Moskova-Kiev Hattında Barışa Uzanan Yol: Tahıl Koridoru

Tüm bu bilgiler doğrultusunda, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yalnızca Karadeniz’deki askeri güvenlik ve güç dengeleri bakımından değil; küresel tedarik zincirindeki hasarın giderilerek gıda krizinin aşılması ve hatta uluslararası sistemin geleceği açısından da Türkiye’nin jeopolitik önemini artırdığı ifade edilebilir. Bu nedenle Türkiye-Batı ilişkilerinde yaşanan konjonktürel sorunların yerini daha yapıcı bir atmosfere bırakması olasılık dâhilindedir. Zira gelişmeler, Batı’nın Türkiye’ye olan ihtiyacını bir kez daha gözler önüne sermektedir.

*****           

Dr. Doğacan BAŞARAN[i]

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın küresel düzeyde ortaya çıkardığı iki önemli sorun bulunmaktadır. Bunlar; enerji meselesi ve gıda krizi şeklinde ifade edilebilir. Hâlihazırda Batılı devletler, Rus doğalgazına alternatif bulmak için arayışlarını sürdürürken; Türkiye’nin öncülüğünde ortaya çıkan “Tahıl Koridoru” formülü, yaşanması olası görülen gıda krizinin aşılması ve yıkıcı sonuçlarının engellenmesi noktasında mühim bir başarı şeklinde nitelendirilebilir. Zira 2022 yılının Aralık ayından itibaren küresel piyasaları etkileyecek büyük bir gıda krizinin yaşanması beklenmekteydi. Nitekim mevcut durumda bile gıda fiyatlarındaki artış büyük bir buhranın başladığına işaret etmekteydi.

Kuşkusuz bu durum, dünyanın en önemli tahıl üreticilerinden olan Ukrayna ve Rusya’nın savaşması nedeniyle küresel tedarik zincirlerinde meydana gelen bozulmalardan kaynaklanmaktaydı ve sorunların derinleşmesi kaçınılmaz görülmekteydi. Dolayısıyla Covid-19 salgınının küresel tedarik zincirlerinde yarattığı hasar giderilemeden çok daha ağır bir tabloyla karşılaşılacak ve tüm dünyada işsizlik ve enflasyon oranları artacaktı. Hiç şüphe yok ki; bu senaryo, temel insani ihtiyaçlardan olan gıdaya erişimde zaten zorluk yaşayan Afrika ülkelerinde, çok daha ağır bir vaziyetin meydana gelmesine sebebiyet verecek olmasından ötürü göç hareketlerinin hızlanmasına da neden olabilirdi. Bu anlamda Türkiye’nin krizler karşısında ön alıcı politikalar geliştirmeyi amaçlayan arabuluculuk diplomasisinin “Tahıl Koridoru” vesilesiyle meyvelerini verdiğini söylemek mümkündür.

Söz konusu anlaşma vesilesiyle Ukrayna limanlarında bekleyen 25 milyon ton tahılın ihracatının önü açılmıştır. Buna göre, bahse konu olan limanlarda bulunan gemilerin Karadeniz ve İstanbul Boğazı’ndan geçişinin güvenliği sağlanacak ve sürecin bir aktör tarafından sabote edilmemesi maksadıyla İstanbul’da ortak bir güvenlik merkezi tesis edilecektir.[1]

Bu bağlamda 22 Temmuz 2022 tarihinde İstanbul’da imzalanan anlaşma, barışa giden yolu da açmış gözükmektedir. Anlaşmanın önemini Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in imza töreninde yer almasından ve koridora ilişkin yaptığı açıklamalardan da anlamak mümkündür. BM Genel Sekreteri, Karadeniz’de umut ışığının belirdiğini vurgulayarak “Dünyanın buna her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardı.” demiş[2] ve uzlaşının sağlanması hususundaki çabaları nedeniyle Türkiye’ye teşekkür etmiştir.[3]

Anlaşılacağı üzere Ankara’nın barışın sağlanmasına yönelik diplomatik çabaları, tüm dünyanın takdirini kazanmaktadır. Çünkü Türkiye gerek Antalya Diplomasi Forumu gerekse de İstanbul Zirvesi aracılığıyla 2022 yılının Mayıs ayından beri savaşan tarafları bir araya getirme konusunda muvaffak olan başlıca ülke konumundadır. Bu yüzden de 13 Temmuz 2022 tarihinde; yani aylar sonra Rus ve Ukraynalı heyetlerin yüz yüze görüşme yaptığı ilk yerin bir kez daha İstanbul olması oldukça mühimdir.

Barışa dair umutların artmasına yol açan koridor nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) yapılan açıklamada, “ABD, bu adımı memnuniyetle karşılıyor.” denilip, BM ve Türkiye’ye bu anlaşmanın yapılmasındaki diplomatik liderliklerinden dolayı teşekkür edilirken;[4] Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in ofisinden yayınlanan metinde, “Mevcut anlaşma, bu olumsuz gidişatı tersine çevirmek için bir fırsat sunuyor… Türkiye’yi bu anlaşmaya aracılık etme ve uygulanmasını desteklemedeki önemli rolünden dolayı takdir ediyoruz.” ifadeleri yer almıştır. Buna ek olarak İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss da “Bu anlaşmanın sağlanmasındaki çabaları için Türkiye’yi ve BM Genel Sekreteri’ni alkışlıyoruz.” yorumunu yapmıştır.

Bu noktada Türkiye’nin aktörleri bir araya getirebilme konusundaki başarısının nedenlerine değinmek gerekmektedir. Bir taraftan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) üyesi olan ve bu nedenle Batı Dünyası’nda yer alan Türkiye’nin özellikle de Ukrayna’nın toprak bütünlüğü noktasında ortaya koyduğu net duruş ve Kırım’ın uluslararası hukuka aykırı bir şekilde ilhak edilmesini tanımadığını her platformda açıkça dile getirmesi, Kiev yönetimine güven verirken; diğer taraftan Türkiye’nin Astana Süreci ve Karabağ Sorunu gibi çatışma alanlarında Rusya’yla yürüttüğü başarılı süreçler, Moskova’nın da Ankara’nın arabuluculuğuna sıcak bakmasını sağlamıştır. Bundan dolayı Türkiye, Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında her iki tarafın da güvendiği tek aktör olarak ön plana çıkmış ve bu da İstanbul’un arabuluculuğun merkez adresi haline gelmesine olanak tanımıştır.

Belirtilmesi gereken bir diğer husus ise Türkiye’nin BM’ye yönelik eleştirilerinde kullandığı “Dünya 5’ten Büyüktür” çıkışındaki haklılığın “Tahıl Koridoru” aracılığıyla teyit edildiğidir. Zira tüm insanlığın ve özellikle de mazlum milletlerin ağır bir şekilde yüzleşeceği gıda krizinin önlenmesinde BM’nin Türkiye’ye ihtiyaç duyması, sistemin fiilen “5+1” şeklinde formüle edilebileceğini gözler önüne sermiştir.

Daha da önemlisi, uzun yıllardır BM’nin yoğun bir şekilde eleştirildiği temel mesele, örgütün krizler karşısındaki etkisizliğidir. Bu anlamda yakın geçmiş, BM’nin çözüm üretmekten aciz kaldığı onlarca kriz örneğiyle doludur. Lakin Türkiye’nin uluslararası sistemde orta büyüklükteki bir bölgesel güç olma konumunu aşmaya başlayarak çok kutupluluğa evrilen dünyadaki bir kutup olarak konumlanmaya hazırlanması ve buna bağlı olarak tarihi referanslarından da hareketle büyük güç refleksleri göstermesi, BM’nin çatışma süreçlerini daha başarılı bir biçimde yürütmesine kapı aralamıştır. Bir diğer ifadeyle Ankara, uluslararası politikadaki etkisini artırırken; hırslı ve emperyalist politikalar uygulamamakta; aksine “barış yapıcı” bir aktör olarak konumlanmakta ve bu da “Türkiye’nin sistemde dengesizliğin dengeleyicisi”[5] haline gelmesini beraberinde getirmektedir.

Tüm bu bilgiler doğrultusunda, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yalnızca Karadeniz’deki askeri güvenlik ve güç dengeleri bakımından değil; küresel tedarik zincirindeki hasarın giderilerek gıda krizinin aşılması ve hatta uluslararası sistemin geleceği açısından da Türkiye’nin jeopolitik önemini artırdığı ifade edilebilir. Bu nedenle Türkiye-Batı ilişkilerinde yaşanan konjonktürel sorunların yerini daha yapıcı bir atmosfere bırakması olasılık dâhilindedir. Zira gelişmeler, Batı’nın Türkiye’ye olan ihtiyacını bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Üstelik “Tahıl Koridoru” sayesinde Rusya ile Ukrayna arasında aylar sonra yeniden temasların başlaması, bu koridorun barışa uzanacak rota olarak yorumlanmasını da mümkün kılmaktadır. Bu yüzden de ilerleyen dönemde taraflar arasındaki temasların artacağı öngörülebilir. Elbette ateşkes ve barış görüşmelerinin başlaması halinde, yürütülecek arabuluculuk süreçlerinin doğal adresinin de İstanbul olması muhtemeldir.

Neticede Türkiye, dünyayı bekleyen gıda krizinin aşılması noktasında yapıcı bir rol üstlenmiş ve ortaya somut bir çözüm çıkarmayı başarmıştır. Böylece Ankara, krizler karşısındaki yetersizliğiyle tenkit edilen BM’ye de bu imajını düzeltme fırsatı sunmuştur. Elbette bu durum hem Batı nezdinde Türkiye’nin önemini bir kez daha ortaya koymuş hem de mazlum milletlerin ağır şartlarla yüzleşecekleri bir krizin yaşanmasını önlemiştir. Ayrıca “Tahıl Koridoru”, savaşan tarafların Ankara’ya duydukları güveni teyit ederek barışa uzanan yolu da açmıştır. Bu da Rusya-Ukrayna Savaşı bağlamında Türkiye’nin yürüttüğü arabuluculuk diplomasisinin artarak devam edeceğinin habercisi şeklinde nitelendirilebilir.

Kaynaklar

[1] “Türkiye Tahıl Koridoru Anlaşmasında Uygulamanın da Kalbi Oluyor”, TRT Haber, https://www.trthaber.com/haber/gundem/turkiye-tahil-koridoru-anlasmasinda-uygulamanin-da-kalbi-oluyor-696574.html, (Erişim Tarihi: 23.07.2022).

[2] “Tahıl Koridoru Anlaşması İmzalandı: Gemilerin Karadeniz’den Geçişi Nasıl Sağlanacak?”, BBC Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-62261317, (Erişim Tarihi: 23.07.2022).

[3] Aynı yer.

[4] “Tahıl Krizi İstanbul’da Çözüldü, Türkiye’ye Tebrik Yağdı”, TRT Haber, https://www.trthaber.com/haber/gundem/tahil-krizi-istanbulda-cozuldu-turkiyeye-tebrik-yagdi-696609.html, (Erişim Tarihi: 23.07.2022).

[5] “Tahıl Krizine İstanbul İmzası/Türkiye’nin Diplomasi Zaferi…”, Youtube, https://www.youtube.com/watch?v=3EEK6RMneyc, (Erişim Tarihi: 23.07.2022).

——————————————–

Kaynak:

https://www.ankasam.org/moskova-kiev-hattinda-barisa-uzanan-yol-tahil-koridoru/  

[i] Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu “Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi” başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen