Yol, Yolcunun Durağı-1

19 Eylül 2022 tarihi Oğuz Özkaya Ağabey’in vefatının birinci yılı idi. Adana’da bir anma günü tertip edilmişti. Anma gününü 18 Eylül Pazar gününe almışlardı daha rahat olur diye. Biz de Oğuz Ağabey’i anlatacaktık üç- beş cümle ile, gitmemiz gerekiyordu.
Çocuklar hafta sonu Eskişehir’e gelirlerse Pazar günü sabah 04- 05 gibi yola çıkarsam ve bir kaza belâ olmazsa saat 15.00 de Adana Kabasakal’daki mezarlıkta yapılacak anmaya yetişirim diye düşündüm. Yol 665 km idi ve altı saat otuz altı dakika yazıyordu internette.
Şayet gelmezlerse Cumartesi gidecektim.
Baktım Cuma akşamı gelen giden yok, Cumartesi yola çıkılmalıydı.
Ali Birinci Ağabey hemen her sohbetimizde “iyi insanları arayıp bulun, sohbet edin. Şayet vefat etmişlerse kabirlerini ziyaret edin” diyordu.
Uzun uzun haritayı inceledim ve bir güzergâh belirledim. Önce Akşehir’e Nasrettin Hoca’ya, Bekir Sıtkı Erdoğan Ağabey doğum yeri olan Karaman’a defnedilmişti, sonra Karaman’a uğrayacaktım. Hisar Dergisi yetkililerinden, yazarlarından Ahmet Tufan Şentürk Ağabey’in mezarı da doğum yeri olan Ermenek’in Sarıveliler Köyünde idi. Oraya uğranmalıydı. Sonra Adana. Yine bu yılın başında üniversiteden sınıf arkadaşım, tanıdığım en iyi insanlardan biri olan Osman Şahiner koronadan vefat etmişti. Defnetmeye gidememiştim. Gaziantep’teki mezarına gidip fatiha okunmalıydı. Gaziantepten Adana’ya dönüşte Aşık Feymani Ağabey Azaplı Köyünde ziyaret edilmeliydi. Adana’dan Eskişehir’e dönüşte de güzergah değiştirilip Aksaray’a, Sadi Somuncuoğlu Ağabey’e dua edilmeliydi.
Kafamdaki plan bu idi ama ne görecektik bilinmez.
Baypas ameliyatı olalı Ocak ayında dört sene olacaktı. İyiydim şükür de bakalım uzun yol yoracak mıydı. Gerekli olanları yanıma aldım.
Şu kalp ilacı, şu kan inceltici, şu tansiyon, şu kolestrol, şu şeker hapı. Bazen midem bulanıyor konuşmaya mecalim kalmıyor. O yüzden bir de bulantı için hap aldım. Bir de yolda dinleyip beğendiğim türküleri, aklıma gelenleri yazacağım kağıt, kalem.
Şerif Aydemir Ağabey’in hikayeleri çok güzel ama çok az yazıyor. Konuşmamızda “Ağabey hep yaz” deyince, “Her yorulduğum yere han yaparsanız öyle yazarım” demişti. Ben de yorulursam han yapmazlardı ama kalacak bir yer bulurdum nasıl olsa.
Şair demiş ya;
“Sağ göğsün altında bir ben var madem,
Sol göğsünün altı bensiz olur mu?”
Bu saydıklarımı, bir de sevdiğimizin verdiği su kabını sağ koltuğa koyduk.
Abdurrahim Karakoç Ağabey’e sormuşlar “Şiire nasıl başladın?” diye. O da cevap vermiş “Bismillahla.”
Bismillah deyip sabah 09.30 da yola çıktım.
Yolda olmak iyiydi. Yol dediğin uc ucaydı. Kötü olan yoldan çıkmaktı.
Radyoda bir türkü vardı;
“Küstürdüm barışamam,
Ayrıldım kavuşamam,
Göz açtım seni gördüm,
Yar ile konuşamam.”
Bence “El ile konuşamam” olmalı idi ama neyse.
Sonra bir başkası, Mahmut Erdal’dan;
“El ne bilir yar aşkına yandığım,
Mecnuna döndürüp del’eyler beni
Aşkın kemendini atar boynuma
Bağlar zülüfüne, köl’eyler beni.”
Sivrihisar’a yaklaşırken “Dostun bahçasına bir hoyrat girmiş” diyordu türküde. Ve devam ediyordu;
“Korudur, hey benli benli dilber, korudur
Gülünü dererken dalını kırmış
Kurudur, hey benli benli dilber, kurudur.”
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen