Dost

‘‘Aziz Ocaklı!

Sen Türk’ün gören gözü, duyan kulağı, uyanık vicdanısın.’’ Diye hitab eder Türk Ocakları eski genel başkanlarından ve ilk maarif vekillerimizden olan Hamdullah Suphi Tanrıöver bey Türk Ocaklı gençlere.

Türk Ocakları Genel Merkezi Gençlik Kolları tarafından Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Projeleri Destekleme Programı kapsamında düzenlenen ‘‘Asırlık Soykırım Yalanı’’ projesiyle ilgili Türk Ocakları Genel Merkezi’nde yapılan toplantıya Eskişehir Türk Ocağı’nı temsil etmek üzere bir kardeşimle birlikte Cuma akşamı yola koyulduk. Yol esnasında en çok düşündüğüm şeyse ilk defa tanışacağım insanlarla nasıl bir muhabbetim olacak, aynı yerde nasıl kalacağım gibi sorulardı. Oraya vardıktan sonraysa bu soruları düşündüğüm için kendimden utandım. Hâlbuki orada tanışacağım kişiler de benim gibi Hamdullah Suphi beyin hitabındakiler, Türk’ün gören gözleri olabilmek için alın teri döken kişilerdi. Aynı dertlerden muzdarip, aynı yolda ve bu yolda da yürümekte kararlı olan kişiler… Fethi Gemuhluoğlu’nun bahsettiği ‘‘döl kardeşi değil yol kardeşi’’ olma duygusunu tüm vücudunuzda hissettiğiniz, bırakın oturup konuşmayı aynı havayı teneffüs etmekten bile zevk duyacağınız insanlar yani ‘‘dostlar’’…

Dostluk kavramı maddenin ruhun önüne geçtiği, insanların ürettiklerine kul olduğu, herkesin verme değil alma peşinde olduğu çağımızda eksikliğini her gün daha da hissettiğimiz kavramların başında gelmektedir. Dostluk insanların en saf duygularından meydana gelen, içinde hiçbir menfî düşünceyi ihtiva etmeyen, tamamen aşktan oluşmuş, dostlukla tanışmayan kişilerin tahayyül edemeyeceği özel bir kavram. Tanışmayan tahayyül edemeyecektir çünkü dostluğun etkisiyle ‘‘alma’’ fikri insanın zihninden kaybolacak, nefsi düşünceler atmosferinizde bulunmayacaktır. Dostunuzla yaşayacağınız saatlerse dakika gibi gelecek, ‘‘bir gün neden yirmi dört saat?’’ Diye düşüneceksiniz. İşte benim Ankara’da yaşadığım da tam da buydu: Dönüş biletimi neden daha geç saate almadım diye sitem ettim kendime. Aynı duyguları geçtiğimiz yıl Eskişehir Türk Ocağı’nda tanıştığım, bu sitede yazmamda da büyük tesiri olan bir ağabeyimle ettiğim sohbet sırasında hissetmiştim. Sabaha kadar süren sohbetlerimizde ‘‘yarın’’ olmasa diye hayal kurar, onunla geçirdiğim her saniyenin önemini idrak eder, tadına varırdım.

Dost kavramı öyle bir kavramdır ki, ne zaman dost oldum sorusuna asla cevap veremeyeceksinizdir (belki cismen tanıştığınız vakti cevap olarak görebilirsiniz lâkin o da yeterli olmayacaktır. Nitekim dostluğun merkezinde cisim değil ruh yer almaktadır.) çünkü gönül birliğiniz aklen idrak edebileceğiniz bir kavramda oluşmamıştır. Ankara’da cismen tanıştığım kardeşimin ifadesiyle:

‘‘Sanki Almanya’dan akrabalarım gelmiş gibi hissediyorum.’’

Bense bunu, Ankara’da bizi misafir eden kardeşimin evinde hissettim. İsimlerimizi öğrenmemizin üstünden bir saat bile geçmemişken bizler muhabbette dalmış, saat mefhumunu unutmuş, kendimizi aşkla kaybetmiştik.

Dost kavramı öyle bir kavramdır ki, dostunuzla görüşmenize engel olan her sebep için küfürler savurursunuz. Özlemeyi, merakı hissetmenizi sağlayan, sizin için adeta bir ‘‘sevgiliden’’ farksız olan kişidir dost.

Dost kavramı öyle bir kavramdır ki, dostunuzla karşılaşacağınız anı dört gözle bekler, saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalar. Görüştüğünüz anda kutuplarda bile olsanız asla üşümezsiniz; çünkü içiniz aşkla yanıp kavrulmaktadır.

Dostluğun benim için en güzel yönlerinden birisi de fiziki vedalardadır. Dost olan insanlara bakın soğuk tokalaşmaları, selamlaşmaları görmezsiniz. Sahip oldukları aşkın çekim kuvvetinin neticesinde kucaklaşır, kalplerinin atışlarını hissederler.

Ne güzel bir şey dost olmak; Dost dost diye nicelere sarılmak, dosta sahip olmanın mutluluğunu, güvenini hissetmek. Menfi düşüncelerinizden arındığınızı, tek bir dostunuz olsa dâhi dönüp arkanıza baktığınızda koca bir dağın koruması altında güvenli, huzurlu yaşadığınızı hissedebilmenin sağladığı mutluluğu tarif etmek mümkün değil.

Ben dostum diyebileceğim insanlara sahip olabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Maddenin insanlığı esir ettiği, prangalara bağladığı şu yıllarda bizi hür yapacak anahtar belirli: Dost olmak. O vakit:

‘‘Haydi, dost olalım.’’

              

Yazar
Eyüp Ersegun KAHRAMAN

Eyüp Ersegün Kahraman, 1996 yılı Osmaniye doğumludur. Lise, ortaokul ve ilkokul öğrenimini Osmaniye'de tamamladı. Öğrenimine Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde devam etmektedir. İlgi alanları  bilim, basketbol, tarih, edebiyat v... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen