Ekonomiye faydası dokunmayacak, mânâsız bir faiz indirimi

Farklı bir ifadeyle durum şu: Tüketici enflasyonunun 66 puan, üretici enflasyonunun ise 131 puan altında olan politika faizi amaca hizmet etmiyor da tüketici enflasyonunun 67 puan, üretici enflasyonunun 132 puan altında olan politika faizi mi edecek? Sanayi üretimi ve istihdam açısından, 132’nin 131’den farkı ne Allah aşkına?

*****

Prof.Dr. Fatih ÖZATAY

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) 18 Ağustos günü toplandı ve politika faizini yüzde 14’ten yüzde 13’e indirdi. Bu faiz indirimi, güzel ülkemizde olan biten inanılmaz çoğu şeye şerbetli olan bizler açısından bile büyük bir sürpriz oldu. Hala Türkiye ekonomisi ile ilgilenen yabancılar varsa onlar için sanırım bir şok olmuştur.

Üretim ivmesini koruyacakmış

PPK karar metninde şöyle diyor:

“… üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler iktisadi faaliyette bir miktar ivme kaybına işaret etmektedir. Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 100 baz puan düşürülmesine karar vermiş, mevcut görünüm altında güncellenen politika faiz düzeyinin yeterli olduğunu değerlendirmiştir.”

TCMB, bu bir puanlık indirimin kredi faizlerine yansıyacağını, o yolla da ekonomideki faaliyet hacmine olumlu katkıda bulunacağını belirtiyor bize. Faiz indirimine ilişkin bu gerekçe faiz kararının kendisinden çok daha dikkat çekici… TÜİK’in açıkladığı tüketici enflasyonunun yüzde 80, üretici enflasyonunun ise yüzde 145 olduğu bir ülkede, yüzde 14 olan politika faizi yüzde 13’e düştü diye ‘sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin’ sürdürüleceğini ileri sürmek… Ne diyeyim bilemedim; onun için üç nokta koymakla yetindim.

132’nin 131’den farkı ne?

Farklı bir ifadeyle durum şu: Tüketici enflasyonunun 66 puan, üretici enflasyonunun ise 131 puan altında olan politika faizi amaca hizmet etmiyor da tüketici enflasyonunun 67 puan, üretici enflasyonunun 132 puan altında olan politika faizi mi edecek? Sanayi üretimi ve istihdam açısından, 132’nin 131’den farkı ne Allah aşkına?

Birkaç gün sonra iş insanları ile TCMB’nin yapacağı bir toplantıda “politika faizini bir puan düşürdünüz ve bizlerin ürettiği malların fiyat artış oranı olan yüzde 145’in 132 puan altına çektiniz; sağ olun ama yüzde 145’in (ortalamada) yaklaşık 105 puan altında olan kredi faizleri yüzde 145’in 106 puan altına inmedi” diye bir şikâyet gelir mi? Geldi diyelim; sorunun muhatabı “alma kardeşim o yüksek faizden” diye cevap verir mi?

Valla olur mu olur.

Faiz indirimi yoluyla faiz yükseltmek

Kararın açıklanmasından sonra lira değer kaybetti, risk primi (CDS) sıçradı. Yani, bankalarımızın, finans dışı şirketlerimizin ve Hazine’nin yurtdışından borçlanma maliyetleri yükseldi. Hangi ülkede? Önümüzdeki bir yıllık dönemde 183 milyar dolar dış borç geri ödemesi olan ülkede. Hangi ülkede? İlk altı aylık cari açığın 32 milyar dolara çıktığı ülkede.

Bu beceriyi sergilemeye Eylül 2021’de başlamıştık. Politika faizini peşi sıra beş puan indirmiş ve Aralık ayındaki PPK toplantısından sonra yüzde 14’e çekmiştik. O süreçte yaşananları unutmak mümkün değil. Kurda ve risk priminde büyük sıçrama oldu. Ardından resmi enflasyon yüzde 20’lerden Temmuz 2022’de yüzde 80’e fırladı. Unutmadık ama anlaşılan faiz kararını alanlar o yaşananlardan ders almamışlar.

Bazı ülkelerden bol döviz gelecekmiş

Söylentilerin ardı arkası kesilmiyor. Türkiye’ye bol miktarda döviz girişi olacakmış. Hangi yollarla bunun gerçekleşeceği net değil ancak ilk emarelerinin görülmeye başlandığı belirtiliyor. TCMB’nin döviz rezervlerinde son haftalarda yaşanan artış bu türden bir ‘kaynak’ girişi ile ilişkilendiriliyor.

Bunun faiz indirimi ile ilgisi ne diye sorulabilir? İlk akla geleni, ‘şerbetli bizlere bile sürpriz’ faiz indiriminin döviz kurunda yaratacağı artışın bu dövizleri satarak engelleneceği. İyi de faiz indiriminin mânâsızlığını ortadan kaldırmıyor ki. Ekonomideki faaliyet hacmine gıdım yararı olmayacak, tersine riskimizi yükselttiği için büyümeyi ve istihdamı olumsuz etkileyecek bir faiz indirimi söz ettiğimiz. Şu ya da bu yolla -hangi yolla olduğu elbette önemli ama onu bir tarafa bırakalım- elde edilen dövizin bu manasız eylem nedeniyle harcanması, akla ziyan bir durum.

Seçim öncesi cephanesi

Oysa bu tür bir ‘kaynağın’ hizmet edebileceği daha ‘ulvi’ bir amaç olabilir. Şunun şurasında seçime en fazla on ay kaldı. Çok yakında kredi musluklarının sonuna kadar açılmasına ve asgari ücretin, memur ve emekli maaşlarının geçmiş enflasyonun üzerinde bir oranda artırılmasına şahit olacağız. Aynı süreçte kamunun belirlediği ya da oluşmasında uyguladığı vergi politikası nedeniyle önemli rol oynadığı bazı önemli malların ve hizmetlerin fiyatlarının artırılmamaya çalışıldığını göreceğiz. Beraberinde de kamu harcamalarında önemli artışlar yaşanacak.

Ekonomimizin içinde bulunduğu koşullar altında bu tür bir politikanın döviz kuruna yukarıya doğru baskı yapacağı açık. Yurtdışından gelecek dövizin (gelirse elbette) döviz kurundaki bu baskıyı azaltmak ve enflasyonu azdırmamak için kullanılmasının planlandığı ileri sürülebilir.

Enflasyon yüzde 100’ü aşabilir

Bu faiz indirimi seçim açısından işe yarar mı? Siyasi analist olmadığıma göre üzerime vazife olmayan işlere girecek değilim. Farklı bir ifadeyle “işe yarar mı?” sorusunu “seçimi kazandırır mı?” anlamında sormuyorum. Şu sorularla ilgiliyim: Bu politika ekonomiden gelen yavaşlama/daralma sinyallerini keser ve ekonomiyi canlı tutar mı? Bu süreçte dar gelirlinin satın alma gücünü iyice azaltacak yeni bir enflasyon dalgası engellenebilir mi?

İkinci sorudan başlayayım. Geçen Eylül’den beri döviz piyasasına müdahale için satılan dövizin 60 milyar dolardan fazla olduğu söyleniyor. Enflasyonun azmasını engelleyebildi mi? Engellemediğine göre sorunun yanıtı açık. Üstelik aniden sıçrayan enflasyon nedeniyle tüm fiyatlama davranışlarının son derece bozulduğu ve ileriye yönelik planlama yapmanın son derece zorlaştığı bir ortamdayız. Bu koşullar altında, sözünü ettiğim türden bir politikanın kısa sürede ve seçimden önce tüketici enflasyonunu yüzde 100’lerin üzerine çıkaracağı rahatlıkla söylenebilir.

Büyüme düşmese de…

“Ekonomiyi canlı tutar mı?” sorusuna gelince. Şu rahatlıkla belirtilebilir: Velev ki GSYH büyüme oranının belli bir düzeyin altına düşmesi ‘başarısı’ bu tür bir politikayla gösterildi. Halkın büyük bir kısmının bu ‘canlılıktan’ pay alması çok zor… Hele üç haneye çıkabilecek tüketici enflasyonu maaşlarda ve ücretlerde yapılacak yüksek oranlı artışları birkaç ay içinde eritecekken. Kaldı ki bu tür bir politika uygulanması halinde şu anda zaten çok yüksek olacak risk primimizin iyice artacağı açık. Bu artışın büyüme dostu olmayacağı da ortada. Bu koşullarda ekonomi ne kadar canlı tutulabilir ki?

Bu türden bir politikanın karşılaşacağı temel sorun da şu: Ekonomiye canlandırıcı etkisini göstermesi anında olmayacağına göre seçim tarihinden ‘yeteri kadar’ önceden uygulanmaya başlanması lazım. Ne kadar önce o kadar iyi. Ama enflasyon ve satın alma gücünün erimesi açısından tam tersi geçerli: ‘Ne kadar önce o kadar enflasyonu azdırıcı, satın alma gücünü eritici’. Bakalım neler yaşayıp göreceğiz?

———————————————–

Kaynak:

https://yetkinreport.com/2022/08/19/ekonomiye-faydasi-dokunmayacak-manasiz-bir-faiz-indirimi/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen