Bir Kayseri Gezisi

Osman benim Adana’dan üniversiteden neredeyse elli yıllık arkadaşım. O Kayseri’de yaşıyor, ben de Eskişehir’de.
Geçenlerde Adana’ya gittiğimde onun da gelmesini söyledim, bin bir dereden su getirdi. Aksaray’a gelinceye kadar da elli defa aradı “muhakkak Kayseri’ye gel, hazırlık yaptım” diye. İnat bu tabi gitmedim.
Eskişehir’e döndükten bir kaç gün sonra babası vefat edince gitmem gerekti.
Gece saat 23.30 da Kayseri’ye vardım. Nart diye bir güzel insan var orada. Yerimizi ayırtmış ve mekânında bekliyor. Nart’ın “Ehl-i Dil” diye bir kıraathanesi var. Kayseri’ye gidince oraya uğranmazsa olmaz bir yer. İnşallah ileride bahsederiz.
Sabah Osman’ın evine vardım. Babası Rıfat Amca’nın kabrini ziyaret ettik Erkilet’te.
Osman’ın Erkilet’teki bahçesine gittik.
Komşuları kazanları kurmuş bir şeyler yapıyorlar. Biz ceviz sucuğu diyoruz. Oradaki adı kedi bacağı imiş.
Erkilet güzelleri bağı bozmuşlar. Üzümü eziyorlar, içine biraz toprak koyup hafif kaynatıp, sonra da durulmaya bırakıyorlarmış. O şırayı alıp sürekli karıştırıyorlar, kıvamını bulunca cevizler iki üç defa batırılıyor, üç dört gün kurutuluyor kışın da yiyorlarmış.
Bize de verdiler o kıvamını bulmuş şıradan.
Erkilet güzelinin ikinci kıtasında diyor ya; “Cevizin yaprağı dal arasında” diye. İşte o cevizlerden de var. Onları kırıp, şıraya batırıp yedik.
Ceviz sucuğu yapan bir arkadaş benim Eskişehir’den geldiğimi duyunca anlattı. Kayseri’de bir fabrikada çalışıyormuş. İş icabı seyrek de olsa Eskişehir’e geliyormuş. Eskişehir’den met helvası alıyormuş, çok seviyormuş. Şimdi emekli olunca uzun yıllardır yememiş.
“Eskişehir’e dönünce göndereyim” dedim arkadaşa.
Erkilet’ten Erciyes’i seyrettik. Heybetiyle duruyor uzakta.
Dadaloğlu demiş ya;
“Gönül arzuladı Niğde’yi Bor’u
Gün günden artmada yiğidin zarı
Çifte bedestenli koca Kayseri
Erciyes karşıda yaman görünür.”
Rahmetli Ahmet Tevfik Ozan da yazmıştı;
“Erciyes’te kar diyorum, bu akşam
Benim kadar terk edilmiş değildir..
Karanlığa yar diyerek sarılmış
Ümitleri benimkinden yeşildir…
Niçin olmasın ki? ! .. çiçeğin kanı
Erciyes’in doruğundan süzülür..
Bir pınardır Erciyes’in Yüreği
Kanar kanar, dudaklara dökülür..”
Mimar Sinan bu heybetli dağa bakıp bizim kubbelerini yere indirmediğimiz güzellikleri kondurmuştu.
Ahmet Gazi Ayhan da Kayseri’li idi. Hanımı Yıldız Ayhan da bizim buralardan.
Derlediği Kayseri türküsünde diyordu;
“Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya dönmeye yemin mi ettin
Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı.”
Adam bırakıp gitmiş, üstelik gideli yedi yıl olmuş, diktiği ağaçlar da meyveye durmuş. Ama haber yok. Benim yedi sene önce diktiğim ağaçlar kurudu bile.
Belki kadın şöyle de söylemiş olabilir;
“Orda gurbetçisin, burda paşasın,
Herkes sevdiğiyle birlik yaşasın,
Galata köprüsü Sırat’ın olsun,
İşte ordan ta aşağı düşesin.”
Gesi Bağların’da dertli dertli dolananlar da, “bir of çekseler ” karşılarındaki dağların yıkılacağını bilenler de onlardır.
Türküler bizi söyler..
Sonra Aksaray’da Sadi Somuncuoğlu Ağabey’in mezarına uğrayıp, bir Fatiha okuyup döndük efendim.
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen