Turnalar Eyy!

“Allı turnam bizim ele varırsan…”
Turnalar “Saflığın, bereketin, mutluluğun, refahın müjdeleyicisi olarak sayıldığı gibi temizliğin, vefanın, sadakatin, saflığın, sabrın, özgürlüğün ve de onurun simgesi olarak” görülmekteymiş.
İki adet yumurta yaparlar ve kuluçka döneminde eşler sırayla yatarak birbirlerine yardımcı olurlarmış.
Turnalar göçmen kuşmuş ve katar katar uçarmış.
Eşi vurulan bir turna, katarını terk ederek çığlık çığlığa eşinin düştüğü yere iner. Ve ölümün siyah koynuna gireceğini bile bile, eşini bırakıp da tekrar havalanmak istemezmiş.
Bir yaz mevsimi öncesiymiş, Nisan ya da Mayıs olabilirmiş.
Aşık Feymani Ağabey evinin önünde yatsı ezanını bekliyormuş. Cami de yakınmış evine.
Hava o kadar açık ve berrak imiş ki sinek uçsa görünürmüş. Aydınlık bir gece imiş velhasıl.
Dünyayı dinliyormuş Aşık Feymani.
Güney tarafından bir ses gelmeye başlamış ki müthiş. Biraz dinlemiş duydukları turna sesiymiş Çok duygulu, insanın içine içine işleyen bir sesmiş. İleriden bir gelişleri varmış ki katar tutmuşlar. Süzüle süzüle, ötüşe ötüşe geliyorlar. Feymani Ağabey dalmış gitmiş. Muazzam bir duygu denizine kapılmış.
Turnalar tam tarlanın yanına geldiklerinde bir tüfek sıkılmış ve turnaların sesi kesilmiş. “Ben bittim” diyor Feymani Ağabey. Yatsı namazını kılmış gelmiş ama aklı turna sesindeymiş.
Camiye sabah namazına gitmiş. Sonra cemaatla biraz ayaküstü sohbet etmişler. Etraf yavaş yavaş aydınlanmaya başlamış. Sabaha az bir zaman kalmış.
Aklı geceki turna seslerinde evine yürürken bir de bakmış ki yirmi beş, otuz metre ileride bir karaltı var. Bir turna dimdik duruyormuş. Herhalde kanadı kırık, uçamıyor, tutayım da tedavi edeyim, yarasını sarayım diye düşünmüş. Yanına yaklaşınca uçmuş az öteye konmuş. Bir de ne görsün vurulmuş bir turna, diğer turnanın uçtuğu yerde. Az ötesine uçan turna vurulmuş eşini beklermiş. Katar gitmiş, o ölen eşinin yanında kalmış. Ne yapsın Feymani Ağabey. Şöyle söylemiş eşini bekleyen turnaya;
 
Vurdular eşini kaldın yalınız,
Var git turnam eşin bana emanet.
Bu diyara neden düştü yolunuz?
Var git turnam eşin bana emanet.
 
Boşuna eğlenip kalma yolundan,
Ben bilirim garipliğin halinden,
Ağca dağın etrafından, salından,
Var git turnam eşin bana emanet.
 
Adınız türküdür gezer dillerde,
Sevdanız dolaşır hep gönüllerde,
Yoldaşların seni bekler yollarda,
Var git turnam eşin bana emanet.
 
Avcılar bilir mi ahdı amanı,
Eşini vurdular yatsı zamanı,
Çökmeden dağların pusu, dumanı,
Var git turnam eşin bana emanet.
 
Ötüşü ötüşü geldin bu yana,
Zalim avcı acı bıraktı sana,
Hallerin ayandır Ulu Sultan’a,
Var git turnam eşin bana emanet.
 
Yolun mu uğradı geldin kazara,
İsyan etme kader denen yazara,
Eliminen koyacağım mezara,
Var git turnam eşin bana emanet.
 
Feymani’yim ben de ayrıyım yarden,
Uçamam ki gidem ben bu diyardan,
Bekler esirgerim yağmurdan kardan,
Var git turnam eşin bana emanet.
 
Sonra o turnanın vurulduğu yere derince bir çukur açıyor Feymani Ağabey.
Emanetini bekliyor hep.
 
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen