspektifleri görebilmek için Dışişleri Bakanı adayı Antony Blinken’ın geçen salı günü Senato Dış İlişkiler Komitesi’ndeki onay oturumunda yaptığı açıklamalara bakabiliriz.

Blinken’ın oturumun başında okuduğu kısa metin, ABD’nin küresel liderliğinin yeniden tesis edilmesine dönük kuvvetli bir mesaj taşıyor. Burada önce Blinken’ın karşısında bulduğu dünyayı nasıl tasvir ettiğine bakalım:

“Milliyetçiliğin yükseldiği, demokrasinin gerilediği, Çin, Rusya ve diğer otoriter devletlerle rekabetin büyüdüğü, istikrarlı ve açık bir uluslararası sisteme dönük tehditlerin yükseldiği ve özellikle siber âlemde olmak üzere hayatlarımızın her alanını yeniden şekillendiren bir teknolojik devrimin öne çıktığı bir dünya…”

Bu değişen tablo içinde bazı şeylerin “sabit kaldığını” ve “Amerikan liderliğinin önem taşımaya devam ettiğini” vurguluyor Blinken. Şu sözleri uluslararası sisteme bakışını göstermesi bakımından not edilebilir:

“Gerçek şu ki, dünya kendi kendini organize etmiyor. Biz dâhil olmadığımızda ve öncülük etmediğimizde, şu iki şeyden biri meydana geliyor. Ya başka bir ülke yerimizi almaya çalışıyor ama bu bizim çıkarlarımızı ve değerlerimizi ileri götüren bir şekilde olmuyor. Ya da kimse yerimizi almıyor ve kaos ortaya çıkıyor. Her ikisi de Amerikan halkının çıkarına değil.”

ÖNCE ÇİN TEHDİDİ

Blinken, ardından ABD’nin dünya karşısındaki önceliklerini sıralıyor.

Birinci sırada İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük sınama diye tarif ettiği COVID-19 krizinin aşılması yer alıyor.

İkinci sıraya Çin Halk Cumhuriyeti ile rekabeti yerleştiriyor.

Üçüncü sırada “varoluşsal bir tehdit” olarak nitelediği iklim değişikliği yer alıyor.

Dördüncü sırada “temel ittifakların yeniden canlandırılmasını” sayıyor Blinken ve bu ittifakların ABD’nin dünyadaki nüfuzu üzerinde “kuvvet çarpanı etkisi” yaptığını anlatıyor. “Birlikte olduğumuzda, Rusya, İran, Kuzey Kore’nin yarattıkları tehditlere karşılık vermek ve demokrasi ve insan haklarına sahip çıkmak bakımından çok daha güçlü bir konumda duruyoruz” diye konuşuyor.

Görüleceği gibi yeni yönetimin birincil tehdit algısı Rusya’dan önce Çin Halk Cumhuriyeti’ne dönüktür.

BLINKEN S-400 DOSYASINDA KATI

Blinken’ın geçmişte 2002-2008 yılları arasında Joe Biden’ın senatör olarak başkanlığını yaptığı Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin danışman ekibinin direktörlüğü görevini yürütmüş olması kuşkusuz ilginç bir nokta. Direktörü olduğu komitenin önüne yıllar sonra bu kez Dışişleri Bakanı adayı kimliğiyle onay almak için çıktı Blinken.

Dışişleri Bakan adayının yaklaşık beş saat süren bu oturumda yaptığı açıklamalarda kayda geçirdiği politikaların kuşkusuz Türkiye’ye dönük sonuçları, izdüşümleri var. Örneğin ittifak bağlarının güçlendirileceğini vurgulaması, NATO ittifakının ABD dış politikasında yeniden ağırlık kazanması anlamını taşıyor. NATO dayanışmasının güçlendirilmesi bu ittifakın en büyük müttefiklerinden biri olarak Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor. Ayrıca unutmayalım ki, Blinken bu perspektifi öncelikle Rusya tehdidinin çevrelenmesi bağlamında ortaya koyuyor.

Zaten oturumun soru-yanıt bölümüne geçildiğinde, Blinken, Türkiye’nin Rusya’dan S-400  hava savunma sistemlerini almasına dönük itirazını da önemli ölçüde NATO müttefikliği çerçevesinde gerekçelendiriyor. Blinken, bir soru üzerine şöyle konuşuyor:

“Stratejik, sözde stratejik bir ortağımızın Rusya gibi en büyük stratejik rakiplerimizden biri olan Rusya ile aynı çizgide olması düşüncesi kabul edilebilir değildir… Türkiye bir müttefiktir ve birçok yönden bir müttefik gibi davranmıyor. Bu, bizim açımızdan çok, çok önemli bir sınamadır. Bu konuya bakışımız çok net…”

Blinken, ayrıca uygulamaya konmuş olan yaptırımların etkisine bakılıp, başka yaptırımlara gerek olup olmayacağına buna göre karar verileceğini söylüyor. Yani yaptırımların ağırlaştırılabileceği kartını masaya koyuyor.

GÜVENİLİR ORTAKLIK VE YPG MESELESİ

Yakın bir zamanda ABD Dışişleri Bakanı koltuğuna oturması beklenen Blinken’ın bu çıkışı, yeni yönetimin yola koyulurken müttefiklerine verdiği bütün pozitif mesajlarla birlikte konu S-400 dosyası olduğunda, Türkiye karşısında oldukça katı bir pozisyon taşıdığını gösteriyor.

Bu yönüyle Biden yönetiminin Türkiye ile diyaloğu sıkıntılı bir başlangıç yapıyor. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Biden görevi devralırken yaptığı konuşmada ABD’nin yeni dönemde “güvenilir bir ortak” olacağını söylüyor.

Muhtemeldir ki, Türkiye de “güvenilir ortak” ABD’nin PKK’nın uzantısı YPG ile Suriye’de kurduğu ittifakı masaya getirerek, bunun ne ölçüde müttefiklikle bağdaştığını soracaktır.

———————————————-

Kaynak:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/biden-yonetiminin-yeni-dis-politika-vizyonu-ve-s-400ler-meselesi-41722204

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen