Mehmet Ali Kalkan Şiirleri

HER ŞEY BİR MEKAN İÇİNDE

Nakış nakış yağan karın, 
Yeri asuman içinde. 
Ötelere gebe yarın, 
Yaşanılan an içinde. 

Damlaydık tufana döndük, 
Çamurduk insana döndük, 
Cihandan cihana döndük, 
Zaman var zaman içinde. 

Ümit atına binerim, 
Güneş elimde fenerim. 
Dünya döner ben dönerim, 
Daim imtihan içinde. 

Kervan yoldadır,izdedir, 
Alıp verenler bizdedir, 
Çok dalga bir denizdedir, 
Nehirler umman içinde. 

Yağmur yağmur sevgiyle dol, 
Hakk’a çıksın gittiğin yol, 
Ateş varsa İbrahim ol, 
Yanacaksan yan içinde. 

Gecelere doğmuş bedir, 
Gün bilene gece nedir? 
Dünya aşka pervanedir, 
Can dolanır can içinde. 

İyiye olmalı niyet, 
Doğan toprağa nihayet, 
Yerler-gökler ayet ayet, 
Kainat insan içinde…

GÖZLERİN

Gözlerin Leyla’da yunmuş cansuyu, 
Sevdayı zamana sunar gözlerin. 
Ah’lı gecelerde bölüp uykuyu, 
Gelir başucuma konar gözlerin. 

Gah yar ışığını bekletir nurda, 
Gahi aşık eder kuzuyu kurda, 
Dağlarda göklere komşu olurda, 
Sonra yüreğime iner gözlerin. 

Kalbimin üstüne çökerken duman, 
Yıllara vedanın efkarı yaman, 
Yıldızlara çoban durduğum zaman, 
Mehtabın yüzünde donar gözlerin. 

Zerreden kürreye akar da gider, 
Yerden sonsuzluğa bakar da gider, 
Ummanı peşine takar da gider, 
Her damlası sevda pınar gözlerin…

SENİN İÇİN

Hasretin hançer hançer yüreğimi delerken,
Sevdamı kement yaptım gönlüne takmak için.
Ellerim ihtiyari gözyaşımı silerken,
Geceye göz ekledim,her daim bakmak için.

Günleri uzun ettim,zaman çaldım yarından,
Mendilimi doldurdum,aşk dağının karından,
Kır çiçeği kokulu gönül yaylalarından,
Rüzgarları topladım,sana bırakmak için.

Gümüşi gecelerden umut doğdu rüyama,
Kırkikindi ötesi sevdan yağdı dünyama,
Münadiler yolladım gelsin diye Hayyam’a,
Su bekleyen çölüme ş’ir olup akmak için.

Kuşca vurur yüreğim sana gelen adımda,
Posta güvercinleri dinlenir kanadımda,
Yaz yağmuru sonrası toprağı kokladımda,
Gökkuşağı devşirdim saçına takmak için.

Zaptolan sevdaların yabana seferi yok,
Tapulu gönüllerde başkasının yeri yok,
Seni göremez oldum yıldızların feri yok,
Ateşimi gönderdim güneşi yakmak için…

 İNSAN

Herşey ayan beyan görebilirsen,
Ateş yakmak,rüzgar esmek içindir.
”İki kulak için bir dil ne? ” dersen,
Az konuşup çokça susmak içindir.

Hasretini söyler nefes nefes ney,
Taca boyun eğen kendisine bey,
Suyla çeliklenen bıçak denen şey,
Eline alınca kesmek içindir.

İzler önündeyse geçmiş nicesi,
Leyla Mecnunların zor bilmecesi,
Yorgun akşamların uzun gecesi,
Sevdayı zamana asmak içindir.

Ses versem dağlara bana öykünür,
Gün gelir dağı da karalar bürür,
Herkesin yanında bir ölüm yürür,
Dünya üzerine basmak içindir…

 

ATALARIMIZ SÖYLEDİKLERİ

Gururunu dik tutma, 
Güçsüzle alay olmaz. 
Milletini unutma, 
El yoksa halay olmaz. 

Çiçekse açmalıdır,
Kuş ise uçmalıdır,
Yüz bahar geçmelidir,
Ha deyince köy olmaz.

Harmanı ateş alsa,
İline fesat dolsa,
Uçandan kuzgun kalsa,
Düğün dernek toy olmaz.

Bakılmayana bakma,
Yandırmayanı yakma,
Türk adını bırakma,
Sonradan vay vay olmaz.

Başı dumanlıyız biz,
İlli kağanlıyız biz,
Turan vatanlıyız biz,
Kürşat yoksa Vey olmaz.

Baş vardır boyun eğen,
Baş vardır arşa değen,
Deryayı özlemeyen,
Irmak olmaz, çay olmaz.

Dar günde yatanların,
Dünyaya batanların,
Göğe ok atanların,
Sonrası kolay olmaz.

Ap ak olursa dünün,
Arşa yükselir ünün,
Gündüzü kara günün
Gecesinde ay olmaz.

Yarım olsa tutuşun
Aşılır mı yokuşun?
Sırtından vurulmuşun
Narası hey hey olmaz.

Ekmek bizim, tuz bizim.
Saz bizim, kopuz bizim.
İllaki Oğuz bizim,
Başkasından bey olmaz.

SUSTUM İŞTE

Dedim “Ben’i kim bitirir?”
“Biz” dediler sustum işte,
“Hangi bahar kış getirir?”
“Güz” dediler sustum işte.

Gezinirken gözde, kaşta,
Aklım gönlümle savaşta,
Okuduğum dağda, taşta,
“Yaz” dediler sustum işte.

Gözyaşı bıraktım suya,
Yundu uyuya uyuya,
Saldım derdimi kuyuya,
“Naz” dediler sustum işte.

İçim yoğrulur akşamla,
Hüznümü eş tuttum gamla,
Bildiğim deryada damla,
“Az” dediler sustum işte.

Bilen bilir gördüğümü,
Neyi, nasıl ördüğümü,
Yolcu yolun kördüğümü,
“Çöz” dediler sustum işte.

Nefesiyle dağlandığım,
Ak göğsünde eğlendiğim,
Tel tel olup bağlandığım,
“Saz” dediler sustum işte.

Doruğunda gün bitesi,
İçerisi aşk tütesi,
Nedir sarp yokuş ötesi?
“Düz” dediler, sustum işte.

Toprakta can filizi var,
Göğümüzde gül izi var,
Muhabbetin denizi var,
“Yüz” dediler, sustum işte.

Gâh ölüm var gâhi doğum,
Gâhi varım, gâhi yoğum,
Ney dediğin dokuz boğum,
“Söz” dediler, sustum işte…

TÜRKÜLER BİZİ SÖYLER…

Gülistanda can bulan,
Bülbüller düğün eğler.
Dilden gönüle dolan
Türküler bizi söyler .

Başıma kar yağanda,
Güne ışık sağanda,
Geceye ay doğanda,
Türküler bizi söyler .

Naz etmek var huyunda,
Güzellikler soyunda,
Arda,Tuna boyunda,
Türküler bizi söyler.

Aşk deminde pişende,
Karlı dağı aşanda,
Yâr gönüle düşende,
Türküler bizi söyler .

Gülüm var altın tasta,
Yâr yoksa gönül yasta,
Veysel ile Sivas’ta,
Türküler bizi söyler .

Halayında, barında,
Dünyanın efkârında,
Fırat’ın kenarında,
Türküler bizi söyler.

Gökteki kuşlar ile,
Yerdeki taşlar ile,
Eğilmez başlar ile,
Türküler bizi söyler .

Koşması, nefesiyle,
Dadaşı, efesiyle,
Kavalın nağmesiyle,
Türküler bizi söyler .

Baharımda, yazımda,
Nazımda, niyazımda,
Tel tel olur sazımda,
Türküler bizi söyler.

Soframızın aşında,
Gözümüzün yaşında,
Yüce dağlar başında,
Türküler bizi söyler .

Her daim türküler var,
Atalardan yadigar,
Beşikten kabre kadar,
Türküler bizi söyler .

Ezelden haşre kadar,
Türküler bizi söyler …

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen